Başsavcı kendini ”kayyum” mu sanıyor?
Başsavcı bu güne kadar görevini yapmadı ve uyarıda bulunmadı. Parti içindeki hukuksuzluk devam etti. Sonunda başsavcı bir uyarı yazısı gönderdi.. Uyarı yazısına başlangıçta bir tepki olmadı. Hatta Sav, yazıyı Genel Başkan’dan gizledi.. Cevap da verilmedi..
Ancak basında tartışma başladı. Sonunda Yalçınkaya, CHP yönetimini rahatlatmak için üzerine vazife olmadığı halde, kongrenin yenilenmesine gerek olmadığını açıkladı.. Sadece Tüzük değişikliğinin uygulanması yeterli idi.
Tüzük değişikliği uygulanırken, Kılıçdaroğlu atamaları yaparken listede Sav’a yer vermedi. Bunun üzerine Sav taraftarları, konunun kongreye götürülmesini istediler..
Kılıçdaroğlu ve Sav, parti yönetimi ile ilgili 2 ayrı listeyi Başsavcılığa gönderdiler..
Bu arada bir de usül tartışması başladı; Parti Meclisi, Genel Başkanın yokluğunda toplanabilir mi?
Kılıçdaroğlu, yeni bir yönetim oluşturdu ve daha sonra yeni yönetimden 3 kişi istifa etti. Sav ise ayrı bir yönetim oluşturdu. Daha doğrusu eski yönetimle partinin kongreye götürülmesi gerektiğini söyledi. Kızılca kıyamet de işte tam bu noktada koptu..
Şimdi Yalçınkaya’nın, sebep olduğu sorunu çözmesi gerekiyor ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın böyle bir uyarı yapmaya yetkisi ve hakkı yoktur. Hele hele, bir de süre koymaya hiç yetkisi yoktur. Eğer bir uyarı yapılacaksa, bunu Anayasa Mahkemesi yapmalıdır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi’nin de daha önce çeşitli siyasi partiler hakkında benzer konularda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı “yetkisi olmadığı” konusunda uyardığı kararlar ortaya çıkarıldı. Ve (Ulu) Önder Sav’ın da içinde bulunduğu ekip, Başsavcı’nın yaptığı uyarının bu çerçevede ele alınıp, “yok hükmünde” sayılması gerektiğine karar verdi. Parti Meclisi’nde, uyarıdan bağımsız olarak bir “tüzük kurultayına gitme” kararı alındı. Kılıçdaroğlu’nun katılmadığı, CHP Genel Başkanı’nın ekibinin de “korsan” ilan ettiği Parti Meclisi’nde, tüzük kurultayı toplanması için toplam 63 imza toplandı. Ve toplanan imzalar ile alınan kararın, “siyasi partiler yasası gereği” Başsavcılığa bildirilmesine karar verildi. Sav ekibi, Tüzük kurultayı kararını Başsavcılığa bildirdi. Şimdi savcılıktan gelecek karar bekleniyor..
Kongreye gidilecekse bile, partiyi kongreye kim götürecek, gündemi kim belirleyecek?
Sav’ın aklı ile SP, Kayyum marifeti ile Kongreye götürülmüştü. Şimdi Sav’ın ayak oyunları ile bu kez CHP, büyük bir ihtimalle kayyum nezaretinde kongreye gidecek.
Başsavcı eğer yüzünü hukuka dönecekse, Partinin adının başındaki “Cumhuriyet” kelimesinin de “Cumhuriyetçi” veya bir başka şekilde değiştirilmesini istemesi gerekir.. Tek Parti dönemi artık bitti. Çok partili döneme geçtik.. İkincisi, Anayasanın eşitlik ilkesine göre, Mustafa Kemal’in vasiyeti ile ilgili uygulamanın da yeniden düzenlenmesi ve CHP’nin imtiyazlı banka yöneticiliğine son verilmesi gerekir.. Aksi halde bu durum, yakın gelecekte çok ciddi hukuki proplemlere, tartışmalara yol açacaktır.. Bu mal varlığı, doğrudan TDK ve TTK’ya devredilebilir.. Gün gelir bu Vasiyet tartışması beraberinde başka tartışmaları da gündeme getirebilir.. CHP varolmak istiyorsa, geçmişin bir takım tartışmalarından yakasını kurtarması gerekir.. Yeni bir CHP olması gerekir.. Halkın inancı, tarihi, kültürü, kimliği, kıyafeti ile kavgalı bir CHP’nin Halkçılık iddiası sadece etiketlerde kalır..
Aslında Başsavcı’nın, bu konuda tarafsızlığını kaybettiği, bir partili gibi davrandığı, tartışmaya taraf olduğu için bu görevden el çekmesi gerekir..
Zaten, eğer bir “Cumhuriyet” partisi varsa, adının başında “Cumhuriyet” olan bütün anayasal kuruluşlar, bu sorunun tabii tarafı sayılırlar. O takdirde de CHP’nin, bir Parti yani bütünün bir parçası değil, asli unsuru sayılması gerekir ki bu da demokratik bir hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmaz.. CHP’nin bu şekilde varlığını sürdürme iddiası, diğer tüm partilere karşı bir haksızlık, bir aşağılamadan başka bir anlam taşımaz..
CHP’de sular öyle kolay kolay durulacağa benzemiyor.. CHP’de “kâbus”a dönen kriz derinleşiyor! “Korku imparatorluğu”nda sular durulmak bilmiyor. Okay: “Artık birlikte çalışmanın imkanı yoktur. Yönetimin hukuksuzluğunu kanıtlamak için dava açılabilir” dedi. Berhan Şimşek ise halktan, bu olanlar için özür diledi ve kaset olayını sızdıran çevreleri işaret ederek, CHP’de “birtakım güçlerin düğmeye bastığını” söyledi.. Tartışma sürüyor. Bu tartışmanın nerede, ne zaman, nasıl duracağı da belli değil. Ergenekonun hukuk bürosunda işler karışık anlayacağınız.. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.