Sular akmasın mı?
Yeraltı kaynağı olarak petrole sahip olan ülkeler geçen yıllara damgasını vurdular. Petrol, önemini korumakla birlikte önümüzdeki yıllarda ‘su’ya sahip olan ülkelerin söz hakkı olacağını söylemek mümkün. Bunu anlatmak için “Önümüzdeki yıllarda su savaşları çıkabilir” tahmini bile yapılıyor.
Aslında ‘su savaşları’nın başlamasını beklemeye gerek yok, çünkü bu savaş başlamış durumda. Ülkeler arasında olmasa bile, sivil toplum kuruluşları ile ülke yönetenleri arasında bir ‘su savaşı’ndan bahsedilebilir.
Ülkemiz de su yönünden çok zengin olmasa bile fakir de sayılmaz. Bilhassa Karadeniz’deki yemyeşil vadiler sahip olduğumuz su zenginliğini göstermesi bakımından dikkat çekici. Yalnız bu vadilerde akan dereler, artık eskisi gibi gürül gürül akamıyor. Bu durum bazılarını sevindirse de, vadilerde yaşayan ‘köylüler’i üzmüş durumda.
Son bir ayda alınan bazı kararlar; suyu, vadileri ve bu vadilerden akan dereleri yakından ilgilendiriyor. Hatırlanacağı üzere ‘yetkililer’ bu vadilerden akan suların ‘boşu boşuna akıp gittiğini’ iddia etmektedirler ki; derelere ve suya bundan daha ağır bir itham olabilir mi? Yakın zaman önce alınan idarî bir kararla Rize’deki “İkizdere Vadisi” tahripten kısmen kurtuldu. Ama tehlikede olan sadece İkizdere Vadisi değil ki? Başta Karadeniz olmak üzere pek çoy yerde korunması gereken vadilerimiz var. Fırtına Vadisi, Senoz Vadisi, Salarha Vadisi... gibi onlarca, belki de yüzlerce vadi var. Belki yüzlerce dere bu vadilerden çağlayarak, ‘başını taştan taşa vurarak’ denizlere doğru akıyor. Bu noktada ‘bilim adamları’ da ihtilâf halinde. Acaba bu sular aksın mı, akmasın mı? Bazıları ‘akmasın’ diyor. Sebep? “Akarsa, para kazanamayız, akmazsa para kazanırız!”
Önce “Sular boşuna akıyor” sloganına itiraz etmeliyiz. Su, hiçbir zaman ‘boşa’ akmaz! Hatırlamak lâzım ki, akmayan su, hükmen ‘ölü’ sayılır. Su, akmak için vardır ve hayatiyetini ancak akarak devam ettirebilir. Suların, derelerin; denizlere ve göllere akmasını nasıl ‘boşa’ sayabiliriz? Bu yanlış sloganı, “Sular boşuna akmaz”la değiştirmek durumundayız. Sloganlardan ziyade, anlayışı değiştirmek durumundayız.
“Sular boşuna akıyor” anlayışında olanlar; suların tünellere hapsedilmesi yoluyla hiç akmamasını göze alıyorlar. İşte asıl yanlış budur. Elbette belli ölçülerde ‘su’lardan istifade edilmelidir; ama bu suların akmasını engelleyerek değil, akmasını engellemeden yapılmalıdır.
Daha önce yapılan yanlışları tekrarlamakta fayda yok. Madem bu sular bizim için çok değerlidir, o halde bu dereleri, ırmakları ve çayları öldürmeyelim. İstifade edelim, ama kesinlikle yok etmeyelim! Geçmişte yanlış uygulamalarla tarımı yok ettik, denizlerimizi mahvettik. Katletme sırası derelerimize mi geldi?
Hem unutmayalım ki, dereler ne sadece o vadilerde yaşayan köylülerin, ne de bu ülkeyi idare edenlerindir. O dereler aynı zamanda o sularda yüzen kurbağaların, o ırmakta yaşayan alabalıkların, o çağlayan başında ‘avlanan’ kuşların, o gölde yüzen yılanlarındır. Kendimizi, cebimizi düşünerek suları öldürmeye çalışırken bunları da düşünelim.
‘Su’dur, akar ve akmalı. Tersine değil, göle ve denize doğru!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.