Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Şefkat yoksunu olunca insan kalkar vicdan

Şefkat yoksunu olunca insan kalkar vicdan

Dün yurdumuzun diğer bölgelerindeki hava nasıldı görme imkânım yoktu ama dün sabah güneş, bütün ihtişamı ve şefkatiyle İstanbul’un üzerine ışıklarını serpmişti.
Psikolojik bir arızanın ürünü olan “Pazartesi sendromu,” güneşin ilk ışıklarının şefkatli sıcağına yenilmişti. Trafik her zamankinden daha sakindi, korna sesleri yoktu.
¥
Güne bir telefon mesajıyla uyandım. Yeni Akit’in ilk sayısını, Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece internet ortamında gören sırdaşım ve sırtdaşım, hayırlı olsun mesajı göndermiş.
Böyle bir mesajla güne başlamak elbet güzeldi. Yeni yazarları, yeni mizanpajı merak ediyordum, Hasan Karakaya’nın “editörde” neler yazacaklarını da merak ediyordum.
Daha fazla beklemeden gidip gazeteyi aldım. Merak ettiğim her şey güzeldi. Yeni bir heyecanla yeni bir solukla yeni bir Türkiye’ye doğru yelken açılmıştı.
Genel Yayın Koordinatörümüz Hasan Karakaya “editör” yazısında her şeyi anlatmış. İlkelerimizi, hedeflerimizi bir bir saymış ve “Doğrunun yanında, eğrinin karşısındayız” demiş.
¥
Gazetenin manşetindeki haberi okuyunca yazının başlığı ortaya çıktı. Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Ayhan Kızıl diyor ki; “Öğrencileri disiplin kuruluna göndermeseydik, biz disiplini boylardık, üzerimizde yoğun baskı vardı.” Aynı rektör şimdi yasak kalksın diyormuş. Rektörün ne dediği veya ne demediği üzerinde durmayacağım. Meseleyi insani boyuta getirmeli. Şimdi şu soruyu soralım: “Bu yasağı getirenlerin ve direnenlerin amacı ne olabilir?” Elbet bu sorunun maddi olarak pek çok cevabı bulunabilir fakat hiçbir cevap, insan vicdanında yerini bulamaz.
“Şefkat yoksunu olunca insan, kalkar vicdan.” Vicdanı olanın şefkati olur çünkü.
Bu söz üzerine bir soru daha geldi aklıma.
“Yasakta direnenler hakikaten baba olsalar, anne olsalar, kendi evlatlarını anne şefkatiyle, baba şefkatiyle sevip bağırlarına basabilseler, aile bütünlüğü ve birliğinden yana olsalar, üzerlerinde hiçbir emekleri olmayan başkalarının çocuklarına böylesine bir zulmü reva görebilirler mi?”
Görmemeleri gerekir. Nasıl onların evlatları, değerler yargıları önemli ve kıymetliyse, onlar gibi düşünmeyen insanların da evlatları ve değer yargıları o kadar önemli ve kıymetlidir.
İşte bu nokta kördüğüm olmuş vaziyette. Yasakçı zihniyet yasaklı olanlara hep kendi zaviyelerinden bakmakta. Oysa toplumun yüzde sekseni bu yasakların kalkmasından yana.
Hiçbir kördüğüm tek taraflı çözülmez. Kördüğüme sebep olanlarla çözmek isteyenler, ülkenin geleceği ve toplumun huzuru için oturup bu düğümü çözmek mecburiyetindeler.
Toplumların tarihlerini inceleyen herkes bilir ve görür ki, helak olan milletlerin helak oluşlarına en önemli sebep; şefkat ve merhametin rafa kaldırılmasıdır.
¥
Daha müreffeh bir Türkiye için, kaprislerimizden, bencilliklerimizden, içimizde beslediğimiz kin ve öfkelerimizden kurtulmadıkça yaramıza merhem bulamayız.
Yaratılışı gereği her insanda “şefkat” mayası vardır. Vicdan bu mayanın kapısıdır. Kapıyı açanlar, şefkat yağmuruna tutulurlar. Allah böylelerinden eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi