Gerçek şairlerle yola gidilmez
Şu söze bakar mısınız?
- Kime HACI dedimse, haç’ı koynundan çıktı...
Böylelerini “Doğrucu Davut” diye sarakaya alırlar...
Çünkü kimsenin görmediğini görür ve büyük büyük başlara şifasız belalar yükler...
Gerçek şairlerle, yani düşünmesini bilenlerle uzun yola gidilmez...
Dünya dünya olalı çok şairler görmüş...
Beylerin, sultanların kirli yüzlerine cila çeken, emeğinin karşılığı olarak yüklüce caize koparan şairler de olmuştur...
Her mesleğin, her meşrebin az veya çok yamukları bulunur...
Gerçek şairler yamukluğu, yumukluğu, siyasi badanacılığı sevmez, hiç olmazsa...
Günümüzde maalesef yağlama işçiliği yapan şairler, yazarlar, hiç de az değildir...
Fena alıştırmışlar ilk başlarda... Yani Cumhuriyet kurulduğu yıllarda saflar tutulmuş, sadelik, samimilik safının bomboş kaldığı bilinir...
İlim adamları başlarını vermişler amma iradelerini vermemişlerdir...
Şair Nefi’yi duymuşsunuzdur muhtemelen...
“Edebiyatımızda Mizah” konulu bir konferans için geniş boyutlu araştırma yaptım... Gördüklerime şaşırdım doğrusu...
Yazdığı hicivler sebebiyle başını veren ünlü bir şairimiz bile 60 taşlama yazmışsa, 90 yağlama şiiri döktürmüştür...
Niye?
Çünkü hem daha kolayına gelmiş, hem yazdığının gayrimeşru meyvelerini dermiştir...
Ve ben korkmaya başladım...
İstedim ki herkes Köroğlu, Dadaloğlu gibi sert olsun, mert olsun...
Ya da günümüzün parmakla gösterilmesi gereken, benim böyle bildiğim, Neyzen Tevfik misali eğilip bükülmesini zül addetsin...
Mekânın cennet olsun ey koca şair...
Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyimi de dikkatle, ibretle inceleyip örnek almalı yeni yazarlarımız, yeni şairlerimiz...
Adam dediğin mahpus da olsun, mebus da... Fakat adamlığından fire vermesin Serdengeçti misali.
Övgü çirkin bir sanattır... Hele hele değersiz kelleleri methetmek apayrı bir seviye düşüklüğüdür...
Siz, belki de, “Allah bizi şair (......) methiyesinden korusun” diye dua eden namlı kişileri tanımazsınız...
Ben tanırım...
Pek çoğu kül tablası boyunda idiler... Amma methiye işçileri gökdelen yaparlardı dürzüyü...
“Korkak bana kurban, ben de yiğide” ifadesini meşhur mesel halinde söyleyen şair üçkâğıtçıların yol arkadaşlığı yapacağı şair değildir...
Benim naçizane kanaatime göre, baskıcı resmi ideolojinin sıkletiyle nice pehlivanlar yamyassı edilmiştir... Bir aferin köklü çınarları eğip büktüğü gibi, bir tutam ot deveyi yardan uçurmuştur...
Mert o ki, tenezzül bataklığına hiç girmemiştir...
Çocukluğumuzda, gençliğimizde büyük yazar, büyük şair unvanı ile anılan, hatta büyük kahraman bilinen, önceleri fikir adı, daha sonraları ise “düşünür” sıfatıyla kakalanan müptezelleri öğrendik...
Ah siyaset ah!..
Sen kuruyu yaş, ayağı baş, çamuru taş etmeye muktedirsin...
Ne mutlu sana itibar etmeyenlere... Ne mutlu menfaat arkasından gitmeyenlere...
Bari:
“Senin aşkınla gönlüm sütlimanlık Yaresulullah
Kalın geldi bu fakire Müslümanlık ya Resulullah...”
Diyebilecek samimiyetimiz teşekkül etse... Varsın o zaman bizimle hiç kimse yol arkadaşlığı yapmak istemesin...
Yok artık Neyzen Tevfik ve takipçileri...
Osman Yüksel Serdengeçti de bir daha gelir mi bilinmez...
Amma teneke cilacıları sebil...
Sağlam bildiğimiz kovaların dibi kırk yerinden delik...
Kader utanmasın, biz utanalım biz... Ola ki utanmayı bilenler çoğala.
Yağcılar, yalakalar, cilacılar nisbeten azala...
=======================
Kuşlar nereye uçtu, ha bu dallar niye boş
Mecnun nereye kaçtı, ya bu çöller niye boş
Sinmiş taşa toprağa bir gariblik havası
Kervan nereye göçtü, ki bu yollar niye boş?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.