‘Kabil ve Bağdat’taki adamımız’
Mustafa Barzani, 1975 Cezayir antlaşmasına müteakiben hem Şah Pehlevi, hem de Amerikalılar ya da Kissinger tarafından buruşuk bir mendil gibi yüzüstü bırakılır ve terkedilir. Moskova ile Washington arasında mekik dokuyan Mustafa Barzani, daha sonra gam ve kederiyle baş başa bir vaziyette ve siyasilerin ilgilerinden mahrum olarak sürgünde vefat eder. Kissinger ve kendisini yüzüstü bırakanlara karşı küskündür. Tarih bazen tekerrür ise bazen de devrandır ve rövanşını alır. Son sıralarda ABD’nin ‘Kabil’deki adamımız’ gözüyle baktığı Karzai’nin Washington’ı bile aldatacak kıratta bir popülist ve oportünist ve arrivist ( vusuli) olduğu ortaya çıktı.
Tahran’dan gelen çil çil altınlar veya dolarlar veya cinsi farklı olan paraları alırken yakalandı demeyelim ama tespit edildi. Amerikalılar bunu ikiyüzlülük olarak değerlendirdiler. Yüzü olmayanların başkalarını ikiyüzlü olarak değerlendirmelerinin bir kıymet-i harbiyesi olamaz. Siyasal ahlâkı tüketen ülkelerin başında ABD gelmektedir. Obama iktidara geleli beri esasında Karzai’den hoşlanmıyor ve hazzetmiyor. Ondan kurtulmak istese de bugüne kadar kurtulamadı. Alternatifini bulamadığı için de onu devirecek takatı ve enerjiyi kendisinde bulamıyor. Bu durumda da ‘Karzailer hanedanlığı’ gününü gün ediyor. ABD ve İran’ın kah beraberliği, kah rekabeti arasında kendisine bir manevra alanı buluyor ve aralarında idare edip gidiyor.
Hasnü Mahli’nin ‘ABD kah Şiilere, kah Sünnilere ama her zaman Kürtlere göz kırpıyor ve mavi boncuk dağıtıyor’ vakıaya mutabık bir değerlendirme. Keza Barzani’nin bütün siyasi yatırımını ABD tarafına yaptığı da, yine aynı derecede doğru ikinci bir tespit.
•
Lakin Amerikan tanklarıyla Bağdat’a gelen Maliki gibi Talabani’nin de zaman zaman Obama’ya diklendiği söyleniyor. Amerikalılar bu durumda ne yapsınlar? ‘Men dakka dukka’ mı desinler, yoksa siyasi ihaneti sinelerine mi çeksinler?
İlginçtir, Iraklı Kürtler siyaseten sırtlarını dayayabilecekleri tek siyasi merkez olarak gördükleri Amerikalıların kalmasını istemekle birlikte bu konuda Tarık Aziz kadar hararetli oldukları söylenemez. Bu kaderin bir cilvesi olsa gerek. Zira Kürtlerin de, Şiilerin de, Karzai gibi manevra imkânı bol.
ABD iktidarı onlara teslim ederek zımni olarak manevra alanı da bahşetmiş oldu. Irak’ta dengeleri bozan ABD, bu bozduğu dengelerin kurbanı olmuştur. Bundan dolayı Celal Amca bile velinimeti ABD’ye posta koyabilmektedir.
Kabil’deki adamlarından sonra Bağdat’taki adamları da sadakat değiştirmeye başlamış ve İran yörüngesine oturmuştur. Zaten de baştan beri Celal Talabani’nin kimlerle dans ettiği bilinmemektedir. Bir zamanlar Türkiye’ye ‘satılık müttefik’ diyen Amerikalılar (William Safire) gerçekten de satılık müttefiklerini bulmuşlardır!
Bir zamanlar Mustafa Barzani’nin adamı olan Celal Talabani’nin sosyalistliği de, Amerikancılığı da İrancılığı da sahtedir. Talabani sahtecilikle ve cambazlıkla maruf bir siyasetçidir. Siyaset simsarıdır. Celal Talabani’nin solculuğu, Cengiz Çandar gibilerin geçmişte kalan solculuğuna benzemektedir.
•
Obama’nın güvendiği dağlara kar yağıyor. Karzai’den sonra Talabani de su koy vermiştir. Mom Celal, Obama’ya rağmen Cumhurbaşkanı olmuştur. Obama’nın “Biz gideceğiz, siz de İran’ın etkisine gireceksiniz” sözüne, Talabani “İran bizi rahatsız etmez, yarın gidebilirsiniz” karşılığını vermiştir. 2003’te böyle demiyorlardı. Irak’ta, 7 Mart’taki seçimlerin ardından tıkanan siyasi sürecin işler hale gelebilmesi için ABD Başkanı Barack Obama’nın önerdiği gibi makamını İyad Allavi’ye bırakmak istemeyen Celal Talabani, yeniden Cumhurbaşkanlığına seçildi. 4 yıllığına yeniden seçilen ancak hem hasta, hem de Irak’ın kuzeyindeki kalesinde artan muhalefet sebebiyle zayıflayan Talabani 77 yaşına bastı.
1933’te Kalkan’da doğan Talabani, Kuzey Irak’taki Kürtlerin liderlerinden Mustafa Barzani’ye intisap ederek genç yaşlarda siyasete atıldı. İngiliz işgali döneminde bir gösteriye katıldığından dolayı 1958’e kadar ülkeye dönemedi. IKDP ile yollarını tamamen ayırdıktan sonra Talabani Haziran 1975’te yani Mustafa Barzani’nin düşüşe geçtiği dönemde Suriye’nin başkenti Şam’da IKYB’nin kuruluşunu ilan etti. Yani ‘gelene paşam gidene paşam’ diyen, yani her mevsim herkese ihanet eden dört dörtlük bir oportünist.
“Celal Amca” diye anılan Talabani, bölgesindeki Süleymaniye’deki yolsuzluklar ve akrabalarının giderek zenginleşmesi yüzünden ciddi bir prestij kaybına uğradı. Ayrıca Talabani’nin partisi, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) bünyesinde önemli seçim başarıları elde eden eski siyasi dostlarının oluşturduğu “Goran Muhalefeti” ciddi bir güç kazanmaya başladı. Tabanı kayarken bile şansı Amerikalılar sayesinde yaver gidiyor. Amerikan işgalinin estirdiği rüzgar sebebiyle ikinci defa hem de Obama’ya rağmen Cumhurbaşkanı seçildi. Şans, kısmet buna denir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.