Yardım Devlet’e mi, Halk’a mı?
Ortadoğu ülkelerini yangın yerine çeviren İsrail’in bu kez kendi içinde yangın çıktı.
Bir doğal afet yangını bu.
Çıkan yangında çok sayıda can ve mal kayıpları var.
İnsan, bu tür afetlerin çıkmasını, düşmanı için bile istemez.
***
İsrail’in Uluslararası yardım çağrısına ilk cevap veren ülke ise Türkiye oldu.
Tartışma da burada doğdu.
Başbakan Erdoğan’ın emriyle yangın uçakları afet bölgesine sevk edilerek ilk yardım İsrail’e ulaştırıldı.
Ancak, bu yardıma karşı çıkan ve tepki gösteren vatandaşlarımız öfke dolu:
“En büyük düşmanımız İsrail”e niçin yardım ediyoruz?
“Mavi Marmara katilleri”ne yardım mı edilir?
“Filistin’i kan gölüne çeviren işgalci bir devletin yaralarını sarmak bize mi düştü?...”
Bu ve benzeri sorular, Ülkenin adı İsrail olduğu için duygusal olarak anlaşılabilir.
Hatta, İsrail devletinin yaptıklarına bakınca haklı da görülebilir.
Ama, yapılan bu yardımın İsrail Devleti’ne değil de, İsrail’de yaşayan insanlara yapıldığını düşündüğümüzde iş başkalaşır.
Yangın, deprem, sel, kasırga ve benzeri doğal afetler söz konusu olduğu zaman yardıma muhtaç insanların, memleketlerine, ırkına, diline ve dinine bakılmaz.
İnsan olduğu için insanlık adına yardıma koşulur.
***
Türkiye, köklü medeniyet geleneğinden gelen merhamet ve yardımlaşma duygusuyla hareket ederek İsrail gibi gerçekten zulmü sabit, suçu kabarık ve sabıkası bol bir devletin çağrısıyla hemen yardım elini uzatmaktan geri durmadı.
Bunu yapmakla Türkiye, elbette bu zalim devleti ödüllendirmiş olmadı.
Yüzü kızarsın, mahcup olsun diye de yapmadı.
Sadece inancının ve asaletinin gereğini yerine getirdi.
İsrail halkına yardım etmek için bunu yaptı.
Bizler, öyle bir medeniyetin çocuklarıyız ki, cephede savaştığımız düşman askerleri yaralandığında bile yanına koşmuş, onu tedavi etmek için sağlık çadırına kendi omuzlarımızda taşımışızdır.
Savaşta bu böyleyken doğal afette durum elbette daha hassas ve evleviyetle olacaktır.
Vatandaşlar olarak yapılan yardıma karşı çıkarken maalesef göz ardı ettiğimiz şey şudur:
Yöneticilerle vatandaşları birbirine karıştırıyoruz.
Devletler başkadır, halklar başkadır.
Devleti yönetenlerle, yönetilen insanları birbirinden ayırmak gerekir.
Devletin politikalarını tasvip etmeyen, devlet yöneticilerini sevmeyen ve desteklemeyen nice muhalif insanların o ülkede var olduğunu bilmemiz gerekir.
Hatta bunlardan bir kısmının, son derece insaflı, dürüst ve makul insanlar olduğunu da yaşanan olaylara verdikleri tepkilerden anlıyoruz.
Unutmayalım:
Bu yapılan yardım, İsrail hükümetine yapılmış bir yardım değil, halka yapılmış bir yardımdır.
***
Türkiye kendine yakışanı yapmıştır.
Bu asil tavrıyla, İsrail’de yaşayan insanların gönlünü kazanmış, dünya kamuoyuna tarihte olduğu gibi bir kez daha insanlık dersi vermiştir.
Türkiye, bazılarının arzuladığı gibi aksini yapmış olsaydı, o zaman kendi inancıyla, tarihiyle ve savunduğu insanlık değerleriyle çelişmiş, ters düşmüş olurdu.
Olayı duyar duymaz eşimin de gayr-ı ihtiyari söylediği gibi;
“Taş atana ekmek atan, her zaman kazanır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.