Solun çıkmazı
NİHAYET sol kıpırdamaya başlamış gözüküyor... Evvela, CHP’de “sosyal demokrat” söylem daha belirgin hale geliyor... Kemal Kılıçdaroğlu’nun Paris temasları başarılı ve olumlu...
Ama bir mesele var: Sosyalist Enternasyonal ne kadar “sol”dur? Yalçın Doğan dünkü Hürriyet’te bu konuda önemli bir analiz yazdı: Artık Sosyalist Enternasyonal’in ‘Sosyalizm’le ilgisi yok! Hatta Tony Blair, Enternasyonal’in 1999 toplantısında ilginç bir öneride bulunmuş:
“Şu sosyalist kelimesinden kurtularak, yerine daha modern bir kavram bulmak gerek!”
Haklı! Artık sosyal demokrasinin tek anlamı, azınlıkların özgürlükleri konusunda daha duyarlı olmaktan ve ekonomide “sosyal politikalara” biraz önem vermekten ibarettir.
Öyle sınıf mücadelesi, emek-değer teorisi, devrim mevrim kalmadı.
Onun için ben CHP’nin sosyal demokratlaşmasını sempatiyle karşılıyorum; daha ötesine gitmeyeceğinden de eminim.
Ama CHP’nin solunda hareketlenmeler görülmektedir; bu bir...
İslami burjuvazi ve İslami sol
İkincisi İslami kesimde ortaya çıkmaya başlayan ‘sol’ söylemdir.
AKP hem itikadi hem iktisadi mağdurların partisi olarak, bir tür “merkez’e karşı ‘kenar’ın geniş koalisyonu” halinde iktidara geldi. Bu kitlelerin özgürlük taleplerine de iktisadi gelişme taleplerine de önemli ölçüde karşılık veriyor. Türbanın serbestleşme sürecine girmesi, Anadolu’daki iktisadi gelişme, varoşlardaki kamu hizmetleri...
Böylece “mağduriyet” duygusu azalıyor. Olumlu bulduğum bir tür “burjuvalaşma” süreci gelişiyor.
“İslami sol”un teorisyenlerinden Mehmet Bekaroğlu’nun “Jip süren türbanlı, durakta bekleyen türbanlı” söylemi sosyolojik karşılığı olan bir ifadedir.
HAS Parti “İslami sol” kavramını reddediyor ama “emek, sömürü, tahakküm, anti emperyalizm, ekonomide paylaşımın büyümeye önceliği” gibi sol kavramları İslami referanslarla savunuyor. Bazı ‘sosyalist’ler bu gerekçeyle HAS Parti’ye katıldılar.
Cumhuriyet tarihi boyunca kitlelere dayanmayan liberallerin geniş muhafazakâr kitlelerle ittifakına benzer bir durum, bakalım solda oluşacak mı?
Piyasa faktörü
Ekonomik gelişme sayesinde Türkiye’de orta sınıf güçleniyor ama “orta sınıf toplumu” haline gelmemize epey zaman var. ‘Yükselenler’in yanında ‘yükselemeyenler’ daha bir siyasi faktör haline gelmektedir, onun için her iki kanatta da ‘sol’ söylemlerin hareketlenmesi tabiidir.
Fakat İslami olsun, marksizan olsun ‘sol’un felsefi söylemleri önemli olmakla beraber, ekonomik politika olarak karşılığı yok! Çünkü solun hiçbir rengi henüz “piyasa” yerine geçecek bir mekanizmayı öneremiyor.
Solcuların çıkmazı budur: “Piyasa”ya karşı iseniz, yerine neyi koyacaksınız?
Devleti yani bürokrasiyi mi? Sovyet tecrübesi bu modelin kesin iflasını kanıtlamıştır. Sovyetler demokrasi olmadığı için değil “piyasa” olmadığı için çöktü!
Piyasasız bir demokrasi de hayalden öteye mümkün değildir üstelik.
Ama siyaset “ekonomi”den ibaret olamaz. İhtiyaçlar, duygular, kültürler, protesto ve umutlar da fevkalade önemlidir. Onun için, yaşamakta olduğumuz gelişme aşamasında tahmin ediyorum ki, “ana akımlar” hâlâ merkez sağ ile sosyal demokrasi olmaya devam edecektir ama ‘İslami sol’ da marksizan sol da şu veya bu ölçüde gelişebilecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.