Video iktidarı başsavcıyla çöktü
2010 yılı CHP’lilere pek hayırlı gelmedi. Mazisi iç savaşlarla örülmüş olmasına rağmen belki de tarihlerinin en büyük iki travmatik hadisesini yaşadılar.
Deniz Baykal, bir video komplosuyla 40 yıllık siyaset yaşamını (şimdilik) sonlandırmak zorunda kaldı. Önder Sav, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sıkıştırmasıyla ağır bir darbe yedi.
Başsavcı, video etkisi yarattı. Videoyla kurulan iktidar başsavcıyla çöktü. Açık konuşalım, başsavcının müdahalesi olmasaydı CHP’deki yangın tüm binayı sarmazdı.
5 yıl önce AK Parti’ye benzeri bir operasyon düzenleyen başsavcı püskürtülmüştü. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, başsavcının tüzük ihlali iddialarına ağır bir cevap vermiş, başsavcı da konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı.
Ne oldu? İtiraz, 5 yıldır mahkemenin tozlu raflarında bekliyor.
CHP de başsavcının itirazını kale almayıp yoluna devam edebilirdi. Sav ekibinden Kemal Anadol’un deyimiyle başsavcı art arda uyarı yazılarıyla operasyonu tetikledi ve Kılıçdaroğlu’na tasfiye imkanı sağladı.
Altı pasın içinde gol için bekleyen Kılıçdaroğlu, Yargıtay açıklarından ortalanan kavisli topa harika bir zamanlamayla yükselerek vurdu ve topu gole çevirdi.
Ortaya çıkan tabloya ilişkin dün Ankara kulislerinde şu esprili tanımlama konuşuluyordu: CHP Genel Başkanı, Kemal’e ermek için Kılıç’ı çekti, Önder’i Sav’dı.
Doğrudur.
Burada unutulmaması gereken önemli bir ayrıntı, Kemal Kılıçdaroğlu/Önder Sav eksenindeki video ittifakının parçalanması, Kemal Kılıçdaroğlu/Deniz Baykal ekseninde yeni bir başsavcı ittifakının kurulmasıdır.
Beyaz TV’deki “Derin Gündem” programında ifade ettiğim gibi, Deniz Bey’in desteği olmasa Kemal Bey böyle bir operasyona asla cesaret edemezdi. Halef selef iki lider, güç birliği yaparak derin CHP’nin ete kemiğe bürünmüş simasına karşı aynı safta yer aldılar.
Buraya kadar tamam, ya sonrası?
Kemal Bey, 80 kişilik Parti Meclisi’ndeki
dengeyi kendi lehine çevirebilmek için ikna turlarını sürdürür, Sav’ın takımını 40’ın altına indirdiği anda kurultay ihtimalini rafa kaldırmak ister. Çünkü PM’yi ele geçiremezse bir adım dahi atamaz, seçtiği MYK üyeleriyle sadece çay sohbeti yapar.
Ancak bıçak sırtındaki dengeye dayalı bu yol risklidir, seçim döneminde dengeler değişince milletvekili aday listesini yapmakta zorlanabilir. Ayrıca ittifak kurduğu Deniz Bey, seçimli kurultay istiyor. Bu desteğin hem parti yönetimine hem gelecek aday listesine güçlü şekilde yansımasında ısrarlı. Kemal Bey, kurultaydan kaçamayabilir.
Ancak kurultay kararı da kendi içinde önemli riskler taşıyacaktır. Partiyi genel başkan seçimine zorlayacak olan Önder Sav aday çıkarabilir, bir bakarsanız çaresiz kendi sahneye atlar. Bu arada çatışma şiddetlendiğinde “birleştirici” olarak Deniz Bey’in ismi gündeme gelirse denklem bir anda boyut değiştirebilir, yeni ittifaklar kurulabilir.
Kılıçdaroğlu bu zorlu yarışta ipi göğüslemeyi başarırsa, prangalarından kurtulur, özgün politikalarına hayat şansı bulur ve genel başkanlıktan liderliğe doğru hızla yol alır. Zikzak çizen görüntüden kurtulma fırsatı yakalar.
Ayrıca, Kürt meselesi ve türban gibi Türkiye’nin kronik sorunlarına dair izleyeceği politikalarla kendine siyasette yeni bir kulvar açabilir.
İnanıyorum ki, bu durumda toplum, Kılıçdaroğlu’na yeni bir avans verecektir. Bu avansı ilk seçimde oya tahvil edebilirse kalıcı olur aksi halde işi zorlaşır.
Tabi bunun için öncelikle kurultay sarmalından da sıyırması gerekir. Evet, ilk hamle çok iyi ve siyaseten öldürücüydü, Sav ve arkadaşlarının belini kırdı. Bu başarının kurultay hamlesiyle taçlandırılması zorunludur.
Şu da unutulmasın; ikinci hamlenin başarıya ulaşması durumunda Kemal Bey’in yükü daha da artacaktır. “Önder Sav bahanesi” kalmayacağı için avansın kullanım süresi uzun vadeli olmaz, tahsilat hızlanır, seçim süreci hezimete dönüşür.
Zaten lider dediğin de zoru başarandır. Kılıçdaroğlu kendi ikbali açısından doğru yolda, umarım başarır.