Devlet; kurucusu olan halkla buluşuyor
Dünyanın neresinde bizim gibi kargaşa ve kaostan başı kurtulmayan ülke varsa, devletin milletle barışamaması yüzündendir.
Son doğum sancıları olduğunu umduğumuz hayırlı gelişmeler; devletin vatandaşıyla, vatandaşın da devletiyle buluşması olarak değerlendirilmeli.
Baştan beri Türkiye’nin problemlerinden biri buydu zaten. Vatandaşın sahiplenmek istediği devlet ile devletin sahiplenmek (!) istediği vatandaş, birbirinden çok farklıydı, hem de kapanmayacak bir açık vardı.
Birkaç yıl öncesine kadar vatandaş ile devlet arasındaki buzlar bir türlü erimemişti. Erimesine müsaade edilmiyordu. Vatandaş devletinden, devlet vatandaşından korkuyordu.
Nihayet Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Başbakan, bakanlar, vesayetçi olmayan bürokratlar, valiler, kaymakamlar halka inmeye başladı.
Halk seçtiği insanları yanında, yöresinde, sokağında, evinde görmeye alıştı. Birlikte oturup yemeye içmeye, devlet memuruna dokunmanın hazzını yaşamaya başladı.
Daha önce de bir iki defa hatırlatmıştım. Yine hatırlamakta fayda var kanaatindeyim. İsmet İnönü’nün halkı ve halkın seçtiği iktidarları tehdit eden şu sözü meşhurdur:
“İktidara hangi parti gelirse gelsin, Anayasa Mahkemesi ve ‘Tay’lar bizde olduğu müddetçe, hiçbir iktidar başarı şansı elde edemez.”
Bu ifadeler; halkı ve siyasi iradeyi, daha doğrusu demokrasiyi tehdit değil de nedir Allah aşkına? “Tay”lardan kastedilen biliyorsunuz. Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay’dır.
¥
Son yapılan referandum vesayetçi zihniyete “Yeter artık” dedi. “Hem de çok yeter artık” dedi. Dile kolay, yaklaşık altmış yıldır devlet ile vatandaş arasında korku dağları vardı.
HSYK seçimleri de en az referandum kadar anlamlı oldu. Adaletin temsilcileri de yaptıkları tercihle, vatandaşla devletin bütünleşmesi yönünde iradesini ortaya koydu.
TBMM’de vesayetçilerin temsilcisi durumunda olan CHP ve benzeri zihniyet sahipleri, yıllarca devlet millet kaynaşmasının önünde baraj kurdular ve su sızdırmadılar.
Devlet millet kaynaşmasına dair kanun maddeleri daha görüşülmeden Anayasa Mahkemesi için itiraz dilekçelerini hazır ettiler ve soluğu mahkeme kapısında aldılar.
Düne kadar Anayasa Mahkemesi’ni parti binası gibi kullananlar, bugün mahkeme başkanına terbiye sınırlarını aşan laflar etmeye başladılar. Gerçi karakterlerini gösterdiler ya.
Evet, devlet millet kaynaşmasına dair tarihi mesajı Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, vesayetçilerin siyasi organizasyonu olan CHP genel başkanına karşı verdi.
O tarihi konuşmadan bir paragraf aktarayım. Her şeyi özetliyor çünkü bu sözler.
“... Tekrar ediyorum, halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin hâkim ve savcının kararına saygı göstermeyenler, yasak alancılar, hukuk devleti kavramının arkasına gizlenerek insanları susturanlar, farklılıkları hazmedemeyenler, tek düşünce ve tek inanç hayal edenler ile yaşam tarzı dayatanlar, statükonun kapsamı içindedirler. Adı geçen genel başkanın bu kapsamdan neden rahatsızlık duyduğu anlaşılamamıştır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.