“14 asırlık vecibe”
Diyanet İşleri Başkanlığı Halkla İlişkiler Dairesi imzasıyla yollanmış bir email aldım. Üç adet gazete kupürünün eklendiği emaile bir de kısa not düşülmüş. Konu, Sayın Bardakoğlu’nun Adıyaman Üniversitesi’nde yapılan bir tören sırasında sarfettiği sözler. Konuyla ilgili kaleme aldığım yazıda, Başkan beye sorular yöneltmiş ve bazı kelime seçimlerini eleştirmiştim. Bana gönderilen eski gazetemiz Vakit’e ve bir başka gazeteye ait kupürlerde benzer ifadeler kullanılmış yıllar içerisinde. Yani başörtüsünün asırlık dini tarihimiz açısından hep bir dini vecibe olarak görüldüğü konusunda ısrarlı Sayın Başkan. Devleti temsil eden en yüksek dini otorite olarak baş örtmek farz mıdır değil midir sorusuna açık bir cevap vermemekte de. Soruyu tersten de sorabiliriz: Müslüman bir kadının kıyafeti nasıl olmalıdır? Hangi öğeleri içermelidir? Başörtüsü bunun bir parçası mıdır değil midir? Arzu ederdik ki Diyanet İşleri Başkanı bu soruları önce devlet’i temsil eden, en üst düzeydeki din adamı olarak cevaplasın. (Diyanet’in fonksiyonu zaten bu olmamalı mı?) Ayrıca bir Müslüman bilim adamı olarak Sayın Bardakoğlu’nun cevabı da halkımız arasında merak konusu...
İki ihtimal var, birincisi, Diyanet baş örtmeyi farz olarak görmeyen azınlık kesimi o kadar önemsiyor ki onları incitmemek pahasına çoğunluk görüşünün laf salatası arasında kaybolmasına göz yumuyor -ki bu noktada şunları da eklemek mümkün, bu, hakkı gizlemek olmuyor mu? Bunun dinde hükmü nedir, mesela.- Veya ikinci seçenek devreye giriyor yani devletin resmi görüşünün baş örtmenin farz olmadığı yönünde olması. Eğer devlet yani Diyanet böyle düşünüyorsa bunu da bilmek Türkiyeli insanın hakkı değil mi? -Diyanet’in varlık amacı devlet eliyle halkı dine ait konularda bilgilendirmekse işte bunun fırsatı! çekince niye?- Birincisi veya ikincisi, şu soracağımız soru hâlâ geçerli, hâlâ cevapsız, bekliyor masada. Yani ister devlet yani Diyanet fincancı katırlarını ürkütmemek pahasına evirip çeviriyor ama cevap vermiyor olsun veya Kur’an’da baş örtmenin farz hükümlerden olmadığına inanıyor da bunu açıklama cesareti gösteremiyor olsun şu soru hâlâ cevap bekliyor: Devlet o yönde veya bu yönde düşünsün, başını örtmekte ısrar eden, bunun farz olduğuna kendi inanan bir kadın başı örtülü olarak nerelere girebilmeli, girdiği bu yerlerde neler yapabilmeli? Başörtülü bir kadının başı örtülü olduğu için giremeyeceği bir yer, yapamayacağı bir meslek olmalı mı?
Sorularımıza şunu da ekleyebiliriz, başörtüsü 14 asırlık bir “gerçek” midir? Diyanet’in ifadesiyle “vecibe” bizimkisiyle “farz”, on dört asra hapsetmek doğru mu başörtüsünü? Hazreti İsa, Hazreti Musa ve hatta Adem aleyhisselamın dönemine dayandırılmamalı mı? Onlara verilen Mesaj’da tesettür var mıydı yok muydu, Sayın Diyanet?
Sorunu siyasilerin çözeceği konusundaki aradan sıyrılmacı ısrarı sormayacağım bile...
O zaman Diyanet neci diye düşünmez mi insanlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.