Diyanet neden lafı geveliyor?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Adıyaman Üniversitesi kampüsünde inşa edilecek caminin temel atma törenine katıldığında ülkemizi kavuran başörtüsü yasağı ile ilgili son gelişmeleri de değerlendirmiş. Demiş ki Sayın Bardakoğlu, “Biz bu konunun dinî yönüyle ilgili açıklama yapıyoruz. Konu dinî yönüyle Diyanet İşleri Başkanlığı’na aittir ama bu konuda kamu yönetimi açısından çözümü ise siyasetindir. Elbette Müslüman yetişkin kadınların başlarının örtülmesi 14 asırlık dini tarihimiz açısından hep bir dinî vecibe olarak görülmüştür. Ancak başını örtsün-örtmesin bir insan ben Müslümanım diyorsa Müslüman’dır. Kimse kimseye baskı yapmamalıdır. Başını kapattığı için ne hak mahrumiyeti olmalıdır ne de başını açtığı için yadırganmalıdır. Herkes birinci sınıf Müslüman’dır. Kimse kimsenin Müslümanlığını yargılamasın. Bu konuyu özgürlük zemininde ele almak lazımdır. Mümkün olduğu kadar özgürlükleri genişletmek, insanımıza güvenmek ve karşılıklı sevgi-saygıyı sağlamak zorundayız. Hiçbir yönde, hiçbir baskıya mahal bırakmamak, millet-devlet, yönetici-yönetilen kaynaşmasını sağlamaktır. Bunun için tek çözüm diyalogdur. Çözülemeyecek mesele yoktur. Tabii ben dünya standardında bir özgürlüğün Türkiye’ye çok olmadığını ve Türkiye’nin buna layık olduğunu düşünüyorum.”
Açıkçası biraz yadırgadım Diyanet İşleri Başkanı’nın bu açıklamasını. Her şeyden önce sözü fazla dolandırmış gibi geldi bana. İçimden şöyle demekten kendimi de alamadım: Tabii ki siz konunun dinî yönü ile alakalı bir açıklama yapıyorsunuz, siz Diyanet İşlerisiniz, yani devletin din işlerini düzenlediği, yönettiği kurumu, devletsiniz, bu tamam da “Bu konuda kamu yönetimi açısından çözümü ise siyasetindir” demek de neyin nesi, siyaset midir devlet siz mi, bunu siyaset çözecekse siz devletin nesi oluyorsunuz, devletin içinde mi dışında mısınız? Yaptığınız açıklama devlet adınaysa ki öyle olmalı o zaman tereddüt neden, işiniz bu ülkede dinî işlerin düzenlenmesi, halkın devlet eliyle bilgilendirilmesi değil mi? O zaman tam da bunu yapmak gerekmez mi? Din adına açıklama yaptıktan sonra topu siyasete atmak da neyin nesi?.. Açıklamanın bundan sonraki bölümü de yine yadırgatıyor: “Kadınların başlarının örtülmesi 14 asırlık dinî tarihimiz açısından hep bir dinî vecibe olarak görülmüştür.” Bu ne demek şimdi? Başörtmek farz mıdır Sayın Bardakoğlu, değil midir? İlgilendiğimiz 14 asırlık dinî tarihimiz değil ki; Kur’an-ı Kerim ne diyor bu konuda onu bilmek isteriz... Hele o cümlenin sonunda “görülmüştür” kelimesini anlamak mümkün değil Sayın Başkan. Görülmüştür de, kimin tarafından? Biz insanlar tarafından mı, yoksa bizi yaratan, yoktan var eden Rabbimiz tarafından mı? Eğer ikincisiyse neden “görülmüştür” gibi hiç de kontekste uymayan bir fiili kullanmayı seçtiniz, anlamakta güçlük çekmekteyim....
Açıklamanın bundan sonrası da bende farklı duygular uyandırmıyor, Diyanet İşleri Başkanımız kendine yasakla ilgili sorulan soruya cevabında bu sefer de başı açık kadınların da Müslüman olduğunun dersini veriyor ve bunu da yadırgamaya devam ediyorum. Sanki sorulan başı açık kadınların durumu. Bize başı açık kadınlardan değil başörtülü kadınlardan söz edin Sayın Bardakoğlu. Başı açık Müslüman değildir diyen mi var ki bunu gündeme getiriyorsunuz? Bize başörtülü kadınlardan haber verin Sayın Diyanet İşleri Başkanı. Deyiniz ki onlar dinin gereğini yerine getiriyorlar. Deyiniz ki onlar Allah’ın emrini dikkate alıyorlar. Deyiniz ki Rablerine boyun eğiyorlar. Deyiniz ki İslam’da baş örtmek farzdır ey kadınlar. Deyiniz Sayın Bardakoğlu. Neden demiyorsunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.