Bıktıran yasak
Bilhassa üniversite öğrencilerini mağdur eden başörtüsü yasağı yine gündemimizde. Yanlış anlaşılmasın, yasağın gündemde olmasından yana şikâyetçi değiliz. Asıl, yasağın unutulması ve unutturulmasından şikâyet etmek lâzım. Çünkü yasak gündemde olduğu müddetçe; anlamsız, insafsız, haksız ve adaletsiz bir uygulama olduğu ortaya çıkıyor.
Nitekim konu tartışıldıkça eski hatıralar da canlanıyor. Üniversitelerde uygulanan yasak, Haber Türk yazarı Serdar Turgut’u bile çileden çıkarmış. “Bıktım bu tartışmadan” başlıklı yazısında şöyle demiş:
“30 küsur yıl önce direkt içinde bulunduğum tartışmanın aynı kavramlarla sürdürülmesi, taraflarda hiçbir gelişme olmamış olması hem acıklı, hem de bıktırıcı. Anlayamadığım çok basit bir şey var. Üniversite gibi bilginin özgür öğretilmesi ve her konunun tartışılması gereken bir kurumda çalışan, adına bilim insanı denilenler, nasıl olup da öğretmekle sorumlu oldukları kişilerin kıyafetlerine karışmayı kendilerine yedirebiliyorlar. (...) O günlerde (...) sayısı en fazla onu bulan başörtülü kız vardı. Büyüklerimiz bunları esas sorun olarak tanımlamıştı. (...) ‘Almayacaksınız onları okula’ dediler, asistanları da kapılara nöbetçi diktiler. Kapıda zaten sıkıyönetim nedeniyle asker de vardı, tam bir şölendi anlayacağınız! Geldiler kızlar, önlerine asker dikildi. Zaten solcuyum, delikanlılık da var serde, haksızlığa adaletsizliğe hiç dayanamazdım. Atıldım öne, asistan kimliğimi kullanarak soktum kızlardan birkaçını içeriye. (...) Profesörlerden bazıları beni dekana ihbar etti. Bir yıl sonra ise büyük solcu tasfiyesi esnasında üniversiteden sebep gösterilmeden atıldım. (...) Benim için, kafamda türban meselesi o gün tamamen kapandı. Fakat bugün aradan onca yıl geçtikten sonra, hâlâ aynı kavramlarla tartışmaların olduğunu görmek beni utandırıyor doğrusu. Bıktım bu işten artık. Ne yani, o kadar mı zor ‘Üniversitede okuyanlar okullarına istedikleri her türlü kıyafeti giyerek gelmekte özgürdür’ diyerek bu işi kapatmak.” (7 Ekim 2010)
Bu şahitliklere rağmen birileri çıkıp “Biz hiç kimseyi zorla okuldan atmadık” bile der! Yasağı savunanların ileri sürdükleri bir nokta da, “Ya başörtülülerin sayısı çoğalırsa?” sorusudur. Onlara göre başörtülülerin sayısı çoğalırsa, başı açık olanlar üniversitelere giremeyecek! Bu vehimle geniş kitleleri yanıltmaya ve kandırmaya çalışıyorlar.
İnşâallah, başörtülülerin sayısı artar ve artacak. Ama bu hiçbir şekilde “başı açık olanlar okula giremeyecek” anlamına gelmez. Bu, iddia değil; apaçık iftiradır. Ne yazık ki kendileri başı örtülü olanları okula almadıkları için, yarın bir gün tersinin yaşanacağını düşünüyorlar. Korkmayın, ürkmeyin. Bu düşünce, başı örtülü olanları hiç tanımadığınız anlamına gelir. Onlar ‘yasakçı’lar gibi insafsız değil, şükür...
Bir nokta daha var: Biz bu tartışmadan bıkmayız, çekilmeyiz ve çekinmeyiz. Çünkü haklı olduğumuza inanıyoruz. Başı örtülü öğrencileri okula almamak, haklı ve güçlü bir itirazı hak ediyor. Başörtüsü yasağı bütün sonuçlarıyla birlikte sona erene ve geçmişte bu yasak sebebiyle mağdur olanların hakları da tazmin edilene kadar bu ısrarımız devam edecek İnşâallah. Başörtülü oldukları için “basın kartı” alamayan gazetecilerin haklarını da savunacağız, avukatlık ve memurluk hakları elinden alınanların da. Yasakçıları bu yanlış uygulamalardan vazgeçirinceye kadar gerçekleri ifade etmeye devam!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.