Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı

Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı

Çok sayıda okurumuz niye yazmadığımı merak edip mesaj göndermiş. Gazeteyi arayanlar da olmuş... Sağ olsunlar! Yokluğumun nedeni basit: Bu yaz doğru dürüst tatil yapamadım. Yıllık iznimi kullanamadım. Bayramı da ekleyerek, tatile çıktım.
Buralarda yokken, arada sırada internetten Türkiye'de neler olduğunu öğrenmeye çalıştım.
Bayram nedeniyle iç siyaset ve ekonomide çok önemli gelişmeler olmuyordu.
Buna karşılık medya dünyasından haber veren siteler aynen bıraktığımız gibiydi. Pek ciddi meselelerle ilgileniyorlardı:
Kim kime 'yavşak' dedi... Gözlüğünü temizlerken parmağını inciten kimdi... Kim direksiyon başındayken, trafiğe lanet okudu...
***

Biz kendimizi dünyanın merkezine koymaktan hoşlanıyoruz. Sanki başka milletler, başka kültürler yokmuş gibi davranıyoruz.
Bir arkadaşım, "Sen yokken 150 kişi öldü yollarda... TV'de trafiği tartıştılar" dedi.
Bir katılımcının kaza çokluğunu "Biz trafik adabı olmayan bir halkız" diye açıklamaya çalıştığını duyunca tepem attı.
Aklıma Günaydın gazetesinin kurucu patronu Haldun Simavi'ye atfedilen bir olay geldi.
Eminönü'ne altgeçit açıldığı yıllar... Geceleri geçide işeyenler oluyormuş.
Muhabir olayın fotoğrafı çekmiş. Yazı işleri müdürü de "Hayvanlar" filan diyerek haberi okura sunmuş. Bunun üzerine de karşısında Haldun Bey'i bulmuş...
"O civarda genel tuvalet var mı" diye sormuş patron. "Yok efendim" demiş yazı işleri müdürü.
Patron kükremiş: "O zaman sen ne hakla vatandaşa, hayvan dersin? Önce belediye oraya genel tuvalet yapar. Sen ancak ondan sonra geçide işeyeni eleştirebilirsin."

***
Benzeri bir şekilde, "halkın" trafik adabı olmaz. Olsa olsa devletin trafik adabı olur; halk da onu taklit eder.
Mesela yol kenarlarına emniyet şeridi yapıyoruz.
Bu şeridi kullanacaklar belli: Cankurtaran, itfaiye, görevdeki trafik polisleri...
Ama askeriyenin ve belediyenin makam araçları, emniyet şeritlerini kendi özel yolları haline getiriyor.
Savaşa girdik de haberimiz mi olmadı; tuğların, tümlerin o şeritte ne işi var?
Diyelim ki trafikçiler, darbe filan yaptıkları için askerden çekiniyor. Peki ya belediyeciler? Eski siyasetçiler? Korumaları olan işadamları?
(Bir gün AD ve şürekâsı, biz Boğaz Köprüsü yolunda adım adım ilerlerken, vııın diye yanımızdan geçip gitmişti, Çamlıca'daki evine doğru...)

***
Onlar girerse, vatandaş da dalıverir emniyet şeridine. Kocabaşlar uymuyorsa, o niye uysun kurallara?
Madem yetkisi olmadığı halde general emniyet şeridini kullanıyor... Tam o noktada, askerle aynı statüde olan halk da bildiğini okuyor işte.
Sıradan vatandaş bir gün görsün generale, belediyeciye, eski siyasetçiye, kalantor işadamına ceza yazıldığını...
"Belli ki bu olay çok ciddi... Ona ceza kesiliyorsa, bana haydi haydi kesilir" diyerek ertesi gün kurallara uyar...
Ama kocabaşlara göz yumulursa, vatandaş da "Demek emniyet şeridinin asıl işlevi bunlara kıyak çekmek" diye düşünerek, o avantajdan pay almaya çalışır.
Frenklerin "rush hour" ya da "peak hour" dediği, sabah ve akşam saatlerinde oluşan trafik yoğunluğuna defalarca şahit olduk New York ve çevresinde.
Bir kere bile hakkı olmadığı halde emniyet şeridine giren araç görmedik. (Vardır birileri ama tek tük...)
Orada asker yok mu? Belediyeci, siyasetçi, işadamı yok mu?
Var elbette ama belli ki hepsinin trafik adabı da var.
Bizde ise milletvekiline, yargıç ve savcıya trafik cezası kesilemiyor.
Yani trafik adabının oluşması "resmen" engelleniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi