Silah ruhsatı lobisine mânevi yumurta!
Silâh Kanunu Tasarısı'yla ilgili haberler beni şaşırttı; yeni tasarı silâh almayı kolaylaştıracak, tek doktorun raporuyla geçici ruhsat verilebilecekmiş. Tasarının ayrıntıları uzun, üstelik adı üstünde henüz "tasarı" safhasında fakat istikameti ve niyeti açık; ruhsatlı silâh edinmek, eskiye göre daha kolaylaşacak.
Devletin niçin bazı vatandaşlarına silâh ruhsatı bahşederken bazılarından bu hakkı niçin esirgediğini asla anlayamamışımdır; ya hepten yasaklar veya -eğer bu bir haksa!- herkese verirsiniz. ABD Anayasası'nda böyle bir madde var nitekim; vaktiyle bütün ABD vatandaşlarına tanınan silâh taşıma hakkını bazı eyaletler -haklı olarak- sağından solundan budayıp yasak getirmeye başlayınca Anayasa mahkemesi 5'e karşı 4 oyla hakkın kısıtlanamayacağına karar vermiş. Bizimkiler de çaktırmadan memleketi ABD'ye, -pardon Teksas'a- döndürecek adımlar atıyorlar anlaşılan.
Onların bileceği iştir ama bizde durum farklı. Halkın silâhlanması konusunda kara Avrupası doktrini geçerli bizde; kısaca şu: Silâh tekeli devletindir, vatandaş silâhsız gezer ve devlet onu korur.
Birer mekanik endüstri ürünü olarak silâhları severim; imkânım olsa koleksiyonunu bile yaparım fakat, metal bir boncuğu bir insanın etine hızla girsin ve onu öldürsün diye tasarlanan bir cihaz olarak dünyanın en alçakça makinası olarak bakıyorum silâha. Bizim oralarda "takma yürek" derler buna, çünkü insanlar arasındaki tabii güç dengesini -tabiata aykırı şekilde- değiştirir; ödleği cesur, güçlüyü zebûn gösterir. Ateşli silâhların temel niteliği kalleşlikleridir; uzaktan iş görürler.
Silâha karşıyım; -ruhsatlı veya ruhsatsız farketmez- silâhlanmaya da karşıyım; Meclis'in yapmakta olduğu tasarıya da, bundan önce Özal zamanında genişletilen ruhsat kapsamına da karşıyım.
Kanunlarımız silâh taşımayı sıradan vatandaş için uygun bulmuyor, yasaklıyor; bu yasağın felsefî karşılığı şudur: "Senin artık silâh taşımana gerek yok; senin taşıman gereken silâhı, güvenlik güçleri aracılığı ile artık taşıyacağım; buna mukabil senin güvenliğini garanti ederim." Evet, bu anlaşılabilir ve mâkul bir teminattır, içi doldurulmak kaydıyla elbette... Oysa ki, genel yasağın hemen ardından "Kılıfına uydurana silâh vermemezlik etmeyiz; gel vatandaş gel!" düzenlemeleri başlar ve neticede yurttaşlardan bazıları, ruhsat yönetmeliğindeki şartları haiz oldukları için silâh taşımaya, ötekiler yine silâhsız gezmeye devam ederler.
Bazı vatandaşlara beline silâh kuşanmak imtiyazı verirken diğerlerinden aynı hakkı esirgemek; bu esnada ruhsatsız silâh taşıdığı gerekçesiyle kimilerinin burnundan getirmek bir devlet aczidir. Felsefi ve mantıkî tutarlılıktan mahrumdur.
Bu tasarıyı gündeme getiren vekilleri, destekleyen parti gruplarını ve partileri, iktidarıyla muhalefetiyle hepsini protesto ediyor, bu gazete köşesinden yüksek huzurlarına birer adet mânevî yumurta yollayarak tutarlı davranmaya davet ediyorum: Ya tamamen yasaklayınız, -ki doğru olanı budur; meşru cebir kullanan kamu otoritesi olmanın gereği budur; asker ve polis silâh taşıyorsa, benim şahsen silâhlanmam doğru olamaz!- veya ABD Anayasası'nın ve yüksek mahkeme üyelerinin yaptığı üzere tamamen serbest bırakırsınız; el mi yaman bey mi yaman görünür!
Bana kalsa dizi filmlerdeki silâhlı sahneleri bile mozayikle kapatır, seyredilmez hale getiririm ve bence doğrusu da budur.
Başka işiniz mi kalmadı efendiler? Sizden sonra gelecek hükümet her kim ise, o çıkarsın bu kanunu!..