Alaşehir’de Neler Oluyor?
Ağlamak istiyorum!.. Egenin o güzel, tarihî, temiz şehrini bazı fuhuş çeteleri ne hale getirmiş. İkisi kız, biri erkek üç çocuğu satan bir çete çökertilmiş... Otuz kişi tutuklanmış. İnternet sitelerine baktım, nice vatandaş ateş püskürtüyor, kan kusuyor. Küçük Alaşehir'de, İzmir'dekinden fazla batakhane ve fuhuş yuvası açılmış. Birileri o temiz ve Müslüman şehri modern bir Sodom ve Gomore'ye çevirmiş.
Kız ve oğlan çocuklarını satan çete nasıl yakalanmış? Çocukları kullanan bazıları kullanma parası vermemişler de ondan...Vay vay vay...
O güzelim şehir dışarıdan gelen o biçim yosmalarla, uygunsuzlarla dolmuş. Şehrin kalabalık yerlerinde geceleyin piyasa yapıyorlarmış. Vah vah vah...
Bazı şehirlerimizde bu kötü işler turizmi teşvik örtüsü altında yapılıyor. Alaşehir'e fazla turist geldiğini sanmam. Yerli yerli yerli...
Bundan elli altmış yıl önce Ege bölgesi dindarlık, namus, iffet kokardı.
Alaşehir'in Müslüman halkını tenzih ederim. Onlara selam ve hürmetlerimi sunuyorum ama sormadan da yapamıyorum: Bunca orospu, puşt, pezevenk nasıl orada yuvalandı? Buna kim izin verdi?
Alaşehir Müslümanları niçin emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını, yasal sınırlar içinde yerine getirmiyor?
Fuhuş çetelerinden mi korkuyorlar?.. Önce Allah'tan korkmak gerekmez mi?
Alaşehir Müslümanlarını uyarıyorum: Ahlaksızlık, azgınlık, rezillik yüzünden bir toplumun, bir beldenin üzerine azap inerse, sadece kötülerin üzerine inmez, genel iner. Kur'an'da böyle buyruluyor.
Ülkede maddî kalkınma, zenginlik var ama öte yandan ahlaksızlık, rezillik, azgınlık diz boyu. Bunun sonu iyi olmaz.
Bir hatıramı nakl edeyim:
Ya 1967 yahut 68 yılındaydı. Günlük BUGÜN gazetesini yayınlıyordum. Bir ara Manisa'da bir mini etek hadisesi patlak vermişti. Evi İzmir'de olan, Manisa'da bir bankada çalışan bir memure işe mini etekli olarak gelmeye başlamış. Manisa halkı, böyle bir karı şehrimize gelemez, giremez diye protesto etmişti. Dinsiz ve Kemalist basın mini etekliyi, Müslüman BUGÜN gazetesi Manisa'nın dindar halkını desteklemişti...
Aradan kırk küsur yıl geçti, köprülerin altından sular aktı, dehşetli bir inkılab oldu.
Ah Alaşehir, vah Alaşehir, eyvah Alaşehir!..
* (İkinci yazı)
Yazılı Şikayetler
Sevgili vatandaşlarım...Ülkemizde bozukluklar, aksaklıklar, yolsuzluklar, kanunsuzluklar görüyoruz. Bunların bazısı doğrudan doğruya bizi ilgilendiriyor, bazısı ülkeyi, halkı, devleti. Bunları, ilgili makamlara sözlü olarak, mesela telefonla şikayet etmeyelim, mutlaka yazılı şikayetler yapalım.
Bir örnek vereyim:
Bilgisayarda çok güzel bir şikayet metni hazırlayalım.
Kendi kültürümüz yetiyorsa bizzat kendimiz yazalım, yetmiyorsa bilen birinden, hattâ tanıdık bir avukattan yardım isteyelim.
Bu metni hem e-mail şeklinde gönderelim. Hem de zarf içine koyup postayla yollayalım. Postaya mutlaka iadeli taahhütlü olarak verelim.
Konu çok önemli ise, postaya vereceğimiz metni daha önce noterde tescil ettirelim.
Şikayetlerimizi sadece bir makama göndermeyelim.
Savcılığa, Valiliğe (veya Kaymakamlığa), Belediye Başkanlığı'na, Ankara Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu'na, ilgili Bakanlığa, ilgili Genel Müdürlüğe ve diğer ilgili makamlara gönderelim.
Dilekçeyi yazarken asla iftira etmeyelim. Yanlış bilgi vermeyelim. Doğruları yazalım.
Sizlere bu uyarıyı niçin yapıyorum:
Büyük bir kuruluşta yolsuzluk yapan çeteler varmış.Bunlar kuruluşun bilgisiyar merkezine adamlarını koymuşlar. Yaptıkları yolsuzlukla ilgili bir şikayet gelince hemen siliyorlar, yok ediyorlarmış. Gerçi bilgisayarın derin hafızasında kalır ama onu kim arayıp bulacak?
Benim dediğim gibi şikayet ederseniz derdinizi dinletebilir, başarılı olabilirsiniz.
"Açtım o kurumun telefonunu, biri çıktı, şikayetlerimi bir bir anlattım..." Böyle çocukluklar yapmayın sakın. Karşınızdaki 4. sınıf bir görevlidir ve ona bildirmekle sesinizi duyuramaz, kötülüğü önleyemezsiniz.
Bazı sıradan, önemsiz şikayetler telefonla yapılabilir ve netice alınabilir ama önemli şikayetlerimizi mutlaka, yukarıda beyan ettiğim gibi yazılı olarak yapınız.
Söz uçar, yazı kalır.
Şifahî toplum bedevî bir toplumdur. Yazılı toplum medenîdir.
Kural: Öyle bir şikayet yapacaksınız ki, kimse onu silemesin, gözardı edemesin, muameleye koymazlık edemesin.
Unutmadan söyleyeyim: Şikayetlerinizin birkaç nüshasını da medyaya, ilgileneceğini tahmin ettiğiniz bazı yazarlara gönderirseniz daha iyi olur.