Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kürtçe “meçhul”, Sanskritçe “malum” dil

Kürtçe “meçhul”, Sanskritçe “malum” dil

Şaşırdım…
KCK sanıklarının anadilde savunma ısrarı karşısında “olmaz”lanıp “Kürtçe” savunma yapmakta ısrar eden sanığın alelacele mırıldandığı birkaç cümleyi, “Kürtçe olduğu düşünülen bilinmeyen bir dilde savunma yapmaya devam ettiği görüldü” şeklinde zapta geçiren sayın hâkimimizin hali, benim ilkokuldaki Başöğretmenim Hikmet Bey’in Lazca karşısında takındığı tavra ne kadar da benziyor…
Üstelik Hikmet Bey’in kendisi de Laz’dı…
Anası-babası da…
Hikmet Bey Lazca bilirdi…
Ama bilmezden gelir, Lazca birkaç kelime konuşmaya kalkışanları kendisine ihbarlamaları için de “ispiyon” karakterli bir arkadaşımızı “Lazca Kolu Başkanı” yapıp tepemize dikerdi.
Kırmızı kumaş üzerine beyaz iplikle işli “Lazca Kolu Başkanı” yazılı kolluğu koluna takan bu arkadaş sinsi sinsi aramıza karışır, Lazca konuşup konuşmadığımızı denetlerlerdi.
Sanırım Hikmet Bay, ya da 950 öncesinden 950 sonrasına sarkan tek parti zihniyetine bekçilik eden devrin bürokrasisi, cebren Türkçe konuşturarak herkesi Türkleştireceğini sanıyordu.
Bu yüzden yerel diller yasaklanmıştı.
Henüz evlere hâkim olamıyorlardı, ama okul gibi hâkimiyet alanlarının tamamında Türkçe konuşulmasını sağlamaya çalışıyorlardı.
Yıllar içinde durum pek değişmedi…
Biraz değişseydi, yıllar sonra, nüfus sayımı için evime gelen görevliye Lazca bildiğimi söyleyince, “sayılmaz” der miydi?
Hayatımın hiçbir döneminde, “etnik ayırımcılık” gibi bir derdim olmamasına rağmen, ana dilimin “yok” sayılması, içime fena halde oturmuştu.
Doğal olarak tepki gösterdim: “O zaman ben de sayılmam” dedim ve kendimi saydırmadım.
O sayımda Türkiye’nin nüfusu bir eksik çıktı. Kimsenin umurunda da olmadı.
Yaşayan bir dilin yok sayılmasına karşı hâlâ tepki duyarım. Çünkü bu o milletin yok sayılması anlamına gelir.
Bu yüzden, Kürtçeyi “ne idüğü belirsiz” ilân eden resmi görüşe duyulan tepkiyi herkesten biraz daha iyi anlayabiliyorum.
Kürtçe de yıllarca tümden yok sayılmış, “Dağ Türklerinin Türkçesi” filan diye geçiştirilmiş, ama geçen zaman içinde hata fark edilip “TRT Şeş” bile açılmıştı…
Devlet televizyonu gürül gürül Kürtçe konuşurken, Kürt şarkıcılar Kürtçe konser verirken, Kürtçe kasetler elden ele dolaşırken, bu dili “meçhul bir dil” saymak, anlaşılır gibi değil.
İngilizce “malum”, Fransızca “malum”, Almanca, Rusça, Çince, Japonca, hatta Sanskritçe “malum”, ama “bin senedir birlikte” yaşadığımızı söylediğimiz kardeşlerimizin bu topraklarda binlerce yıldan beri konuştuğu Kürtçe “meçhul”…
Benim ana dilim Lazca da öyle…
Zazaca da öyle…
Gürcüce de öyle…
Çerkezce de öyle…
Yani bize Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Çinliler, Japonlar daha mı yakın, Kürtlerden, Lazlardan, Çerkezlerden?..
Onlar daha mı “bizden”?..
Bu ülkeye böyle bir haksızlık, bu ülkede böyle bir saçmalık anlaşılır gibi değil!
Yıllar boyu saçmaladığımız yeter!..
“Var”ı “yok” saymakla, hiçbir “gerçek” yok olmaz!
Devekuşu politikası (başını kuma sokup görülmediğini farzetmek) kimseye bir fayda sağlamaz.
Sadece kendimizi kandırırız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi