Sol Kemalistlerin olduğu her yerde postal sesi duyulur
Çarşamba akşam haberlerinin flaş konusu kısaca 'Mülkiye' diye bilinen AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki olaylardı.
Bildiğiniz gibi, "Anayasa" temalı konferansa Burhan Kuzu ve Süheyl Batum davetliydi.
Salona hâkim olan Sol Kemalistler önce laf atarak, suçlayarak, sözünü keserek Batum'u konuşturmadılar.
O kadar rahatsız ettiler ki sonunda Batum bu yaptıklarının faşistlik olduğunu söyledi. O gittikten sonra sıra Burhan Kuzu'daydı. Anlaşılan öğrencilerin asıl hedefi oydu. Tartışmayı filan bir yana bırakıp Kuzu'yu yumurta yağmuruna tuttular.
Birçok TV kanalı ve yorumcu, iki olayı aynı kaba koyarak değerlendirdi.
Tamamen yanlış bir bakış açısıydı bu:
Batum'un konuşturulmaması tali, münferit bir olaydı. Adeta bir kazaydı.
Çünkü yumurtacılar, 1982 Anayasası'nı, demokratik bir Anayasa ile değiştirmeyi amaçlayan kesimleri hedef almıştı:
12 Eylül referandumu için "Yetmez ama Evet" diyenleri (Genç Siviller, DSİP, vd.), demokrat aydınları, liberal görüşlüleri, Saadet Partilileri, AKP'lileri susturmaya çalışmışlardı.
Bu Sol Kemalistlerin, Batum'u engellemeye çalışması, kayda değer bir olay değildi.
Asıl konuşulması ve yorumlanması gereken Burhan Kuzu'ya yapılan saldırıydı.
***
Not 1: Evet, saldırı! Giyinmiş kuşanmış, hazırlık yapmış ve zamanından ayırarak oraya gelmiş bir hocayı, efendi bir siyasetçiyi yüzlerce yumurta atarak susturmak ve üstünü başını kirletmek düpedüz bir saldırıdır.
Not 2: Kuyu'ya yapılan saldırıyı, "Rafadan Demokrasi" diye şirinleştirmeye ve önemsizleştirmeye çalışan ya da "yumurta, taş değildir" diyen medyacıları kaydediyorum. Faraza KAGİDER'de ya da ODTÜ Mezunları Derneği'nde konuşma yaparken, itinayla ütülenmiş gömlek ve ceketlerinin tam ortasına birkaç yumurta çakılabilir.
O anda, yüzlerinde belirecek ifadeyi çok merak ediyorum! "Ay ne komik, ben de Çılbırcan oldum" diyebilecekler mi bakalım?
(Çılbır: Kaynamış suyun içine kırılan yumurtanın, piştikten sonra kevgirden geçirilip, üzerine sarımsaklı yoğurt ve sos dökülmesiyle hazırlanan yemek.)
***
Nerede kalmıştık? Evet, Süheyl Batum'a yapılan talidir, önemsizdir, kazadır, tesadüftür, dedik.
Peki, sonra ne oldu?
Batum'u susturanlar, dün gidip ondan özür diledi.
(Not 3: CHP Genel Sekreteri Batum, "Ben kesinlikle bunlara faşizan hareketler, faşist hareketler demedim, CHP olarak demeyiz de..." demiş. Şaşırdık mı? Hayır! Çünkü tornistanlık bulaşıcıdır.)
Ya asıl saldırılan kişi? Yani Burhan Kuzu? Hayır. Akşam saatlerine kadar ondan özür dileyen olmadı.
***
Peki, kim bunları yapanlar?
Onlar 'Sol Kemalist'ler... Bunların Sosyalizm ile Kemalizm'in harmanından oluşan bir fikir aşureleri var.
Bunu cumartesi günü Dolmabahçe'de taşıdıkları pankartlarda dile getirdiler.
Mesela şöyle: "AKP ve rektörlerinin; piyasacı, gerici oyununu bozacağız."
İşte her şey orada yazılı: "Piyasacı" lafı solculuklarını gösteriyor. "Gerici" kelimesi ise Kemalist olduklarını...
Pratik bilgi: Bir yerde Sol Kemalistlere rast gelirseniz, anlayın ki vesayet rejimi orada bayrak göstermekte.
Ayaklarındaki spor ayakkabılar yanıltmasın, postalların gölgesidir onlar!
***
Not 4: Dolmabahçe'ye inen öğrencilerin talepleri varmış da... Bunu Başbakan Erdoğan'a ileteceklermiş de... Polis izin vermemiş de...
Peki, cumartesiden bu yana neredeyse bir hafta geçti. Göstericilerin taleplerini öğrenebilen var mı?
Diyelim ki 10 madde halinde bir talepler listesi gördünüz mü?
Ben arıyorum, bakıyorum, bulamıyorum.
Samimiyim! Gören, okuyan varsa lütfen bana da göndersin.
Ama gazetelerde yayınlanmış, afaki laflarla doldurulmamış, somut talepleri sıralamış bir listeyi kastediyorum...
"İşte Başbakan'a ulaştıramadığımız talepler bunlardı" diyen, somut isteklerin listesi...
Yoksa bunlar, talebi yani içeriği olmayan bir "Dadaist Gösteri" mi yaptı?