Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kayıp Yüzler

Kayıp Yüzler

Bu haftaki eserlerimiz Ötüken Yayınları’ndan. Hikâyeler demeti kitapların yazarı ise Emir Kalkan.
Elime ulaşan hikâye kitaplarının sayısı altı. En son hikâye kitabı ise “Kayıp Yüzler” adını taşıyor.
Hikâye ya da roman yazarlığı; olayları kurguladıktan sonra kurgu dışı kalmış hadiseleri, kurgulanan olayların içine yeniden katabilmektir.
Hikâyede ya da romanda bazen bir kelime, bazen bir cümle, koca bir kitabın bitirilmesine ve heyecanla okunmasına neden olabilir.
İşte romancı ya da hikâyeci, zihnindeki elediği olayları senaryo ederken, eleğin altına gidenleri de göz önünde bulundurur ve romanı, hikâyeyi okutan işte o kaçanlardır.
Emir Kalkan da “Kayıp Yüzler”de öyle yapmış. Hepimizin her gün belki de her saat kaçırdığı ve görmezden geldiği kayıp yüzlerin hikâyesini yazmış.
¥
“Bir solukta okunacak kitap” ifadesini bu işlerle uğraşanlar yazar ve söyler. Ben de hep merak ederdim, “Bir solukta okunacak kitap nasıl olur” diye.
Bu soruma Emir Kalkan’ın “Kayıp Yüzler” hikâye festivalinde cevap buldum. Toplumun bütün kesimlerinden derlenmiş hikâyeler bir solukta okunacak bir eser.
Hikâyelerin tümünde içimizdeki gerçek insan var.
Kimi zaman keşfettiğimiz, kimi zaman bulup çıkarmaktan korktuğumuz, kimi zaman reddettiğimiz gerçek yüzümüz, satır aralarında insana el sallayıp duruyor.
Mesela ilk hikâye “Kıyam”, Urfa’da Halil-i Rahman Camii’nde cemaat ile imam arasındaki; dil, kulak ve göz teması çerçevesinde geçiyor.
Hem öyle bir anlatıyor ki, o hutbeden sonra camiye gelen cemaatin dışarı çıktıktan sonra günah ile bir daha yüzleşemeyecekleri akla geliyor.
Emir Kalkan’ın diğer hikâye kitaplarının isimlerini de yazarak, “Kayıp Yüzler”den bir pasajla yazıyı noktalayalım.
Yazarın diğer hikâye kitaplarının isimleri şöyle: “Gül Ayinleri”, “Bu Taraf Anadolu”, “Kanatsız Kuşlar Şehri”, “Hu Bu Diyar” ve “Hoşça kal Şehir.”
Evet, Emir Kalkan’ın “Kayıp Yüzler” adlı eserinin satır aralarından birkaç cümle.
¥
“.... Öbek öbek camiye dolan insanlar... Saf, temiz, dürüst, iyi niyetli, güleç, babacan... Herkes akraba, eş, dost, kardeş gibi birbirlerine. Türk, Kürt, Arap... Aralarına katılıyorsunuz. Kendinizi tertemiz ve hafif hissediyorsunuz.
Mavi çinilerle donatılmış Halil-i Rahman Camii’nin o ferah, o huzur dolu havasında, sizi secdeye, teslimiyete çağıran halıların üzerinde dize geliyorsunuz. Birazdan, kibirle gezdirdiğiniz başınız yere düşecek, kibirle ışıldayan alnınızı bir başkasının ayak izlerine koyacaksınız.
Burada ayrı gayrı yok. Zengin, fakir, ağa, bey, siyah, beyaz, güzel çirkin, sağlam, sakat, iyi kötü yok.”
Hikâyenin tüm çarpıcılığı işte bu mekânda geçmekte. Diğer hikâyeler ise hayatın işlendiği, gergeflendiği diğer farklı sosyal çevrelerde geçiyor ve her biri ayrı bir güzellikte.
Eserler hakkında bilgi için; Ötüken Yayınları 0212 251 03 50



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi