Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Aliyev ve Mübarek... Kardeş maskeli kalleş!

Aliyev ve Mübarek... Kardeş maskeli kalleş!

Hani; “Hiç kimse, binmeyeceği eşeğin önüne ot atmaz” diye bir atasözümüz vardır... Adam, “ot” atıyor ki; mutlaka bir “menfaati” veya bir “beklentisi” var..
Wikileaks internet sitesinin yayınladığı “dünyayı sarsan belgeler”e de bu gözle bakıyorum... Bu belgeleri yayınlayanların mutlaka bir “beklenti”leri, bir “çıkar”ları olmalı ki; “liderler ve diplomatlar için kâbus” olan o belgeleri yayınladılar.
Dün de ifade ettiğim gibi; belgeleri “ABD sızdırmış olamaz”, çünkü, hiç kimse “yaptığı pislikleri” deşifre etmek istemez... Öyle ya; bu “pislik”ler, ilk önce ABD’nin kendisini çok zor durumda bıraktı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan “özür üzerine özür” dilemek zorunda kaldılar... Bir ülke; sonradan “özür” dileyeceği bir işi yapar mı?..
İSRAİL NİYE YOK?
O halde, kim “deşifre” etti?..
Belgeleri deşifre eden, büyük bir ihtimalle “Amerika’daki Neoconlar”dır...
“Neocon”ları biliyorsunuz;
Türkiye’de “Ergenekon” neyse, Amerika’da da “Neocon” odur... Yani bir “derin devlet” örgütü!.. Örgüt; “Hıristiyan-Musevi karışımı”ndan oluşsa da, aslında “Yahudi hakimiyeti altında”dır!..
Dolayısıyla;
Belgelerin sızmasında “İsrail’in oynadığı rol” kendiliğinden ortaya çıkar.
Peki, belgeleri yayınlayarak, Amerika’yı “çıplak” olarak göstermekten “İsrail’in çıkar ve beklentisi” ne olabilir?.. İsrail, bu belgeleri yayınlamakla, niye ABD’yi “zor durumda” bıraktı ve niye “ülkeleri birbirine düşürücü” fesatlığa yeltendi?..
Soruya cevap vermeden önce, “belge”lere bir bakalım... Belgelerin, “artçı sarsıntı”ları, elbette gelecektir... Ama, şu ana kadar açıklananlarda; “hemen her ülkenin, hemen her liderin” adı geçiyorken, “İsrail”in hiç adı geçmiyor!.. Daha doğrusu, İsrail’le ilgili “olumsuz” bir belge yok!..
Zannedersiniz ki;
İsrail, “yunmuş-arınmış” bir ülkedir... Hiçbir “entrika”ya karışmamış, “etliye-sütlüye” el uzatmamış, “masum” bir ülke!..
Sadece bu bile; “belgelerin İsrail tarafından sızdırıldığını” görmeye yeterlidir!..
Peki, niye sızdırdılar?..
Ve, neden bugünlerde?..
FÜZE KALKANI’NIN İNTİKAMI MI?
Önceki günkü Yenişafak’ta Taha Kıvanç’ın bir yazısı vardı... “Füze Kalkanı Projesi”nin onaylanmasından sonra; Türkiye’de pek çok insanın, birdenbire “İransever” kesildiğine dikkat çeken Taha Kıvanç, bir sohbet esnasında; kafasını “Ortadoğu dengelerine takmış” bir dostunun anlattıklarını şöyle yazdı:
“Lizbon Zirvesi’nde Türkiye’nin de ‘Evet’ demesiyle yürürlüğe giren NATO’nun yeni stratejik konsepti en çok İsrail’i hedef alıyor. İsrail’in dişine kadar silahlanmasının ve canı istediğinde etrafına (Gazze’ye ve Lübnan’a) saldırmasının en büyük gerekçesi elinden alındı çünkü...
“İsrail’in huzursuzluğu ve saldırganlığının en büyük gerekçesi, etrafının düşmanlarla çevrili olması ve günün birinde üzerine ölüm füzeleri yağdırılma tehlikesi altında yaşaması...
NATO’nun yeni stratejisi ise bu gerekçeyi İsrail’in elinden almaya yarıyor.”
Dostum tezini şu sözlerle tamamladı.
“İsrail’in üzerindeki ‘Filistin Devleti’ni tanıma’ baskısının arttığına tanık olacağımız günler yaklaşıyor. Aksi halde, İsrail yanlısı kalemler neden Türkiye üzerindeki baskılarını Lizbon Zirvesi sonrasında daha da arttırsınlar ki?
Zirve sonrasında İran’dan, ilişkileri bozmak bir tarafa itiraz sesi bile çıkmıyor ama İsrail yanlıları faaliyetlerini artırdılar. Sebebi bu...”
Yazının “Wikileaks’te yayınlanan belgeler”le, elbette hiçbir ilgisi yok... Ama, “belgelerin niye Lizbon sonrası yayınlandığı”nın sebebi az-çok anlaşılıyor...
İsrail, “Füze Kalkanı Projesi”nin onaylanmasıyla “elindeki kozlar”ın alınmasından dolayı, “ABD’den intikam almayı” düşünmüş olamaz mı?..
Hele de, “Filistin’i tanıma baskısı”nın artacağını biliyorsa!.. “İplerin Türkiye’nin eline geçeceğini” gören bir İsrail, öfkeden kudurmasın da ne yapsın?..
O da, bu öfkeyle, “belgeleri” açıklayıp, ABD’den intikamını aldı işte!..
Olay, şimdilik budur!..
HAYSİYETLİ DIŞ POLİTİKA
Aslına bakarsanız, “belge”lerin açıklanması, iyi de oldu... Çünkü, belgelerde “Türkiye’yi zor durumda bırakacak” yazışmalar yok... Hatta, tam tersine; Türkiye’nin ne kadar “tutarlı” ve ne kadar “haysiyetli bir dış politika” izlediği, hiçbir ülkeye karşı “ikiyüzlülük” yapmadığı, hiç kimseye “ihanet” etmediği, yüzlerine gülerken, “arkalarından dolaplar çevirmediği”, hiçbir “entrika”nın içinde yer almadığı açıkça görülüyor!..
AK Parti Hükümeti; bir tek “İslâmî eğilimli” olmak, “Neo-Osmanlıcı” emeller taşımakla itham ediliyor ki; bunlar, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu için, “utanç” vesilesi değil, birer “şeref madalyası”dır!..
Hiç olmazsa, hiç kimseye “tezgâhtar taktiği” uygulamamışlar... Yani, gelen “müşteri”ye gülücükler yağdırıp, dükkandan çıkarken, arkalarından el-kol işareti yapan “tezgâhtar”lar gibi yapmamışlar...
“Adam gibi adam” oldukları, belgelerden de açıkça görülüyor... Her işlerini “açık, net ve şeffaf” yapmışlar... “Gizli ajanda”ları hiç olmamış!.. Hiçbir liderin aleyhinde olmamışlar, hiçbirinin altını oymaya, kuyusunu kazmaya tevessül etmemişler.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle Bakü’de başka, Ankara’da başka konuşmamışlar... Tahran’da başka telden, New York’ta başka telden çalmamışlar... Şam’da şirin görünüp de Ankara’da kin kusmamışlar!..
Yani, “Ankara’da” ne dedilerse, “bütün dünyada” onu dillendirmişler!..
Belgeler, bunu “teyid” ediyor!..
İLHAM ALİYEV’İN İKİYÜZLÜLÜĞÜ!
Ama, “dost” bildiğimiz, “kardeş” bildiğimiz, “bağrımıza bastığımız” bazı ülkeler öyle mi ya?!?..
“Kardeş” bildiğimiz bazı ülkelerin birer “kalleş” olduğunu belgelerden öğrendik.
İşte, “Azerbaycan” örneği...
Biz Azerbaycan demekle kalmıyor, “Can Azerbaycan” diyorduk... Biz Azerbaycan’ı “kardeş” biliyor ve onlara “İki devlet, tek millet” gözüyle bakıyorduk... Onlara o kadar “ayrıcalık” gösteriyorduk ki; sırf kırılıp-gücenmesinler diye “Ermenistan açılımı”nı bile askıya almıştık!..
Peki, onlar ne yapmış?..
Tam bir “Brütüs”lermiş ki; bizi “arkadan hançerlemeye” kalkmışlar!..
İşte, belgeler ortada;
Azerbaycan lideri İlham Aliyev, bundan 3 yıl önce, yani 25 Şubat 2007’de ABD Dışişleri Müsteşarı William Burns’e şöyle diyor:
“Ruslar’la gaz anlaşmasını Türk dostlarıma kendilerinin bir doğalgaz dağıtım merkezi haline gelmesine izin vermeyeceğimizi göstermek için yaptık.
Erdoğan hükümetinden haz etmiyorum. Çok naif bir dış politikaları var. İnisiyatifleri hep başarısızlığa uğruyor. İsrail’e düşmanlıkları nedeniyle geleneksel dostlarını da kaybettiler.”
Şu “şarlatan”a bakın, şu “alçak”lığa bakın!.. Adam, kameraların karşısına geçip, Tayyip Erdoğan’a sarılırken pişmiş kelle gibi sırıtıyor ama Amerikalı diplomata diyor ki; “Erdoğan Hükümeti’nden hazzetmiyorum!”
Bu tavrın adı;
“Kardeşlik” değil, “kalleşlik”tir!..
“Alçaklık”tır, “şerefsizlik”tir!..
Ve dahi, “sahtekârlık”tır!..
Umarım, “MHP’li ve ülkücü kardeşlerimiz”, İlham Aliyev adlı, “kardeş” görünümlü bu “kalleş”i iyi tanırlar ve “onu savunmaya” devam etmezler!..
Tamam, “Erdoğan Hükümeti’nden hazzetmiyor” olabilir... Peki, “Türkiye’nin Doğalgaz Dağıtım Merkezi haline gelmemesi” için “Ruslarla anlaşma” yapmasına ne demeli?!?..
Demek ki; yüzümüze gülerken, aynı zamanda kuyumuzu kazıyormuş!..
“Kardeş” olan bunu yapmaz!..
Yapsa yapsa, “kalleş”ler yapar!..
Ne yalan söyleyeyim;
İlham Aliyev adlı “kalleş”in bu tavrı, hiç şaşırtmadı beni!..
Çünkü ben, bu adamı hiç sevmedim,
Zaten “babasını” da hiç sevmezdim.
HER LİDERE BİR KULP!
Malûm, “Wikileaks belgeleri”nde, dünyadaki birçok lidere birer “kulp” takılmış...
¥ Rus lider Putin’den “alfa erkeği” diye söz edilirken Medvedev için “durgun” ifadesi kullanılıyor.
¥ Afganistan lideri Karzai, “paranoyayla hareket eden güçsüz bir kişilik” olarak tanımlanıyor.
¥ Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy hakkında “alıngan ve otoriter kişilikli” ifadesi kullanılıyor.
¥ İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Hitler’le kıyaslanıyor.
¥ İsrail Başbakanı Netanyahu ise; “zarif ve alımlı” diye övülüyor ancak “sözlerini asla tutmadığı” belirtiliyor.
Yine malûm ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan’dan; “İsrail’den nefret ediyor!.. Müşfik bir aile babası... İşkolik... Mükemmeliyetçi” olarak söz ediliyor.
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’ten nasıl söz edildiğini belgelerde göremedim... Belki vardır da, benim gözümden kaçmıştır... Ona da bir “sıfat” taktılarsa, herhalde “Çağdaş Firavun” demişlerdir!..
Çünkü, ancak “Firavun”lar bu kadar “zalim” olabilir!..
“TÜNELLERİ YOK EDELİM!”
Şu hâle bakın;
Adam, bir yandan “Bağımsız Filistin Devleti’nin kurulmasını istiyor gibi görünürken”, bir yandan da “Filistinlileri aç bırakma”nın hesaplarını yapmış!..
Wikileaks’te yayınlanan belgelerde; Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek; ABD’ye Irak’a “adil bir diktatör” yerleştirme önerisinde bulunurken İran’ın atom silahına sahip olması durumunda ülkesinin de askeri nükleer program başlatabileceğini söylemiş!..
Mısır; ayrıca HAMAS’ı güçsüzleştirmek için, ABD’ye, “yardım tünellerini yok etme” ve “ambargoyu destekleme” sözü vermiş!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Filistin’in nefes borusu” olan o tüneller yok edilirse ne olur?..
Filistin’e hiç “yardım” gönderilemez ve insanlar “açlık”tan ölmez mi?..
Bu adam ne biçim “Arap” ve ne biçim “Müslüman”dır ki; “kardeşlerini açlıktan öldürmeyi” bile düşünmüş!.. Bunun adı “insanlık” değil, “Firavunluk”tur!..
Evet, iyi oldu... Belgeler, “başka bir maksatla” yayınlanmış olsa da; hiç olmazsa “maske”ler düştü, “kalleş”leri tanıdık!..
Bakalım, daha neler göreceğiz??.


“CHP, bir avuç elitist!”
“Wikileaks’ta yayınlanan belgeler”in, bir “İsrail operasyonu” olduğunu birçok “uzman” söylüyor... İsrail, “ABD gizli belgeleri”ni sızdırmakla; hem “ABD’den intikam” aldı, hem de bütün dünyaya “fesat tohumları” saçtı.
Benim, en çok şaşırdığım; CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Oyan’ın; “ABD ile aynı paralelde” konuşması... Belgelerde; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu için “Neo-Osmanlıcı bir yol izliyor” değerlendirmesi yapılıyor ya; CHP’li Oyan da; bu ithamlar için, “Malûmun ilâmı” demiş...
O halde; “malûmun ilâmı” bir belgeyi de biz açıklayalım...
Wikileaks’teki belgelerde, CHP’den şöyle söz ediliyormuş:
“CHP, bir avuç elitistten ibaret!”
CHP’nin iktidara yönelttiği “eleştiri”ler için de; “Alışılagelmiş sızlanmalar” ifadesi kullanılıyormuş, iyi mi?!?..
Yine CHP için, “İngilizce bir deyim” kullanılmış:
“A bunch of elitist ankle-biters!”
Bu ifadeyi kendileri “tercüme” etsinler de, “dışarıdan nasıl görüldüklerini” bilsinler!..
Ben tercümesini veririm de, ayıp olur!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi