Fena bunaltıyorlar
İngiltere, AB'nin Türkiye'ye olan ihtiyacının Türkiye'nin AB'ye olan ihtiyacından fazla olduğunu söylediği bir zaman diliminde AB ilerleme raporu ana hatlarıyla basına sızmış oldu.
AB üyelik sürecinde uyguladığı çifte standardı devam ettiriyor.
Türkiye'nin 30 yıl gerisinden gelen eski demir perde ülkelerini üyeliğe kabul ederken Türkiye'yi kapıda bekletme politikasını sürdürmekten hicap etmiyor.
'Bulgaristan ve Romanya gibi eski demir perde ülkelerinin hangisi Türkiye'den daha ilerdedir ki onlara gösterilen hoşgörü Türkiye'ye gösterilmiyor?' sorusunun cevabı yoktur ya da çifte standart olarak tektir.
AB Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporları o ülkenin karnesi mesabesinde oluyor. Bu durumda eski demir perde ülkelerinin notları daha düşük olduğu halde sınıfı geçmiş oluyorlar, notları daha yüksek olan Türkiye ise sürekli ikmale kalmış oluyor.
Verdiği hiçbir sözü tutmayan bunun yanı sıra çeşitli bahanelerle açılması gereken fasılları dondurup müzakereye bile geçit vermeyen AB sonra da kalkıp Türkiye'ye karne veriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tabii ki bu durumda rest çekerek AB'nin artık Türkiye'den jest beklememesini söylemek zorunda kalıyor.
Bununla birlikte Türk tarafı açılmamış fasılları bile açılmış kabul ederek müzakerede önüne gelmesi muhtemel bütün konuları masaya yatırmış çalışmasını aralıksız devam ettirmektedir.
Önemli olan AB standartlarını yakalamaktır, AB istemese de biz insanımızın refahı için ülkemizin standardını yükseltmeliyiz. O standardı yakaladıktan sonra AB ister üyeliğe kabul etsin isterse reddetsin hiç önemli değil. Kaybeden taraf AB olacaktır. Çünkü elini açarak uzatan taraf Türkiye'dir, yumruk haline getiren ya da çeken taraf ise AB'dir.
AB'nin bu ikircikli tavrına rağmen AB ilerleme raporunu ciddiye almamız gerektiğine inanıyorum.
Bu inancı taşımakla birlikte komisyonun raporu hazırlarken objektif olduğundan da emin değilim.
Hatta komisyon üyelerinin Kılıçdaroğlu'yla görüştükten sonra fikir değiştirdiklerinden özellikle basın özgürlüğü anayasa değişikliği süreci ve HSYK gibi konularda CHP'nin etkisinde kaldıklarından ciddi kuşku duyuyorum. Mesela Doğan grubuna açılan vergi cezası davalarındaki dil ve üslup CHP'ninkiyle hemen hemen aynı paralelde seyrediyor.
Bununla birlikte vergi cezası davaları dahil ilerleme raporundaki basın özgürlüğüyle ilgili ifadelerin dikkatlice okunması ve tartışılması gerektiğine inanıyorum.
İfade özgürlüğüyle ilgili ceza maddelerinin (TCK 214, 216, 217, 218, 220, 226, 305, 312, 314 ve 318) AİHS'ye uyumundaki sorunun ciddiye alınmasının gereğine inanıyorum. Bu maddelerden 4 bin 91 gazeteciye dava açılmış olması oldukça düşündürücü olsa gerek.
Tutukluluk süresiyle ilgi tespitlere zaten Adalat Bakanlığı da katılıyor ve iyileştirme çalışmalarını sürdürüyor.
Raporu okurken, AB komisyonunun tespit yaparken iyileştirme çalışmalarını görmezden geldiği hissine kapılıyor insan.
Aynı kuşkular terör bölümünü okurken de hissediliyor. AB ülkelerinin terör örgütüne dolaylı desteği görmezden geliniyor ama koruculuk sisteminin kaldırılması istikametinde adım atılmadığı için Türkiye eleştiriliyor.
İlerleme raporundaki en isabetli tespitlerin başında askerin konuşmaya devam etmesi tespiti geliyor. Komisyon bunu yaparken kendi ülkelerindeki durumu bildikleri için askerin yönetimdeki etkinliğini çok net hissediyorlar, o yüzden asker konusundaki tespitleri diğerlerine göre daha gerçekçi oluyor. Askerin yönetim ve yargı üzerindeki bu kadar açıkça görülen etkisini yadırgıyorlar.
Alevilere yönelik açılım, zorunlu din dersi, Heybeliada Ruhban Okulu, Fener Rum Patriği'nin ekümenik sıfatını kullanması, misyonerler ve vicdani ret konularıyla ilgili tespitlerin tartışılması lazım.
Dış politika uygulamaları övülürken Türkiye'nin İran'a yönelik yaptırımlar konusunda AB ve ABD'ye destek vermemesinin eleştirilmesi anlaşılabilir gibi değildir.
AB komisyonunun da diğer tüm kurumların da bilmesi gerekir ki, AB standartlarına evet ama AB'nin iki yüzlülüğü baymanın ötesine geçti, fena bunaltıyor. AB üyesi ülkeler Türkiye'nin gücünü, etkinliğini ve ehemmiyetini hala anlayabilmiş görünmüyorlar. Ya da tam tersi anladıkları için ayak diretiyorlar. Her ikisi de bayıyorken artık bunaltıyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.