13 yıllık eğitim üzerine
Kafalar karışık anlıyorum.. O yüzden hemen konuya gireceğim.. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan 13 yıllık eğitim kararı ile, bütün şûraları yok sayan askerler tarafından alınan 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı aynı şey değil.. 13 yıllık eğitim, bir tür normalleşmenin temel alt yapısıdır.. Çok basit haliyle anlatmak gerekirse, 8 yıllık eğitimin uygulandığı günümüzde, anaokulu artı ilköğretim okulu ile birlikte toplam 9 yıl boyunca çocuklarımız aynı okula gidiyorlardı.. 15 yaşına geldiklerinde ise, bir yol ayrımıyla karşı karşıya kalıyorlardı.. Fakat bu defa da, lise düzeyinde seçtikleri okulun, yepyeni müfredatına ayak uydurmakta güçlük çekiyorlardı.. Peki bu son şûrada alınan kararlar hayata geçerse ne olacak? O vakit, ilköğretim okulundan önce 1 yıl anaokulu eğitimi alan çocuklar, 4 yıl da ilkokula gidecek ve 11 yaşında, ortaöğretime hazırlık okuluna geçiş yapacak.. Bu, çocuğun geleceğini şekillendirmek istediği alanı merkeze koyan bir hazırlık eğitimi olacak.. Meslekî ya da teknik veyahut dinî ağırlıklı bir eğitim almak isteyen çocuk, 4 yıllık meslek eğitimi öncesi, 4 yıl da hazırlık okuluna gidebilecek.. Eski sistemle (28 Şubat öncesi ile yani) karşılaştıracak olursak şöyle diyebiliriz; “İlkokul 5 yıldan 4 yıla iniyor, ortaokul 3 yıldan 4 yıla çıkıyor..”
Budur.. Stress yok.. Heyecan yok.. Her şey yavaş yavaş, çözüm sath-ı mailine girmiş durumda. Hemen daha meseleyi anlamadan tepki koyup, olacak işe muhalefet etmeyin..
¥
Mustafa Balbay’ın sol eli
Bellerinde silah olanların tahliye edildiği bir davada, Mustafa Balbay’ın tutuklu yargılanıyor olması, en az Balbay ve Cumok’lar kadar benim de içimi acıtıyor.. Bu, Balbay’ın da tutuksuz yargılanması gerektiğini düşündüğümden değil. Yargının sanık kayırmaması gerektiğine olan inancımdandır.. Neyse o ayrı bir tartışma.. Bugün aslında Balbay’ın sol elinden söz etmek istiyorum.. Ne diyordu Orhan Veli; “Sarhoş oldum da, Seni hatırladım yine; Sol elim, Acemi elim, Zavallı elim!” Balbay da kitap yazmaya başladığında sağ eli ağrıyınca sol eliyle kitaba devam etmiş.. Silivri önünde koro halde bağırmaya hazır bekleyen güruhun son gündemi bu.. Bilmem kaç yıl evvel Nazım Hikmet’e daktilo verilmiş, bugün kendisine verilmiyormuş.. Şimdi sorsanız cezaevi müdürüne; “yazı yazmak yönünde bir talebi olsaydı, biz buradaki bilgisayar odasını, kendisine tahsis ederdik” diyecek.. Cevabını bildiğimiz soruyu sormuyoruz.. Sadece şunu anlamaya çalışıyoruz: Neden kalemle kitap yazmak zulüm olsun ki? (Cinsi benzemesin) Truman Capote bütün kitaplarını kalemle yazmıştır.. Üstelik Capote, önce kurşun kalemle yazardı yazacağı romanı, sonra temize de dolma kalemle geçerdi.. Ernest Hemingway mesela.. Yazılarını daktiloyla yazdığı söylenir ama, yakın çevresi her gün 8-10 kurşun kalem bitirdiğini anlatırdı.. Yani kitap, daktilonun, bilgisayarın icadından sonra mı yazıldı ilk olarak? Sonra Sayın Balbay’a hatırlatmak isteriz.. Bilgisayar kullanmayı beceremiyorsunuz Sayın Balbay.. Bilgisayarınıza bir bakıyoruz, TSK’nın İran-Irak-Suriye planları çıkıyor.. Bir daha bakıyoruz Mossad’la bağlantılı bir e-posta’ya, bir dosya eklenmiş.. Falan falan.. kalem en iyisi.. Siz yormayın kafanızı..
Kalın sağlıcakla..