Wikileaks belgeleri... Neden şimdi, kimin yararına?
Bu gibi durumlarda; akla gelen ilk soru, “Kimin işine yarıyor” sorusudur... İkinci soru da, “zamanlama”sıdır... Evet, bu gibi durumlarda, iki soru soruluyor: “Bu iş, kimin işine yarıyor?.. Niye daha önce veya daha sonra değil de, şimdi?”
Birkaç gündür ortalığı kasıp-kavuran “Wikileaks dalgası” dün, nihayet kıyıya vurdu ve “binlerce belge”den bazıları açıklandı...
Gerçi, açıklanan belgeler, “devede kulak” sayılır... Çünkü, “251 Bin Belge”den söz ediliyor... Açıklanan ise, “açıklanması uygun bulunan” belgeler...
Yani, “dahası da var” mesajı!..
İSRAİL Mİ SIZDIRDI?
Açık söyleyeyim; ben, “internet siteleri”ne biraz mesafeliyim... Çünkü internet siteleri; biraz “haber atlatma arzusu”ndan, biraz da “haber şehveti”nden dolayı, bazen “sağlıksız bilgi”ler verebiliyor!..
Ve ayrıca;
“Dezenformasyon”a da açıklar!..
İşte bundan dolayıdır ki;
Avustralya kaynaklı Wikileaks internet sitesinin yayınladığı belgelere de “şüpheyle” yaklaştım...
Tamam, “belge”lerin çoğu ve hatta hepsi “doğru” olabilir... Bu belgeler; kimi ülkeleri yerinden zıplatabilir... Bazı “tarihi olay”lara da ışık tutabilir!.. Ki, öyle de oldu.
Ama, dedim ya;
“Bu belgelerin açıklanması kimin işine yarar ve niçin böyle bir zamanda servise konuluyor?”
Bu sorular sorulmalı, çünkü;
Belgelerin açıklandığı şu günlerde, “Amerika ile İsrail arasındaki ilişkiler” pek de sağlıklı değildir...
En azından İsrail açısından!..
Çünkü İsrail; ABD’den eskisi kadar yüz bulamamakta, hatta bir “kambur” olarak görülmektedir.
ABD’deki “Musevi lobisi” ve “Neocon”lar ne kadar güçlü olursa olsun, artık “istek”lerini kabul ettirmekte zorlanmaktadır!
Malûm, İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Obama tarafından “refüze” edilmiş, “randevu” talepleri geri çevrilmiş ve son görüşmeleri güçlükle sağlanmıştır!.
Böyle bir İsrail; “kendi kontrolleri” altında bulunan Wikileaks internet sitesini kullanıp, “ABD’ye mesaj” vermeyi amaçlamış olabilir!..
Yani, “ABD’nin pislikleri”ni deşifre edip, Obama’yı zor durumda bırakmayı hesaplamış olabilirler!..
İkinci ihtimal;
Yine “ABD’nin pislikleri”ni ortaya döküp, “üçüncü ülkeleri, ABD’ye karşı kışkırtmak” istemiş olabilirler.
Özellikle de;
Türkiye, İran ve Kore’yi!..
Çünkü, açıklanan belgelerde;
“ABD’nin bu ülkelere attığı müttefik kazıkları” deşifre ediliyor.
“ASKER NİYE SESSİZ?”
Meselâ;
Türkiye’de Refahyol Hükümeti’ne karşı başlatılan “28 Şubat Süreci”nin bir benzerinin yine aynı adresler tarafından ve aynı yöntemlerle AK Parti Hükümeti’ne karşı başlatılmak istendiği ve bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne baskı yapıldığı deşifre edilmiş...
Belgelerin 2007 yılıyla sınırlı kalması da dikkat çekerken, 28 Şubat sürecinin yaşandığı 1997 ve 98 yıllarını kapsayan belgelerin özellikle saklandığı sanılıyor...
İsrail gizli servisi MOSSAD’ın Başkanı Meir Dagan ile üst düzey Amerikan elçisi Nicolas Burns arasında geçen diyaloglarda AK Parti Hükümeti’ne karşı “TSK’nın neden harekete geçmediği” sorgulanıyor.
17 Ağustos 2007’de İsrail gizli servisi MOSSAD Başkanı Meir Dagan ile Amerikalı diplomat Burns arasında yapılan toplantının tutanağında şu ifadeler geçiyor:
MOSSAD Başkanı Dagan:
“Türkiye’ye baktığımda ülkedeki İslamcıların giderek ivme kazandıklarını görüyorum.”
Amerikan elçisi Burns: “Burada sorulması gereken esas soru kendisini Türkiye’nin laik kimliğinin savunucusu olarak gören ordunun bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağıdır.”
Meir Dagan: “İran’da güç kullanarak rejim değişikliğine gidilmesi için daha fazlasının yapılması gerekiyor.
Bu arada İran’da yapılacak rejim değişikliğine uyumlu bir Türkiye hükümetinin oluşması da lazım.”
Görüldüğü gibi;
İsrail; “Yeni bir 28 Şubat Darbesi”yle AK Parti Hükümeti’nin yıkılmasını, bunun için de “TSK’nın devreye sokulması”nı istiyor!..
KAPATMA, ADLÎ DARBE OLUR!
Peki, ABD ne yapıyor?..
Ciddiye alıyor mu bu isteği?..
Sorunun cevabı, 4 Kasım 2008 tarihli “bir başka belge”de...
“AKP’nin Kapatılmasının Sonuçları ve Bizim Duruşumuz” başlığı ve “Hizmete özel” koduyla yazılan 4 Kasım 2008 tarihli belgenin giriş cümlesinde; “AK Parti’nin kapatılması davası bu ülkenin geleceğine bir darbedir” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekiyor.
Büyükelçi Ross Wilson tarafından kaleme alınan belgede, davanın “Türkiye’nin, devletin, ülke demokrasisinin büyümesi ve dinin toplumdaki rolü gibi konuların doğasına ilişkin çözümlenmemiş ihtilafları yansıttığı” görüşüne yer verilerek deniliyor ki;
“AK Parti hakkında açılan kapatma dâvâsı bir adlî darbe girişimi ve siyasetin, kanunî yöntemlerle Clausewitz benzeri bir şekilde genişlemesidir...
Bu iddianame siyasi bir belge olarak yorumlanıyor. Parti ile partideki önde gelen 70 kişinin siyasetten yasaklanmasını haklı çıkarmak için gazetelerden yapılan alıntılara yer veriliyor.”
Belgede; ABD’nin kamuya yapacakları açıklamalarda olumlu ifadelere yer verilmesi tavsiye edilirken, “ABD’nin ülkedeki demokratik kurumlara, Türkiye’nin demokratik değerler ve laik prensiplere olan bağlılığına” olan desteğini vurgulaması, “Türkiye’nin AB’ye giriş hedefine ve ABD’nin, gelecekte Türkiye’nin özgürlüğe ve refaha ulaşmasını sağlayacak kapsamlı siyasi ve ekonomik reformlara verdiği desteğin altının çizilmesi” tavsiye edilen konular arasında yer alıyor.
Görüyorsunuz ya;
Bir belgeye göre, “AK Parti iktidarının düşürülmesi” isteniyor, bir başka belgeye göre ise; “AK Parti iktidarına destek verilmesi” talep ediliyor.
İnsan, sormadan edemiyor;
ABD’nin mi kafası karışık, yoksa siyonist İsrail’in talepleri mi ciddiye alınmıyor?
İKİ FARKLI ERDOĞAN TASVİRİ
Bir de şu var:
4 Kasım 2008 tarihli, Büyükelçi Ross Wilson imzalı belgede; hem “AK Parti’nin kapatılmasının bir adlî darbe” olacağına işaret ediliyor, hem de bu aşamaya gelinmesinde “Erdoğan’ın başarısız liderliği”nin rol oynadığı ileri sürülüyor!..
Sormaz mısınız şimdi;
Tayyip Erdoğan’ın, “başörtüsü” konusunu “Türkiye’de yapılacak reformlar listesinin en başına” koyması, bir “başarısızlık” mıdır?
Ya da, şöyle soralım;
Erdoğan, “başarısız bir lider” ise; bırakın, “yargı darbesi” gerçekleşsin ve kapatılsın AK Parti!..
Ama, Erdoğan’a “başarısız” derken, AK Parti’nin kapatılmasını da istemiyorlar!..
Bu bir “çelişki” değil mi?..
Ama asıl çelişki şurada;
Bir belgede; Tayyip Erdoğan, “başarısız bir lider” olarak görülürken, bir başka belgede, aynı Erdoğan, şöyle tasvir ediliyor:
“Müşfik bir aile babası.
İşkolik...
Mükemmeliyetçi.”
Böyle bir tasvir, ancak “sipariş” verilse söylenecek sözler!..
Demek oluyor ki;
Erdoğan ve Hükümet’e bakış, “elçilere göre” değişiyor!.. Kimi “olumlu” bakıyor, kimi de Neocon’lar gibi “olumsuz!”
Söyleyin hele;
Bütün bu “farklı görüşler”in toplandığı Washington, “hangisine göre” karar verecek, “hangi belge”yi esas alacak?..
Ya da, hangisinin dediğini yapacak?..
İnsan, bu belgelere bakınca,
Herhalde kafayı yer!..
“İSRAİL’DEN NEFRET EDİYOR!”
Buyrun, bir belge daha:
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, 27 Ekim 2009 tarihli bir belgede; İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy ile bir görüşmesine değinerek, Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında yorumlarda bulunuyor.
Büyükelçi Levy’nin, ülkesinin Türkiye ile ikili ilişkilerindeki kötüleşmeyi Başbakan Erdoğan’a bağladığını belirten Jeffrey; Levy’nin ayrıca, “Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ise kendisine ilişkilerin daha iyi olacağı mesajı ilettiğini” kaydettiğini belirtiyor.
İsrail Büyükelçisi Levy, Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sözleri ve tutumunu “köktenci olmasına ve dini açıdan İsrail’den nefret etmesine” bağlayarak, Türk dış politikasında İsrail karşıtı bir yönelim olduğuna dikkat çekiyor.
ABD Büyükelçisi Jeffrey, Türk hükümetinin içindeki ve dışındaki kaynaklarıyla görüşmelerinden elde ettiği sonuçları şu cümle ile özetliyor:
“İsrail Büyükelçisi Gaby Levy haklı... Tayyip Erdoğan, gerçekten de İsrail’den nefret ediyor!”
BELGELERİ KİM SIZDIRDI?
Belgelerin hepsini yayınlamak ve bunların hepsi üzerinde görüş serdetmek, elbette mümkün değil...
Ama, şu kadarı bile; “ABD’nin kafasının karışık olduğunu” görmeye yeterlidir.
Sorulması gereken bir soru da şudur: Bu belgeleri Wikileaks internet sitesine sızdıran kimdir?”
“ABD ve CIA mı, Neocon’lar mı?
Yoksa, İsrail ve MOSSAD mı?”
Bana sorarsanız;
Belgeleri ABD sızdırmış olamaz!
Çünkü bu belgeler; “ABD’nin zaten zayıflayan hegemonyasını” daha da çıkmaza sokmaktadır!..
Düşünebiliyor musunuz;
Erdoğan’ı “başarısız” bulan, “AK Parti iktidarının yıkılması” talepleriyle karşılaşan ABD’ye rağmen, AK Parti Hükümeti ve Erdoğan, “dimdik ayakta”dır ve icraatlarına devam etmektedir. Hem de; sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu, Afrika ve Asya’da, bir “dünya lideri” gibi muamele görmektedir!..
O halde, bu belgeleri İsrail ve MOSSAD yada Neocon’lar sızdırmış olabilir mi?..
Niye olmasın?!?..
Öyle ya;
Belgeleri sızdırmakla, “ABD’nin çirkin yüzü”nü gösterip, hem “ABD’den intikam almayı” ve hem de “üçüncü ülkelerle ABD’yi karşı karşıya getirmeyi” amaçlamış olabilirler!..
Çünkü, “zamanlama” bunu gösteriyor.
İsrail, bugün için ABD’nin sırtında bir “kambur”dur!.. ABD, “İsrail’den kurtulmak” istemektedir... Çünkü, “şımarık İsrail” ile bölgede “barış”ın sağlanamayacağını görmüşlerdir!..
İsrail, bu “belge”leri yayınlatmakla, “dışlanmanın intikamı”nı almayı düşünmüş olabilir.
ERDOĞAN NE DEDİ?
Ama, yine de, Erdoğan’ın dediği gibi, “biraz daha beklemek” gerekir...
Dün, AB-Afrika 3. Ortak Zirvesi’ne katılmak için Libya’ya giden Başbakan Erdoğan, hareketinden önce öyle dedi ya;
“Şu anda Wikileaks’in eteklerinde neler var, bunları bir döksün görelim. Ondan sonra da bunların ne kadar ciddi, ne kadar gayri ciddi olduğunu öğreniriz. Çünkü Wikileaks’in ciddiyeti şüphelidir!..
Bu bakımdan şu anda biz, eteklerindeki taşın dökülmesini bekliyoruz. Ondan sonra da değerlendirmesini yapar, gerekli açıklamaları yaparız.”
Evet, en iyisi beklemek...
Kısa bir süre sonra; bu “belge”lerin niye yayınlandığını, kimin işine yaradığını ve neden bugünlerde sızdırıldığını, herhalde öğreniriz.
Kanaatimi soracak olursanız, derim ki;
Burnuma “Siyon-Neocon kokusu” geliyor!
Bizden Kaçmaz... Osman Kaçmaz!
Hani, televizyonlarda “Bizden Kaçmaz” diye bir Televole programı var ya; “kim, nerede ne halt yemiş, kimin eli kimin cebinde imiş, kim kiminle kaçamak yapmış...” hepsini görüntüleyip, ekrana getiriyorlar ya, Sincan Hakimi Osman Kaçmaz da, tam “Bizden Kaçmaz”lık bir icraatta bulunmuş...
İddialara göre; “Hatay Polisi”ne bir ihbarda bulunulmuş: “Defne Prenses Otel’in 303 ve 304 numaralı odalarında iki yabancı uyruklu kadın zorla tutuluyor ve burada kokain kullanıyor!”
İhbarı alan polis, otele gittiğinde ne bulmuş dersiniz?!?..
Osman Kaçmaz ve sevgilisi Y.E. ile avukatı bir odada, Hakim Remzi Özdemir de bir başka odada!..
Olayın “kaçamak” boyutu bir tarafa... Ama önemli olan şu: YARSAV’ın 27 Kasım’da bir toplantısı vardı... O toplantı yapılamadı!.. Çünkü YARSAV’ın iki ağır topu olan Osman Kaçmaz ve Remzi Özdemir, Hatay’daki otelde keyif yapıyorlardı!..
Bu duruma YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan ne der acaba?.. İlgilerine ve bilgilerine!..