Bir savcı
Geçen cumartesi günü YENİ ASIR'ın sürmanşet haberini okuyunca ürpermekten kendimi alamadım. Haber, "Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı" olduğu dönemde İzmir'in altını üstüne getiren Murat Gök'ün açıklamalarını konu alıyordu.
"Özel yetkili cumhuriyet savcılığı", Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 250- 251-252'nci maddeleriyle, "Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri" ile birlikte getirildi. Bu mahkemelerin kapatılan DGM'lerin yerine kurulduğu biliniyor. Savcılarının da olağanüstü yetkilerle donatıldığı iddiaları sürüp gidiyor.
Aslında Murat Gök'ün İzmir'deki icraatları bile bu iddialara hak verdirmeye yeterli.
Gök, mafya ile, suç örgütleriyle mücadele, çeteleri çökertme hedefiyle işe koyuldu, onlarla bağlantılı gerekçesiyle belediyelere el attı, ardından oklarını kendi meslektaşlarına ve emniyet görevlilerine yöneltti, operasyon ağını genişlettikçe genişletti, işi çığırından çıkardı. "Güçlü", "Saygın" bilinen çok sayıda kişi gözaltına alındı, birçoğu kendini bir anda cezaevinde buldu: Belediye başkanları, vali yardımcıları, emniyet müdürleri, başkomiserler, ağır ceza yargıçları, avukatlar, cezaevi müdürleri...
Operasyonlarına "Yengeç", "Anafor", "Sarmaşık", "Arı kovanı", "Fare kapanı" gibi ilginç adlar veren Murat Gök, "İçeriye tıkma" çıtasını iyice yukarı çekmeye çalıştığı bir sırada görevden alınıverdi: Kafasında yaptığı listenin en üst sırasına İzmir Valisi Cahit Kıraç'ı yazmıştı ve yetkileri alındığı sırada o "Müthiş voli" nin altyapısını hazırlamakla meşguldü!
Zaten inkar etmedi, o günlerde verdiği demeçte, açık açık "Yetkilerim alınmasaydı, Vali Kıraç'ı da alacaktım" dedi.
Daha sonra İzmir'den Samsun'a atanan Gök hakkında mağdur ettiği, haksız yere uzun süre cezaevinde yatırdığı kişiler tarafından epey tazminat davası açıldı. YENİ ASIR'ın haberine göre, bunlardan şimdilik dördü sonuçlandı. Şöyle:
Cep telefonundan attığı mesajlarla cinsel tacizde bulunduğu eski kadın öğretim üyesi Ü.E.İ.'ye 8 bin lira. (Not: Bu davadan ayrıca 6 ay hapse mahkum oldu ama cezası ertelendi.)
Hazırladığı iddianamede sanık olmadıkları halde adları geçen yargıç Haydar Elgin ile eşi Betül Elgin'e 10'ar bin lira.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan emekli Yaşar Özer Bölükbaşı'na 2 bin lira.
Vali Cahit Kıraç'a yukarda alıntı yaptığımız demeci nedeniyle 5 bin lira.
Savcı Murat Gök mahkumiyetlere omuz silkip geçiyor, "Beş kuruşum yok, en fazla maaşımın bir bölümüne haciz koydurabilirler" diyor.
Sorun Gök değil, onun adalet anlayışı. Örneğin, kaçma olasılığı sıfır olan kişileri bile gözaltına almasının ve tutuklama kararı çıkartmasının gerekçesini "Astığı astık kestiği kestik" olduğu günlerde bakın nasıl açıklıyordu: "Siz ne kadar güçlüyseniz, insanları etkileme kabiliyetiniz de o kadar fazladır. Siz dışarıdayken bizim soruşturma yapma kabiliyetimiz farklıdır, siz tutukluyken farklı... Dışarıda gezen normal bir vatandaşın belki insanları çok fazla etkileme gücü olmayabilir, ancak belli pozisyondaki insanların bu anlamda etkileme gücü çok fazladır."
İzmir'e saldığı korkuyu da keyifle anlatıyordu: "Durun daha kamu kurumlarını bitirmedik. Deprem ile tarif edersek, bunlar henüz öncüler. Ciddi bir birikim var; tasfiye edilinceye kadar operasyonlar sürecek. Önümüzdeki bir yıl içinde peyderpey çok şey olacak."
İnsanları gözaltına aldırırken, tutuklanmalarını talep ederken vicdanını sorgulamadığını, yani vicdanının hiç sızlamadığını söyleyen, "Korkutmayı sevilmeye tercih ettiğini" gizlemeyen Murat Gök örneği, toplumda adalete güveni mi pekiştirir, yoksa adaletten korkuyu, hatta dehşeti mi? Sorun bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.