İsrail'in "Başkent Kudüs" tezgâhı ve Türkiye'nin anlaşılmaz kararsızlığı
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) bu ay sonunda Kudüs'te bir turizm konferansı topluyor.
İsrail Turizm Bakanı Stas Miseçnikov, Haaretz gazetesine verdiği beyanatta, "Toplantıyı Kudüs'te yapmak, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımak anlamına gelir" dedi.
İngiltere ve İspanya, bu gelişme üzerine, toplantıya katılmayacaklarını duyurdu.
Türkiye ise 'Katılıp katılmayacağımız henüz belli değil' diyor.
Türkiye'nin bu konferansta temsil edilmesi –hele İsrail Turizm Bakanı'nın o açıklamasına rağmen temsil edilmesi- büyük rezalet olur.
Ama mevcut kararsızlık bile büyük rezalet.
* * *
Uluslararası hukuka göre:
1. Kudüs, "Batı Kudüs" ve "Doğu Kudüs" olarak ikiye bölünmüştür.
2. Batı Kudüs İsrail'e aittir, Doğu Kudüs İsrail'e değildir.
3. Kudüs'ün bu statüsü İsrail'in tek yanlı tasarrufuyla değiştirilemez.
4. İsrail, 1967'de işgal ettiği Doğu Kudüs'te kalıcı olamaz.
1980'de Doğu Kudüs'ü topraklarına kattığını ve "Bölünmez Kudüs"ü "ebedi başkent" yaptığını ilan eden İsrail'in bu tasarrufu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kınanmış ve geçersiz sayılmıştır.
İsrail'in satın aldığı birkaç minik devlet hariç, bütün devletler İsrail'in başkenti olarak Telaviv'i tanırlar ve büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımaya yanaşmazlar (ABD Büyükelçiliği bile hâlâ Telaviv'dedir).
Doğu Kudüs'teki illegal egemenliğini OECD vasıtasıyla uluslararası topluma tescil ettirmeye çalışan İsrail'e İngiltere dahî ivedilikle tavır koyarken, Türkiye nasıl tereddüt geçirir?
OECD Genel Sekreteri Gurria, İsrail Turizm Bakanı'nın yukarıda mezkûr açıklaması üzerine, Kudüs konferansının iptal edilebileceğini duyurdu; Gurria'dan evvel Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve yahut Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın tepki göstermesi gerekmez miydi?
* * *
Mesele sadece Kudüs'ün statüsünden ibaret değil.
Mavi Marmara meselesini unutmayalım.
İsrail'in Mavi Marmara konusundaki aşağılık tavrında en ufak bir değişiklik yokken ve "Şartlarımızı yerine getirmezse İsrail'e yaptırım uygularız" sözü orta yerde dururken, İsrail'in ev sahipliğindeki bu konferansa katılma ihtimalini telaffuz etmek Türkiye'nin ciddiyetine gölge düşürüyor.
* * *
Dün, İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım'la görüştük.
Soykırım destekçisi Nemanya Kusturitsa'nın ağırlandığı Antalya Altın Portakal Film Festivali'ni boykot eden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la iftihar ettiklerini söyledi ve "Aynı tavrı Kudüs'teki turizm konferansı konusunda da göstermesini diliyoruz" dedi.
Bu dileğe tabii ki ben de katılıyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı o konferansa bir temsilci gönderileceğini açıklamıştı, ancak daha sonra Ertuğrul Günay 'Henüz belli değil' dedi.
İkinci açıklama birincisinden iyi ise de, Türkiye daha iyisini hak ediyor.
"Gelmiyoruz" diye kestirip atmak lazım.