Mustafa Kemal/Atatürk/e ses tedariki
Temelli gülünç olmaya başladı bizim Kemalist taife...
Şimdi de neden icap ettiyse Mustafa Kemal/Atatürk/e Davudiye yakın bir ses tedarik ettiler...
Mustafa Kemal’in kendi sesinden en eskisi, en belirgini, Cumhuriyet’in onuncu yılında, yani “Onuncu Yıl Marşı”nı da içine alan konuşmasıdır...
Evet biraz ince bir tonu vardı o sesin...
Ne mahzuru var sanki?
Demek ki Kemalist fanatikler “bu ses ulusalcı bir lidere yakışmaz” kararı vermişler, acayip ve aynı zamanda yapmacık olduğu besbelli bir sesi Gazi Mustafa Kemal’e yamayıvermişler...
Günlerdir meydanda değil, salonda değil, eski bir harabeye benzeyen yıkıntılar arasında Mustafa Kemal figürü ile sesi yayınlıyorlar...
İptidailiğin bundan mülevvesi olabilir mi?
Eee, Mustafa Kemal’in boyu da pek uzun değildi?
Acaba buna ne çare düşünüyorlar? Uzatma mı yapacaklar, uzatma görüntüsü mü verecekler?
Görelim erbaplar neyler/neylerse berbat eyler...
Mürekkebi kurumamış hadiselerin ardından yetişmekte müşkülat çekiyoruz.
Cumhuriyet’in 87. kuruluş yıldönümü bayramını(!) süngü harbi tadında neticelendirdik...
Çadırını, çatmasını toplayan ayrı bir yerde kutlama yapmanın basitliğine imza attı...
Güya Cumhurun başı, TSK’nın Başkomutanı Abdullah Gül, “resepsiyon” diye benim pek anlamadığım, anlamak istemediğim bir iribaşlar cem’i yaptı.
Taraf gazetesinde Ahmet Altan, “Yirmi milyon başı bağlı kadına hizmet etmekle görevli olan devlet, bu kadınlara/Ben sizden hoşlanmıyorum, varlığınızdan memnun değilim, sizi asla devlet yönetimine kabul etmem” diyor...
Kim mi?
Kim olacak aşırı Kemalist, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni temsil eden rütbeli zevat ve Cumhuriyet tarihiyle yaşıt, belki de dünyanın en gerici, en bağnaz, en merhem kabul etmez yarası olan CHP...
Yalan mı?
CHP Başkanı Kılıçdaroğlu, sözkonusu resep/siyon-a “daha 4 gün var, daha bir gün var” bahanesiyle cevap vermedi ve son gününde katılmadı...
Niye derseniz ben söyleyeyim:
Askerin tavrını bekledi... Beklediği merkezden “biz katılmayacağız” mesajı gelince, derhal tası tarağı toplayarak İstanbul’a kaçtı... Kadıköy CHP’li belediyenin “Halk yürüyüşü” adını taktığı eylemde yürüdü gitti...
Askerler gördüler ne kadar askerci, ne kadar emre müheyya olduğunu...
Ne yapsın garibim?
Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna katılsa en sert fırçayla fırçalanır, belki de şekli değiştirilirdi...
Hem Genelkurmay’a, hem “istemezük”ten gayri sermayesi olmayan arkadaşlarına yarandı...
Vehme bağlı bir siyaset anlayışı CHP’nin iliklerine işlemiş...
Yine vehme bağlı “özgürlük” anlayışlarının hududunu keçe kalemle okuma-yazma bilen, bir miktar da çizme bilen, ölünceye kadar iktidar yüzü görmemeye programlı militan delikanlılar belirliyor...
O delikanlıların kimi 60 yaşında, kimi 80 yaşında, kiminin yaşını nüfus kütükleri bile unutmuş...
Onlardan birisi emekli general Çetin Doğan... Çağrı yapıyor yandaş dostlarına:
“CHP’de buluşalım...”
Çok isabetli olur... CHP zaten ununu elemiş, eleğini duvara asmış, zil-zurna Kemalistlerden medet umuyor...
Balyozcu Çetin Doğan, “Yeni Atatürk beklemeyin” ikazında bulunuyor... Keşke o ikazı gönderdiği mercii de açıklasaydı... Amma Yeniçağ isimli gazeteden feryatlar yükselirdi...
Çünkü:
“Sarı saçlım, mavi gözlüm çık da gel” şiirinin kim için söylediğini bilmezseniz, o gazetenin neyi beklediğini de bilmezsiniz...
Halbuki “Sarı saçlı, mavi gözlü” her kulun bir daha gelmeyeceği yere gitmiştir...
Yasemin Çongar isimli yazar bir gerçeği vurgulamış:
“Ve eğer, Rum’san, Ermeni’ysen, Yahudi isen, Alevi’ysen, Kürt’sen, başörtülü isen geçmiş olsun. Sen bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak kabul görmezsin”...
Eksiği ve yanlışı var... Çünkü, laikse herkes sistemin birinci sınıf vatandaşıdır... İslam dininden ise, tabii ki zor...
Birinci sınıf vatandaşlığın ölçüsü: Laiklik, ulusalcılık, içkicilik, asker yalakalığıdır...
===================
Bu dalga nasıl dalga ey suyu kuru deniz
Gördüm ki kızarmışsın mavi ve duru deniz
Nereden beslenirsin, kimi beslersin söyle?
Yaşlı kör balıkların gözünün nuru deniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.