Bu Rejimi Kimler Sorgulamalı?
Cumhuriyetin 87.yılını geride bırakmak üzereyiz.
Ama, hâlâ cumhuriyetle ilgili tartışmaları geride bırakamadık.
Cumhuriyet idaresini devrimlerle özdeşleştirenler, şu anki tartışmaların da baş aktörleri.
Tartışmalardan çıkarılan ortak sonuç şu:
“İlke ve inkılaplar, cumhuriyetin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Değişmez ve değiştirilemezler.
Bunlar, Cumhuriyetle birlikte var olmaya devam edeceklerdir.
Cumhuriyet ise, bütün kurum ve kuruluşlarıyla ülkemizde yerleşmiş olup ilelebet payidar olacaktır.”
Bunu tersinden okursanız çıkan sonuç da şudur:
“Hiçbir güç ve irade, Türkiye Cumhuriyetini mevcut rejimin gerisine götüremez!”
***
Kendi görüşümüzü sonraya bırakarak, şöyle çevremize bir göz atalım, kim ne diyor?
Mesela, Mehmet Altan gibi bazı elit düşünürler aynı görüşte değiller.
Onlar şu soruyu soruyorlar:
“Madem ki, Cumhuriyet; devrimleriyle, tüm kurum ve kuruluşlarıyla Türkiye’ye yerleşti.
Öyleyse, Cumhuriyet karşıtı diye nitelenen tehlikelerden bu korkular niye?!..”
Kendilerini devrimci, laik ve rejim koruyucu olarak tanımlayanların başını çektiği insanlar o kadar korku tüneline girmişler ki, “Türkiye Cumhurbaşkanı” tabirine bile içinde “Cumhuriyet” yok diye karşı çıkıyorlar!..
Oysa aynı tabiri önceki cumhurbaşkanları da kullanmış!
Demek ki, bunlar tabire değil, o makamı temsil eden(Sayın Gül)’e karşı çıkıyorlar!
Farklı en ufak bir görüntü veya söylemde, hemen irtica yaygarası yapıyorlar ve başta laiklik olmak üzere ilkelerin tehlikede olduğunu haykırmaya başlıyorlar!
Türkiye’nin önünü açacak olan her reforma karşı çıkarak “Cumhuriyet elden gidiyor” fırtınası
koparanlar; bu davranışlarında samimi değiller!
Neden mi?
Samimi olsalardı, “Cumhuriyetin ilkeleri, kurum ve kuruluşlarıyla rejim Türkiye’de tam yerleşmiştir, kimse bunu değiştiremez” demezlerdi!..
Korkuya kapıldıklarına göre, demek ki bu söyledikleri yalan!
87 yıldır hâlâ Cumhuriyet rejimi tartışılıyorsa, oturup kara kara düşünmeleri gerek!
Öyle ya, madem Cumhuriyet tam yerleşti, o zaman bu korkular neden?
Yerleşmedi ise, o zaman 87 yıldır yapılanlarda bir eksiklik, bir hata, bir yanlışlık var demek!..
Bunun sosyo-politik ve sosyo-ekonomik sebepleri üzerinde kafa yormaları, ciddi tartışmalar yapmaları, nerelerde yanlış yaptık, nasıl hata ettik demeleri gerekmez mi?..
***
Cumhuriyet, basitçe bir tanımla, cumhurun yani halkın idaresi demek.
Ama, cumhurla bütünleşmesi gereken cumhurbaşkanlarının geçmişte cumhuru yani halkı nasıl dışladıklarını üzülerek gördük!
Halkın temsilcileri vekilleri sırf eşleri başörtülü diye resepsiyonlara davet etmediklerini biliyoruz.
Beyaz Saray’a, Brüksel’e, Kremlin’e giren başörtüsünün Çankaya’ya nasıl ve kimlerin keyfi uygulamasıyla sokulmadığı herkesçe malum!
Yapılanları sıralamak bu sütuna sığmaz.
Peki, Cumhuriyetle idare edilen başka ülkeler öyle mi ya?
Dış ülkelerde kaldığım yıllarda oralarda yapılan bayram kutlamalarına şahit oldum.
Mesela, Avustralya’da, Malezya’da, Avusturya’da, Almanya’da ve Hollanda’da...
Hiç birinde, resmi üniformalı ve askeri kıyafetli personelin kutlamaları yönettiğini görmedim.
Halkın dışlandığına, ayırımcılık yapıldığına da şahit olmadım.
Yine hiç birinde kutlamalara zoraki katılanlara da rastlamadım.
Kutlamalar tamamen sivil ve şenlik içinde yapılıyordu.
***
Mehmet Altan’ın şu tespiti çok anlamlı:
“Cumhuriyet’in yerleştiğine inanıyorsanız, cumhuriyet karşıtı hiçbir şeyden korkmayın!
Eğer korkuyorsanız, bu cumhuriyeti yıllardır niçin yerleştiremediğinizi sorgulayın!”
Bu sorgulamaya gerçekçi ve tatmin edici cevaplar verilebildiği zaman, kuşkulara da, korkulara da yer kalmayacağı inancındayım.
O zaman, kuşku ve korkulardan beslenenlerin foyaları da meydana çıkacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.