Türkiye NATO ile karşı karşıya mı gelecek?
YILLAR önce “Başbakan NATO’dan çıkmayı mı düşünüyor?” mealli bir yazı yazmıştım. Başbakan da beni, herhalde bilgiyi “dışarıdan” aldığımı varsayarak, “hain” ilan etmişti. Tarihin cilvesine bakın ki, ben 28 Şubat döneminde Recep Tayyip Erdoğan’a “hain” diyenlere karşı çıktığım için yargılanmıştım.
Başbakan en yakınındaki adamının sağda solda “öttüğü”nün farkına varamamıştı.
* * *
Spekülatif bir yazının sorduğu soru yıllar sonra Başbakan’ın önüne reel bir tercih olarak geliyor.
NATO, ABD’nin de teşviki ile, ortak tehdit olarak gördüğü İran’a karşı Türkiye’de füze kalkanı kurmak istiyor!
Hem ABD, hem NATO bu talebini açıkça ifade ediyor.
Halbuki hükümet bu kanaatte değil. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu açıkça diyor ki:
“Biz çevremizdeki hiçbir komşumuzdan bir tehdit algılaması içinde değiliz. NATO’ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluşturduğu kanaatinde değiliz.”
Davutoğlu tüm NATO ülkelerinin yanlış bir algılama içinde olduğunu beyan ediyor. Öte yanda ABD Savunma Bakanı Robert Gates de Ankara’ya, füze kalkanı konusunda “Baskı yapmıyoruz, destek bekliyoruz” mesajı veriyor. Gates, Türkiye’nin İran’ın nükleer programına karşı BM’deki yaptırım kararına “hayır” demesinin “hayal kırıklığı” olarak yorumlanmasına rağmen, Türk-Amerikan ilişkilerini bir özdeyişle özetliyor: “Akıllı adam dostunu her zaman hatırlar, aptal adam işi olunca. Biz güvenliğimiz için birbirimizi hep düşünmeliyiz.” (Okan Müderrisoğlu, “Baskı yok, destek bekliyoruz”, Sabah, 19.10.2010)
* * *
Türk-Amerikan, Türkiye-AB ilişkileri basit bir denklem içinde yolunda gidiyordu.
Türkiye’ye Ortadoğu’nun “yeni Osmanlı”sı olma yolunda göz yumulacak, bu uğurda muhafazakar hayat tarzını öne çıkarması, demokraside ağır aksak hareket etmesi görmezden gelinecek, hatta “tek adam” sendromu kışkırtılarak Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’nun en popüler lideri olması teşvik edilecekti. Buna karşılık Türkiye Batı’nın Ortadoğu’da temsilcisi olarak dünyada enerjinin merkezi olan bu bölgede Batı’nın hak ve taleplerini savunacaktı.
Sınır bekçiliği diplomatik seviyede de olsa devam edecekti.
AB Türkiye’yi alacakmış gibi yapacak, Türkiye de AB’ye girmek istiyormuş gibi davranacaktı! Bu uğurda Türkiye’nin İsrail ile çatışmasına, Ermenistan ile imzaladığı protokolleri sumen altı etmesine kaş çatılsa da, fazla tepki verilmeyecekti.
* * *
Mevleviler misali bir kolu Ortadoğu’yu gösteren Türkiye’nin diğer kolu Batı’yı kucaklayacaktı.
Türkiye Batı ile Ortadoğu’nun yollarının kesiştiği noktada tam anlamıyla köprü vazifesi görecekti.
Ancak Türkiye Ortadoğu’da giderek Batı’nın kaldırabileceğinden fazla rol çalmaya başladı.
Sanki bir kolu Batı’yı gösterirken, diğer kolu Ortadoğu’yu kucaklamaya başladı.
En son Türkiye’nin İran’ın nükleer programına karşı BM’deki yaptırım kararına “hayır” demesi Ortadoğu’yu kucaklama algılamasında dönüm noktası oldu.
Bu tavır ABD’de de, Avrupa’da da ciddi olarak “Türkiye Batı’dan kopuyor!” kaygısı yarattı.
* * *
NATO ülkelerini İran’ın olası nükleer gücünden korumak ve caydırmak için Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirme teklifi Türkiye tarafından reddedilirse, bu reddiyenin doğal sonucu olarak Türkiye NATO’nun “ortak savunma konsepti”nden kopmuş olacak. Yine “hain” demeyecekse Başbakan’a soruyorum.
Kendisi NATO’dan çıkma konusunda bir yol ağzında
değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.