Kayseri Oturmalarda İdare Edilir
Kayseri’nin en meşhur adetlerinden birinin de “akşam oturmaları” olduğunu öğrendim. “Her yerde vardır akşam oturmaları” gibi bir şey aklınıza gelebilir. Bu oturmaların birinci gayesi “istişare” ve “şûraya” dayalı olmasıymış.
Yıllardır sürermiş bu “oturmalar.” Meslek birliği, okul arkadaşlığı, akrabalık, iş ortaklığı, iş arkadaşlığı, aynı değer yargılarını taşıyan ve bir şekilde arkadaş olmuş, dost olmuş, komşu olmuş kişiler, haftada bir veya iki defa, sırayla birbirlerinin evlerine konuk olurlar ve gündemdeki meseleleri tartışır konuşurlarmış.
Siyasetten ekonomiye, ekonomiden kültüre, kültürden sanata, sanattan aileye kadar her mesele gündeme gelir ve beyin fırtınası yaparlarmış. Sonra bu düşünceler, iletilmesi gereken yere iletilir ve mesele takip edilirmiş.
Bu sebeple denilirmiş ki; “Kayseri oturmalarda idare edilir.” Ben işin burasına katılmıyorum, sadece Kayseri idare edilse iyi, Türkiye idare ediliyor. Cumhurbaşkanımızın da Kayserili olduğunu hesaba katarsak, sanırım söylediğime hak verilir.
Ben de bu oturmalardan birine katıldım ve “Görünen köyün ırağı olmaz” derler ya Kayseri Belediye Başkanı Mehmet özhaseki’nin, son derece başarılı bir isim olduğunu gördüm. Kayseri neredeyse yeniden kuruluyor. Mehmet özhaseki’nin başarısı da yine bu oturmalarda meydana gelen istişarelerden mütevellitmiş.
Başkan Mehmet özhaseki ile görüşme imkanım olmadı ama Kayseri’de yaptıklarını görünce görüşmüş gibi oldum. Kayseri’nin varoşlarını görmek istedim, “Neredeyse kalmadı” dediler ve varoşlarda dev binaların yükseldiğini gösterdiler.
Kayseri’de bir kere daha müşahede ettim ki, Kayserililerin tabiriyle “oturmalar” başta olmak üzere, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için sivil toplum örgütlerine çok büyük işler düşüyor ve tek hedef; “millet ve devlet bütünlüğü” olmak üzere sivil toplum çalışmalarının hızlanması ve büyümesi gerekiyor.
Müsiad Kayseri Başkanı Şaban çopuroğlu ve eski Başkanlardan Mustafa Tekelli ile yaptığımız sohbetlerde de bu konunun üzerinde durduk. Türkiye’nin önünü kesmek isteyen bir kısım güç sahiplerinin, halkın gücünü görmesi gerektiğini konuştuk.
Bugün ülkemiz üzerinde akla hayale gelmedik oyunlar oynanıyor, bu oyunların bozulması için, bu memlekete ve millete sahip çıkacak sağduyu sahibi insanların; “ülkem ve milletim için ne yapabilirim” sorusunu sorarak; huzur, güven ve istikrar için elinden geleni yapmalıdır.
Bu arada Mustafa Tekelli’yi görünce aklıma Dost Sigorta geldi. Hatırlarsanız, Dost Sigorta adıyla büyük bir şirket kurulmuş ve hemen her ilimizden; namuslu, dürüst işadamları bu şirkete ortak olmuştu. Yüzde yüz yerli sermaye ile şirket tam faaliyete geçecekti ki, Nuh Mete Yüksel’in sayesinde bir gece operasyonuyla şirket bitirilmişti.
Mustafa Tekelli de Dost Sigorta’nın büyük ortaklarındandı. çeşitli vilayetlerde eş zamanlı yapılan gece operasyonlarıyla evlerinden alınmış ve günlerce sorgulanmışlardı. Sonra mahkemeye verildiler. Malum operasyonu da yine aynı zihniyetteki başka kişiler yapmış ve yaptırmıştı.
“Dost Sigortanın sonucu ne oldu” derseniz; iğne ucu kadar bile bir suç unsuru bulunmamış ve bütün kurucu ve ortaklar beraat etmişti. çünkü ortada suç unsuru olabilecek en ufak bir şey yoktu, olamazdı. çünkü şirket kurulmuş ama daha faaliyete bile başlamamıştı. Belki tek kusurları vardı, şirket sermayesi gerçekten alın teriydi ve helal kazançtı.
Malum zihniyet sahipleri dev bir yatırımı baltalamış ve iş dünyasına darbe vurmuşlardı. Olan ülkemiz ekonomisine ve insanlarımıza olmuştu. O gün Dost Sigorta’da değerlendirilecek olan ülke kaynakları, şimdi yabancı sigorta şirketlerinde değerlendiriliyor.
Bu ülke ne çekiyorsa “vicdanları ile cüzdanları arasında adalet köprüsü” kuramayan insanların yüzünden çekiyor. ülkesini ve halkını seven her insan, “cüzdanı ile vicdanı arasında adalet köprüsü” kurmak mecburiyetindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.