Karla karışık yağmurlu bir İstanbul günü
Nasip olursa bu yazının yayınlandığı gün yine soğuk bir şehrimizin sıcak insanlarıyla beraber olacağım.
Geçtiğimiz Cumartesi İstanbul’da, karla karışık yağmur, bir de fırtına vardı. Hava durumu, terör haberleri gibi sunuluyordu.
Haberlerin terör havasına aldırış etmeden, dostum Bünyamin Bey ile dışarı çıkmaya karar verdik ve istikametimizi Sultanahmet’e çevirdik.
Meğer dışarısı ekranlardan ürkütüldüğü kadar korkunç değilmiş, sıradan bir kış günüymüş ve insanlar da sokaktaymış. Tedirgin edici bir şey yokmuş.
Bu hava şartlarında bastonlarla, koltuk değnekleriyle etrafı gezen turistler vardı. Onları görünce kendimizden utandık.
Bu hayıflanmamız sürerken, Yahya Kemal’in ifadesiyle; Ankara’nın en güzel tarafı olan İstanbul’a dönüşü yaşayan Ankaralı ustaları gördük.
¥
Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz ile TYB onursal başkanı ve yazarımız D. Mehmet Doğan ve yönetim kurulu üyesi Ahmet Fidan İstanbul’a gelmişler.
Yazarlar Birliği ekibi Çemberlitaş’ta bulunan Cennet Mekân Abdülhamid’in kabrini ziyaret edip Fatiha okumuşlar.
Hoş beşten sonra; “Bir ziyaret daha yapar mısınız” diye sordum. “Tabi bu hava şartlarında evden geldiyse” diye de ilave ettim.
Kimi ziyaret edeceklerini sormadan “Olur” dediler. İşte dost ve vefa canlısı olmak böyle bir şey olsa gerekti.
“Hekimoğlu İsmail ağabeye uğrayalım, Ankara’dan sırf bu ziyaret için bile gelinir” dedim.
Ankara ekibi sevinerek “Haydi” dediler ve Timaş Yayınları’na doğru yürüdük. Yine caddelerde oldukça yaşlı turistlere rastlayıp, iç hayıflanmam sürdü.
Timaş’a varıp, Hekimoğlu ağabeyin kapısını çaldık ki, Hekimoğlu İsmail çoktan gelip masasına oturmuş ve çalışıyordu.
Malum yürüyemiyor ve yazamıyor. Tekerlekli sandalyesiyle işinin başına geliyor ve ellerini kullanamadığı için o söylüyor torunu yazıyor.
Ziyaretçilerini görünce çok sevindi. Hal hatır iletişimi sürerken araya girip;
“Ağabey dışarısı malum neden geldiniz” diye sordum. O da cevaben;
“Hava gayet güzel, önemli olan korkanların sokağa çıkamadığı zamanlar çıkmalı ki hizmet yürüsün” dedi.
¥
Necip Fazıl’dan, Büyük Doğu’dan, Nutuk’tan, Mehmet Akif’e kadar hızlı ama yararlı bir sohbet yapıldı.
Hekimoğlu ağabey yine günün sözünü söyleyerek taşı gediğine oturttu.
“Atatürkçüler Nutuk’u, milliyetçiler de Akif’i anlamıyor. Her ikisinin anlaşılmaması, dil üzerinde oynanan oyunların sayesindedir” dedi.
Dil ustası ve söz ustası D. Mehmet Doğan da Hekimoğlu’nun tespitlerine katkıda bulunarak; “Dünyanın en zengin dilinin Türkçe olduğunu, ama beş yüz kelimeye hapsedildiğini” söyledi.
Biliyorsunuz D. Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlüğü’ndeki kelime sayısı yüz bini aştı. Yüz binlerle ifade edilen bir dilin ne hale geldiği ortada.
Bu anlamlı ziyaretten sonra dışarıdaki havanın artık nasıl olduğu hiç birimizin umurunda değildi. Bütün mesele; neye nasıl baktığımızla ilgiliydi.
Kendi kendine zırvalamış Kamer Genç.. “Adnan Menderes kimdir?” diye sormuş.. Sonra; “İstanbul Emniyet Müdürünü Bitlis’e tayin ederek, karısıyla ilişkiye giren kişidir” diye kendince bir yanıt vermiş.. Espri desen espri değil. Şaka desen şaka değil.. Alkolün etkisiyle böyle konuşuyor olsa gerek..
(Şimdi diyeceksiniz ki, biz Kamer Bey’in ayık halini de biliriz)
¥
Sevgili okurlar, böylesine gayr-ı hukuki bir yargılama neticesinde, üstüne atılı aşağılık iftiralardan dolayı yargılanan demokrasi kahramanlarımızın arkasından elbette ağıt yakmasını beklemem Kamer Genç’in.. Fakat birkaç hususun altını çizmemize izin verin.. “Adnan Menderes kimdir?” sorusuna verilecek onlarca yanıt vardır. Hiç kuşku yok ki, 27 Mayıs kanlı darbesini tertipleyen iradeyi destekleyen bir kaç kendini bilmezin vereceği cevaplar içinde, abuk-subuk ithamlar ve yalanlar da olacaktır. Ama bu “Menderes Kimdir?” sorusuna verilen gerçek yanıtların yanında her halde yüzdelerle değil, bindelerle ifade edilecek kadar az kalacaktır.. İşte o az sayıdaki yalancıdan biri de Kamer Genç.. Neden yalancı? İsterseniz bu sorunun yanıtını, Kamer Genç’in, Bitlis’e tayin ettirip eşiyle Menderes’in ilişkiye girdiğini iddia ettiği adamın oğlundan alalım; İstanbul eski Emniyet Müdürü rahmetli Faruk Oktay’ın oğlu Hasan Emre Oktay der ki: “Babam, 27 Mayıs’tan sonra Yassıada’da işkence altında öldürüldü. Annem rahmetli Fatma Nimet Oktay ise o zaman 54 yaşında, 6 doğum yapmış, iki ciddi ameliyat geçirmiş, siyatik hastalığından bacakları yürüyemeyecek kadar incelmiş bir kadıncağızdı. Annemin dilinde sürekli Kur’an vardı. Babam hiçbir vakitte Bitlis’e tayin olmadı.”
¥
Daha ne diyeceksiniz ki bu adama? Gelin biz Menderes’i bırakalım, merhum Oktay ve eşine rahmet okuyarak geçelim Kamer Bey’e.. Sorsak şimdi herhangi bir kişiye; “Kamer Genç’i nasıl bilirsiniz?” diye.. Ne yanıt alırız? Mesela Turgut Özal dendiğinde ne söylenir; “hür teşebbüsü destekleyen adam” değil mi? Ya da Ecevit için mesela denir ki; “Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapan lider”, Erbakan için hemen ilk akla geliveren; “çalışanlara tarihin gördüğü en yüksek zammı veren başbakan” değil mi? Arttırabilirsiniz örnekleri.. Peki ya Kamer Genç dendiğinde akla ilk ne gelir? “Çiçek sularken yakalanan siyasetçi”... Sadece benim aklıma mı ilk bu geliyor acaba diye düşünüp, tanıdığım bir çok kişiyi aradım ve bu yazıdan bahsetmeden sordum.. İlk anda aklınıza ne geliyor diye.. İsterseniz siz de deneyin. Sorun etrafınızdakilere. Bakın ne yanıt alıyorsunuz.. Biraz daha zorlarsam belleğimi mesela şu gelir aklıma; “Referandumda evet oyu veren % 60’lık seçmene ‘aptal’ diyen adam.” Az daha zorladığım zaman yine çiçeklere gidiyor mesele.. O magazin programına telefonla bağlanıp, çiçek suladığını belgeleyen gazetecilere o... diye bağırdığını hatırlıyorum mesela.. Kusura bakmasın ama, “Menderes kimdir?” sorusuna verilecek binlerce yanıt var.. Ama “Kamer Genç kimdir?” sorusunun yanıtı biraz kısır..
KAMER GENÇ 12 EYLÜL’DEN YARGILANSIN
Ama eminim 12 Eylül’ü yargılamak için iddianameler tanzim eden savcılarımızın aklına yeni bir şeyler gelecektir.. Zira 12 Eylül idaresince tertiplenen danışma meclisinin hakim üyesidir Kamer Genç. Şimdi ise darbecileri yargıdan kurtaran geçici 15. Madde kalktı. Artık dokunulmazlıkları yok. Tıpkı Kenan Evren gibi, Kamer Genç de fıstık gibi yargılanabilir. Yürekli savcılara bakar bu iş.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.