Laikçilere Çağrı 1
Kendilerini “çağdaş” ve “laik” diye tanımlayan “laikçilere “hangi çağdaşlık?” veya “hani çağdaşlık?” diye sorasım geliyor. “Kafanızı kumdan kaldırınız artık. Bakın etrafınıza bir, kelaynak kuşları gibi kaç kişi kaldınız Allah aşkına?” diyesim geliyor.
Yeter artık, gülünç duruma düşüyorsunuz bu laikçi dayatmalardan ötürü, sizde hiç utanma veya usanma yok mu? “Artık demokrasi gelişti, insan hakları benimsendi, özgürlüklere herkes sahip çıkıyor. Bizim dayatmalarımız bir işe yaramıyor. Daha fazla kendimizi rezil etmenin bir anlamı yok” deme zamanınız gelmedi mi sizin?
Bu sizin “Laic – laigue”niz, “laicus”unuz biliniyor artık. Bırakın meydanı boş bulduğunuz zamanları da yeter artık insafa gelin, hakka hukuka gelin, oturup barış içinde yaşanan bir toplum kurmada anlaşalım. Bitsin artık verdiğiniz huzursuzluk. Yeter artık güttüğünüz akılsız mantıksız düşmanlık. Doymadınız mı yediğiniz haklardan hala?
Bu zamana kadar yediğiniz haklarımız neyse ne, yeter artık da gelin anlaşalım, huzurlu, istikrarlı bir tolum kuralım ve barış içinde yaşayalım. Sizin dininiz sizin olsun, bizimki de bizim.
Yalvarmak değildir bu sözler. Size acımadır. Size iyilik ve ikramdır. Yoksa pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Zaten işiniz bitti. Bari yiğitlik sizde kalsın, gelin bırakın bu inadı.
Nedir "Laic, laigu, laicus’dan alınma laiklik?
Sözlük anlamı, ruhani olmayan kimse, dini olmayan düşünce, kurum, sistem, ilke demektir.
Batıdaki çıkış sebepleri ve uygulamaya bakarak söyleyecek olursak laiklik din ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasından başka bir şey değildir.
Yani bir toplumda yaşayan insanlar, sayıları az ya da çok olsunlar, isterlerse kendi din ve inançlarını özgürce öğrenecek, yaşayacak ve yaymaya çalışacaklardır. Bu yüzden ne devlet, ne çoğunluk, ne de kurumlar, hiç kimse bu konuda onlara baskı yapamayacaktır, kendi din ve inançlarını dayatamayacaktır.
Bu açıdan bakıldığında batıda laikliğin getirisi din ve vicdan hürriyeti, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğüdür.
Özeti sevgili Peygamberimizin bir sözünün özüdür: “kendiniz için istediğinizi başkaları için de istemelisiniz.”
Buna kimin itirazı olabilir ki?
Hakka, hukuka, adalete, özgürlüğe, eşitliğe, kısacası insana değer veren herkes bunu kabul etmek durumundadır. Bundan başkası ne düşünülebilir, ne de kabul edilebilir zaten?
Gelin ey laikçiler, siz de “üstün olduğunuz” kompleksinden kurtulun artık. Başka insanlarla, özellikle de Müslümanlarla eşitliğinizi kabul edin. Başkalarına da din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade hürriyeti verin artık. Gerekmez ama hadi diyelim: “Lütfen yani!”
Cumhuriyet kuruldu kurulalı “ din istismarı” lafını dilinize pelesenk ederek alimlerle, hocalarla, dindar insanlarla alaya ettiniz, aşağıladınız onları hep, hakaret ettiniz sürekli. Yazdığınız hikaye ve romanlarınızda, çizdiğimiz resim ve karikatürlerde hep bu aşağılamalar görüldü. Onların adı size göre hep, “gereci, tutucu, yobaz, üfürükçü, göbek yazıcı, çağdışı, örümcek kafalı, çember sakallı, sıkma başlı, öcü, takunyalı, aşırı dinci vs. vs.” oldu.
Bunun neresinde nezaket vardı? Kibarlık bunun neresindeydi? Edep, terbiye ve görgü ile bunlar bağdaşabilir miydi? İnsana saygı, haklara saygı, özgürlüklere saygı ile bu tutumum bir alakası var mıydı?
Bütün bunların intikamını bir kenara bırakarak size barış elimizi uzatıyoruz. Korktuğumuzdan değil, kavgayı sevmediğimizden, savaşı istemediğimizden böyle yapıyoruz. Kabul ederseniz geçmişi unutmaya da hazırız.
Sizler laikliği hep şöyle tarif ettiniz: “Laiklik din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.”
Fakat uygulamada ne yaptınız?
Yazımız uzadı. Öbür yazıda devam edelim mi?