Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ruh hastası senaristler... Sapık yapımcılar!

Ruh hastası senaristler... Sapık yapımcılar!

Bana göre, “tam 12’den” yapılmış bir tesbit... Her ne kadar “ruh sağlıkları”ndan şüphe etmesem de; “senarist”lerin “sapıklığı teşvik ettikleri”nden hiç kuşkum yok... Bu konuda, ben de aynen Halide İncekara gibi düşünüyorum...
“Kartel medyası” ve bazı “sanatçı” kisveli “soytarı”nın hedefinde, şimdi de AK Parti Milletvekili Halide İncekara var...
Peki, niye “hedef tahtası”nda?..
Çünkü efendim, aynı zamanda TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanı da olan Halide İncekara, özellikle “bazı senaristler”in nasırlarına basmış...
Meselâ, demiş ki;
“Yaprak Dökümü ve Fatmagül’ün Suçu Ne gibi diziler sapıklığı teşvik ediyor... Bu dizileri yazan senaristler ruh hastasıdır... Kendi şuur altlarındaki rahatsızlıkları dizilere yansıtıyorlar!”
Devam etmiş eleştirilerine:
“Uluslararası toplantılar için sık sık yurtdışına çıkıyorum... Buralarda da Türk dizilerinin izlendiğini görmekten dolayı şaşırıyorum... Son olarak Azerbaycan’da kadınların “Yaprak Dökümü ve Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizilerini izlediğini görünce çok şaşırdım... Nereye gitsek kaçamıyoruz. Türkiye yetmiyor gibi, bir de Azerbaycan, Ortadoğu, her yeri sardılar.
Aileleri uyarıyorum; bu tür dizileri çocuklarına izlettirmesinler, kendileri de izlemesinler. İzleyeceklerse çocukları yanlarında olmasın.”
Halide Hanım, bunlarla da yetinmeyip, “öfke”sini şöyle dillendirmiş:
“Parayı bastırıp reklam verenler sayesinde diziler yayınlanıyor. Reklam kesilmediği sürece dizi de devam ediyor. İşin uzmanları, işi bilenler, duyarlı insanlar tepki gösteriyor ama bu değirmenin suyu kesilmediği sürece bu tür diziler kaldırılmaz. O nedenle ailelerin çocuklarını koruması gerekiyor. Dizileri izletmesinler.
Bu dizilerdeki sapıklıklar, insanları olumsuz etkiliyor, insanlardaki sapık yanları ortaya çıkarıp teşvik ediyor.
Tabiî, bu dizilerin senaryosunu yazanlar için bir problem yok!.. Çünkü onlar, kendi çocuklarını 5-6 korumayla gezdiriyorlar!..”
REŞAT NURİ DE Mİ SAPIK?!?
Vayy, sen misin bunları söyleyen?..
Halide Hanım’a karşı öyle bir “yaylım ateşi” başladı ki, dört koldan saldırdılar.
Öfkeli senaristler, bütün kinlerini kusup, ağızlarına ne geldiyse döktüler;
“Sapık da değiliz, sapkın da!.. Bu hakarete sessiz kalmayacak, yargı önünde hesaplaşacağız!..”
Ardından da şöyle dediler;
“Ne yani, Yaprak Dökümü romanının yazarı Reşat Nuri de mi sapık?”
Reşat Nuri, elbette “sapık” değil!..
Ama, “Reşat Nuri’nin romanı”ndan uyarlandığı söylenen o dizinin Reşat Nuri ile ilgisi ne?.. Ya da, o roman, “dizi”nin neresinde?..
Reşat Nuri’nin yazdığı o roman;
“Gelişen” ve “çarpık gelişen” bir kapitalistleşmenin, “küçük bir memur ailesi”ni nasıl paramparça ettiğini anlatır!..
Peki, “dizi” öyle mi?..
Reşat Nuri’nin kitabı; topu topu 80-90, bilemedin 150 sayfadır... Bu roman, “film” de yapılmış ve “90 dakika” sürmüştür!..
Peki, 90 sayfalık bir kitap, 90 dakikalık bir film; nasıl oluyor da “her bölümü 90 dakika” süren “168 bölümlük dizi” oluyor?..
Merak ediyorum;
Merhum Reşat Nuri, yattığı “mezar”dan, her hafta “dizi bölümü” mü gönderiyor?!?..
Ve bir de;
Reşat Nuri zamanında “cep telefonu” mu vardı Allah aşkına?.. Ama dizide hem “cep telefonu” var hem de her türlü teknoloji!..
Şu hâle bakın;
90 sayfalık kitabı “168 bölümlük dizi” yaptıkları yetmiyormuş gibi; kalkmışlar, bir de “tamamen cinsel ve tamamen sapık” bir “çağdaş yaşam” yerleştirmişler içine!..
Peki, kimden “özür” dileyecek Halide İncekara?..
Romanı “roman” olmaktan çıkarılıp, neredeyse “kırmızı noktalı dizi” haline getirilen Reşat Nuri’den mi; diziyi, “kimin elinin, kimin cebinde olduğu” belli olmayan “Dallasvari ilişkiler”le dolduran “senarist”lerden mi?..
Eğer “özür” dileyecek biri varsa, “senarist”lerdir!..
Onlar, ilk önce Reşat Nuri’den, sonra da “Türk toplumu”ndan özür dilemelidir!..
Mecbur musunuz;
Her bölüme “zina” koymaya?..
HALİDE HANIM HAKLI!
Kaldı ki; bu dizilerin “aile”yi ve “çocuk”ları olumsuz yönde etkilediğini tek söyleyen de Halide Hanım değil...
Meselâ; Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi uzmanlarından Dr. Ayhan Akcan, Halide Hanım’a destek verip; “Ruh hastası tanımı haksız değil” deyip, ekliyor:
“İncekara’nın yorumu sert ama haksız değil. Çünkü senaristler hep abartarak en çok reyting alabilecek konularda süzgeç yapmadan, toplumsal sorumluluğu ön plana çıkarmadan cinsellik ve şiddet içeren konuları işliyorlar. Keşke sosyal psikiyatri, toplum bilim ve iletişim sosyolojisi bilenlerden danışmanlık isteseler. Tecavüz edenin haklı görüldüğü senaryo, tecavüzü haklı kılar.”
AMAÇ REYTİNG DEĞİL!
Bütün bunlardan sonra, şunu söylemek istiyorum: Bu diziler, hiç de “masum” değil!.. “Senarist”ler de masum değil, “yapımcı”lar da!..
Hatta, o dizileri yayınlayan “televizyon”lar da, en az onlar kadar “suçlu”dur!..
Şahsen ben;
Bu dizilerin “senaryo”larını yazan, filmi yapan ve yayınlayanların amacının “reyting” ve “para” olduğunu hiç düşünmüyorum.
Onların amacı, “toplumu değiştirmek ve dönüştürmek”tir!..
Öyle olmasa; 90 sayfalık bir romanı, kalkıp da “168 bölümlük dizi” yapmazlardı!.. Böyle bir diziyi de “5 yıl” yayınlamazlardı!..
Her bölümde zina!..
Her karede cinsellik!..
Ve her bölümde “aile yapısı”nı dinamitleyen “sapık” ilişkiler!..
Uzun lâfın kısası;
“Senarist”inden “yapımcı”sına, “yayınlanan televizyon”undan “reklâm veren”ine kadar hemen herkes, kendi şuuraltlarını topluma dayatıyor ve bu ülkenin tek sağlam kalmış “aile kurumu”nu çökertmek için elinden gelen çabayı harcıyor!..
GELİNİM OLUR MUSUN?!?
Bilmem hatırlar mısınız;
Bir zamanlar, yani bundan 6 yıl öncesinde; “Biri Bizi Gözetliyor” ve “Gelinim Olur Musun?” adlı programlar vardı...
O programda, “birileri”nin; “aile, namus ve sadakat” kavramını yıkmak için nasıl bir çaba harcadığı gözler önüne seriliyordu...
Müslüman Türk kültürüne aykırı olduğu için, o günlerde vatandaşlar tarafından yayından kaldırılması istenen “Gelinim Olur Musun?” isimli programın fikir babası Murat Üçkardeşler, haftalık bir dergiye yaptığı açıklamalarda; bu programı yapmakla nasıl bir mesaj vermek istediğini şöyle itiraf ediyordu:
¥ “Evlilik kurumuna karşıyım!.. Evlilik, bana göre çağdışı bir olay!..”
¥ “Ben bu program vasıtasıyla evliliğin ne kadar yanlış ve sahte olduğunu insanlara gösterebiliyorum!.. Amacım yarışmacıları evlendirmek filan değil; bu program vasıtasıyla insanlara birtakım mesajlar vermek! Çünkü toplumumuz hâlâ flörte karşı. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar.”
ZİHNİYET VE AMAÇ AYNI!
Söyleyin Allah aşkına;
“Yaprak Dökümü” ve “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizilerinin senaryolarını yazıp, bunları yayınlayanlar ile Murat Üçkardeşler’in zihniyet ve amacı arasında ne fark vardır?..
Ne diyor adam;
“Ben, evlilik kurumuna karşıyım... Evlilik, çağdışı bir olay!.. Benim amacım, yarışmacıları evlendirmek filan değil, ben evliliğin yanlış olduğu mesajını vermeye çalışıyorum!”
Murat Üçkardeşler, 6 yıl önce bunları söylüyordu... 6 yıl sonra ise, aynı zihniyet, “dizi”lerde devam ediyor.
Zihniyet aynı, amaç aynı!..
Amaç, “yüksek reyting” almak veya “çok para kazanmak” değil; amaç; “toplumu dönüştürmek!”
Yani, “evlilik” kurumunu dinamitlemek, “aile”yi parçalamak!..
Halide Hanım, az bile söylemiş!..


CHP’de mezar kavgası!
Birkaç gün önce de yazmıştım... Eğer bir “mezar ziyareti” yapıyorsanız, bu demektir ki; siz, “mezarda yatan adam”ın, “eylem veya söylem”lerini “onaylıyorsunuz...”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün Paris’te Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret edip, “karanfil” bırakmış...
Demek oluyor ki; Yılmaz Güney’in “katil”liğini, Ahmet Kaya’nın da “Kürtçe ve başörtüsü” konusundaki taleplerini “onaylıyor!”
Yoksa, niye ziyaret etsin ki?..
Bu ziyaret, CHP’de “gürültü”ye yol açacak gibi görünüyor... Çünkü, bazı CHP’liler; “Bu ziyaret onları onayladığımız anlamına gelmez” derken, bazı CHP’liler de; “Katiller kutsanamaz” diyerek tepki gösterdi!..
Benim anlayamadığım şu: Bu ziyaret, madem ki “onaylama” anlamına gelmiyor, o halde “hangi anlama” geliyor?..
Öyle ya, Kılıçdaroğlu’nun bir “çıkar beklentisi” yoksa, bir “şirin görünme” veya “oy devşirme” hesabı yoksa, niye ziyaret ediyor ki o mezarları?..
Bay Kılıçdaroğlu, bu ziyaretiyle, “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, hiç kimse annemin başörtüsüne el uzatamaz” diyen Ahmet Kaya’ya “Haklısın” demek istemiyorsa, niye gider onun kabrinin başına?..
Ya da; “Hakimi öldürdün, bravo sana” demiyorsa, ne işi var Yılmaz Güney’in mezarında?..
CHP ve elbette Bay Kılıçdaroğlu, bu ziyaretlerin “gerekçe”sini açıklamak zorundadır!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi