“Diyemiyooom Diyemiyom”
Aslen Kayseri / Develi’den, Afşin’de müftülük, Kahramanmaraş’ta vaizlik yapmış, tahsilini Suriye ve Mısır’da tamamlamış bir dostum var. Emeklilik yıllarını şimdi Kozanda geçirmektedir. Muhterem Abdullah İlhan Hocaefendi.
Vaizliğin verdiği tecrübeyle çok canlı ve heyecanlı konuşurdu hocamız. Bir konuyu anlatırken bütün bir vücudu ile bizzat yaşayarak anlatırdı. Olay sanki karşınızda oluyormuş gibi hissederdiniz. Pek tatlı sohbetlerimiz olurdu Abdullah hocamla beraber olduğumuz yıllarda.
Bize bir gün şöyle bir hikaye anlatmıştı: “Çiftçinin birisinin yanında iki öküzü ve adına “kocaoğlan” dediği bir da ayısı varmış. Her gün bu öküzler ve ayı ile birlikte tarlasına gider, gün boyu çalışırmış orada.
Bir gün yine tarlasını sürerken, öküzlerden birisi ölüvermiş. Adam işi bitirmek için gölgede yatan kocaoğlan’ın yanına varmış ve rica etmiş:
* Şu ölen öküzün yerine geç de yarım kalan tarlayı sürüp bitireyim ne olur!
* Geçmem!
* Neden?
- Ben ayıyım, çift sürmek işim değildir.
* İyi ama sevgili kocaoğlan bu işi bugün bitirmem lazım. Elin ayağın tutar, gücün de yeter, ne olursun gel ben yardım et.
* Bir şartla.
* Nedir o?
* Bana bir daha kocaoğlan demeyeceksin. Meğer ayı bu ada çok bozulurmuş ama, sahibine bunu bir türlü diyemez imiş. Şimdi tam fırsatıdır diyerek bu konuda ısrar etmiş.
* Peki demem.
* Yemin et, yoksa inanmam.
* Vallahi billahi demem.
* Tamam, demiş kocaoğlan.
Çiftçiyi ayıyı boyunduruğa bağlamış. Ayı öküzle beraber şöyle bir iki gidip geldikten sonra olduğu olduğu yere yuvarlanıp yatmış. Zavallı çiftçi ne kadar uğraştıysa da bir türlü kaldıramamış. Öfkesinden çatlayan çiftçi:
* Vallahi gözün de o, billahi kulağın da o, tallahi burnun da o, ama yemin ettim, diyemiyooom, diyemiyom, diyormuş.
Günlerdir televizyonda CHP’nin iç savaşları anlatılıp duruluyor. Bıktık, usandık, ğına geldik. Yeter artık ey medya, el-insaf! Bu dünyanın CHP’den başka derdi yok mudur yahu?
Yok, Sav eskiye bağlıymış, yok Kılıçdaroğlu yenilikçiymiş, yok partide değişim zamanı gelmiş, yok şuymuş, yok buymuş…
Ne uğraşıyorsunuz Allah aşkına, CHP budur, bundan başka da bir şey olmaz.
Bırakın bu partiyi de işinize gücünüze bakın. Bu partinin genlerine işlemiş dışta halk düşmanlığı, içte hizipçilik ve kavga. Bu parti iflah olmaz, iki yakası bir araya gelmez.
Neden mi?
Bu parti beddua almıştır evliyadan, lanet almıştır ulemadan. Bu partide mazlum bir milletin âhı var.
Nasıl mı olmuş?
Bu parti kılıcının önü de arkası da kestiği zamanlarda Kur’an okutuyor diye insanlara işkence etmiş, bu parti kitap yakmış, bu parti Kur’an tepelemiş, bu parti çarşaf yırtmış, bu parti birçok vilayette düzenlediği gecelerde alimlere hakaret olsun diye eşeğin başına peygamber sarığı sarmış.
Bunu bizzat yaşayan Kadir çavuş Hocam (Kızdırıcı) anlatırdı gözyaşları içerisinde. Sonra belini doğrultur, bütün ciddiyetini takınır, elini önündeki masaya vurur ve şöyle haykırırdı:
* Vallahi bugün gelseler, aynısını yaparlar!
Cumhuriyet Halk Partisi işte buralardan gelmektedir. Halkın haklarında verdiği hüküm budur. Yani CHP aynen köylünün Kocaoğlanı gibidir. Köylü feryat ediyordu ya ”diyemiyooom diyemiyom” diye, artık biz ülkede az çok fikir hürriyeti var, diyebiliyoruz.
Feryat etme sırası ona geldi. Ağlasın kendi haline, yansın düştüğü vaziyete ve bize göre o düştüğü yerden bir daha kalkamasın.
Benim bu ülkenin sosyalistlerine tavsiyem şudur. Bırakın bu mevtayı. Bu dirilmez artık. Emeğinize yazık. Kendinize yeni bir parti kurun. Tertemiz, pırıl pırıl bir parti kurun. Orada insan haklarını savunun, özgürlükleri savunun, emeği savunun, halkı savunun.
Orada savaşın zulümle, haksızlıkla, kara parayla, vurgunla, soygunla, kan emici vampirlerle, şişman kedilerle, halktan kopuk burjuvazi ile…
Hadi bunu yapın da bir gününüzü görelim. CHP’de kalıp da halka düşmanlık yapmakla ne geçer elinize?
Cumhuriyet Halk Partisi solcu molcu olamaz. Geçmişte de hiç olmadı zaten. İliklerine kadar faşizm sinmiştir onun. Diktatörlük ve militarizm kanında var. Kim yaklaşırsa ona da bulaşır bu hastalıklar. Atalar boşuna dememişler, “ körle yatan şaşı kalkar” diye. “ Üzüm üzüme baka baka kararır” diye. “ Kıratın yanında duran, ya huyundan ya tüyünden” diye. DNA’sını çözün CHP’nin, bakın kimyasında ne göreceksiniz?
CHP artık müzeliktir bundan sonra. Yeni nesil bir şeyi anlamaz ondan. Keşke anlasa. Yeni nesil eğer onu anlarsa, müzeye bile koymaz, atar tarihin derinliklerine, küflü dehlizlerine…
Yeter ey medya, kafamızı CHP ile şişirme artık. Sana da vereceği bir şey yoktur bu partinin. Sen de teşvik et, yeni bir Sosyal Demokrat Parti kurulsun, ülke canlansın biraz.
Yarışa girsin iktidarla, “ daha fazla özgürlük” desin. Az bulusun atılımları. Daha fazlasını istesin.
İşçinin, memurun, dar gelirlinin, fakirin fukaranın hakkını savunsun.
Kimsenin eğitimden mahrum edilemeyeceği en yüksek sesle haykırsın.
Herkesin özgürlüklerini garanti altına alsın. Sevmediği insanların bile hakkını savunsun. İlkeli olsun, ölçülü olsun, ilkesizlerin de ölçüsüzlerin yakalarına yapışsın.
Bu CHP bitmiştir. Bu çağdışı parti çağın insanlarına bir şey veremez artık. Baksana, çağın dilinden bile anlamıyor.
Örnek alarak öykündükleri Katoliklerin cenazelerinde de böyle şeyler yapılıyor cenazeye. Yani giydiriliyor kuşandırılıyor, makyajlanıyor, sonra da götürüp gömülüyor.
Bu kadar allamak pullama yeter. Nihayet şu bizim bildiğimiz CHP değil midir bu?
Götürün gömün artık bu cenazeyi…