CHP liberalleşiyor mu?
'Liberalleşme' tabiri, çoğu CHP'liye itici gelebilir. Ancak CHP'nin son zamanlardaki sancılı değişimi, ufak-tefek belirtilerle bir 'liberalleşme' istikameti gösteriyor.
Türkiye'nin sırtında taşıdığı bütün ağır sorunlara CHP geçmişte olduğundan farklı çözümler getirmeye çalışıyor. Kürt sorunu, başörtüsü sorunu ve bu sorunlarla ilintili bütün diğer sorunlar. CHP hepsi için daha özgürlükçü bir perspektifi oluşturmanın sancılarını yaşıyor. Demek ki CHP liberalleşiyor.
'Yeni CHP'yi Kılıçdaroğlu ekseninde takip edenler bazı önemli faktörleri göz ardı ediyorlar. Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanı olması CHP'nin yeni bir başlangıç yapması için sadece önemli bir fırsat. CHP'nin oturması gereken yeni eksen ise siyasetin mecburiyetleri. Kılıçdaroğlu da, CHP'nin yeni kadroları ve politikaları da bu mecburiyetlere göre şekillenince CHP'ye liberalleşmekten başka çare kalmıyor.
CHP'nin önü açık. CHP'nin önünü açan ise AK Parti. Hukukî alanı tartışmak çok anlamlı sonuçlar vermiyor. Fiili iktidar dengeleri AK Parti lehine radikal değişimler geçirdi. Askerî vesayet düzeni geri çekilirken boşlukların tamamı AK Parti tarafından dolduruldu. En son Yüksek Askerî Şûra sonuçları ile kimin patron olduğu tescil edildi. İktidar da tıpkı tabiat gibi boşluk kabul etmez. Demokrasilerde normal şartlar altında sandıktan çıkan bir parlamento çoğunluğunun ve sekiz yıllık istikrarlı bir iktidarın gücü Türkiye'yi yönetiyor. Bu güç birçok badireyi başarıyla geçerek kendi iktidarını kuvvetlendirdi. Referandum, AK Parti iktidarının üzerinde kapatma davası ile kurulan ipoteği de parçaladı. Siyaset demokrasinin kurallarına göre yeniden biçimlendi. İktidar önündeki alanı boşalttı. Sonra bu alanı sabırla ve usta hamlelerle doldurdu. Artık demokrasinin kuralları ile biçimlenmiş bir iktidar iş görüyor. Lakin muhalefet aynı durumda değil. Hem iktidarı dengeleyecek hem de demokrasiyi işletecek muhalefet kanadı hâlâ terazide ciddî bir yekün tutmuyor.
Sebep Türkiye'nin geleneksel devlet içi iktidar dengelerinden demokratik iktidar-muhalefet dengesine bir türlü geçemeyişimiz. AK Parti hem Türkiye'yi demokratikleştirdi hem de demokratikleşen Türkiye'nin nimetlerini kullandı. En büyük nimet ise iktidarın devlet içindeki ortaklarını -asker, üniversite, medya ve yargı- sırtından atması. İşte bu alan muhalefetin doldurması gereken çok geniş bir alan. Aslında paradoksal olarak AK Parti muhalefetin de yerleşebileceği çok geniş bir alanı kullanıma açmış oldu. Bu alanı doldurmanın tek yöntemi ise oyunu demokrasinin kurallarına göre oynamak. AK Parti'yi güçlü kılan şeyi, yani halk desteğini edinmek.
Somutlaştıralım. Baykal, seçmen kitlesinin korkularını yönetiyordu. Korkularla var olan devlet içindeki iktidarla aynı dili konuşuyor ve kendisine biçilen rolü oynuyordu. Kılıçdaroğlu ise umutları yönetmek zorunda. AK Parti ile başka türlü rekabet edemez ve muhalefetteki boşluğa yerleşemez. Tıpkı AK Parti gibi demokratik aktörleri var eden özgürlüklerle uyum sağlamak zorunda. Bunun yolu ise liberalleşmekten geçiyor. Muhafazakâr demokrat bir partinin elinden evrensel liberal ilkeleri çekip almak çok zor olmasa gerek.
CHP'nin liberalleşme ihtiyacını görebilmek ve bu istikametin programını üretebilmek için büyük bir siyasî dehaya sahip olmak gerekmiyor. Kılıçdaroğlu ile başlayan yeni dönem, içgüdüsel olarak bu siyasî ferasetin belirtileri ile dolu. Kürt sorunu ve başörtüsü konusunda CHP Genel Başkanı'nın söylediği yeni şeyler aslında bu içgüdüsel sezişin somut işaretleri. CHP'de eksik olan unsur profesyonellik. Söylenenlerin içeriği, CHPnin çağın ve Türkiye'nin yeni ruhuna yaklaştığını gösteriyor. Ama örgütsel reflekslere, dağınık ve çelişkili mesajlara, yani izlenen yol ve yöntemlere bakarak CHP'nin önünde alabildiğine uzanan boşluğu doldurabilecek dinamizme henüz kavuşamadığı ortada. CHP'nin çekirdek kadrosu ve örgütsel yapısı, bu liberal dönüşüme hazır değil. Önemli ölçüde bir profesyonelleşme eksikliği.
Liberalleşme doğru bir istikamet. Ama onca yıllık alışkanlıklardan, yobazlıklardan bir anda kurtulmak kolay değil.