Eğitimde Nal Toplamak
Üç yılda bir OECD tarafından yapılan PISA eğitim araştırmasının sonuncusunda Türkiye yine nal toplamış. Bu araştırma dünya genelinde 15 yaşındaki 470 bin öğrenci soruşturularak hazırlanmış.
Ülkemiz PISA eğitim araştırmalarında on yıldan berihiçbir ilerleme kayd etmemiş.
Dünya ülkeleri listesinin en sonlarındaymışız. Eğitimde nal topluyormuşuz, nal topluyormuşuz, nal nal nal!..
Gazetelerde bu konuyla ilgili haberleri okuyunca hiç şaşmadım.
Bizdeki resmî ideoloji, Tevhid-i Tedrisat sistemi ile eğitimde başarılı olmamız, çağı yakalamamız mümkün ve muhtemel değildir.
Resmî ideoloji köleleri, meftunları, bağlıları eğitim deyince neleri anlıyor?
(1) Çoğu çürük, hepsi mimarlık sanatı açısından çirkin okul binaları.
(2) Kemalist ideolojiyi ayakta tutmak için tanzim edilmiş bir eğitim sistemi.
(3) Genellikle son derece yetersiz, zevksiz, tatsız tuzsuz, çağ dışı, kötü kağıtlı, kötü dizaynlı, dünyadaki benzerlerinin çok altında ders kitapları.
(4) Genellikle haddinden fazla dolu dershaneler.
(5) Sadece okullarda ve dersliklerde yekun olarak milyonlarca adet Atatürk portresi, büstü.
(6) Doğru dürüst genel kültür veremeyen,
(7) Doğru dürüst millî kültür veremeyen,
(8) Doğru dürüst millî kimlik aşılayamayan... okullar.
(9) Bu eğitim sistemi ile okullara ve sınıflara bilgisayar koymakla ilerleme olacağını sanan özürlü zihniyet.
(10) Bilgi ve kültür veremediği gibi ahlak ve karakter terbiyesi de veremeyen bir eğitim sistemi.
(11) Genç nesillere, çocuklarımıza sanat kültürü, estetik ve güzellik duygusu veremeyen totaliter ve ideolojik bir eğitim sistemi.
(12) Düşünebiliyor musunuz?.. Türkiyeli bir genç liseden mezun oluyor ve 1928'den önce yazılmış, basılmış Türkçe kitapları, belgeleri okuyamıyor.
(13) Büyük dedelerinin, atalarının mezar taşlarındaki Türkçe kitabeleri okuyamıyor. Bu ne korkunç bir cahilliktir. Allah hiçbir kavmi, toplumu bu hale düşürmesin.
(14) İstanbul'daki bir lisenin kapısına yakın bir yerde, okuldan öğrencilerin dağılış saatinde bekleyin ve gözleyin. Önce erkek öğrencilere bakın: Gömleklerin yaka düğmesi açılmış, kravat gevşetilmiş yular gibi sallanıyor, gömleğin etekleri pantolonun üzerine çıkartılmış, hava iyiyse ceket çıkartılıp ele alınmış, gruplar halinde kaba saba konuşup gülüşerek yürüyorlar. Kabil olsa da konuştukları konular ve laflar kaydedilebilse, bir sürü boş laf... Memleket gençlerini bu hale kendileri değil, Derin Devlet denilen, resmî ideoloji denilen, Tevhid-i Tedrisat sistemi denilen ucube getirmiştir. Çocukların kabahati yoktur.
(15) Bundan yüz on sene önce, Osmanlı devletinin liselerinde okumuş gençler; Türk edebiyatının en büyük klasik şairi ve edibi Fuzulî divanını okuyorlar, bu okumadan zevk ve haz alıyorlar, metin şerhi yapabiliyorlardı. Soruyorum: Şu 2010 yılında bütün Türkiye'de böyle bir tek öğrenci bulup gösterebilir misiniz bana?
(16) Çağdaş ve laik eğitim sistemi genç nesillere zengin, yazılı, edebi Türkçe'yi bile öğretemiyor.
(17) Çocuklarımıza liselerde mantık okutamıyoruz, mantık öğretemiyoruz.
(18) Tarih de okutup öğretemiyoruz.
(19) Bir iki sene önce Adana'da bir lisenin birkaç öğrencisi bodrum katında kalorifer dairesinin yanında küçük bir odada namaz kılıyor diye dinsizler kızılca kıyamet kopartmışlardı.
(20) Bizdeki bozuk sistem, bozuk eğitim okullarda başörtülü kızlara izin vermiyor.
(21) Başörtülü kadın öğretmenlere izin vermiyor.
(22) Neymiş, laikliğe aykırıymış, ilericiliğe aykırıymış. Be adamlar, be kadınlar! Cevap verin: Sizin şu bozuk sisteminiz ileri midir? İleri ise niçin PISA eğitim araştırmasında nal topladınız?
Netice:
Türkiye bugünkü eğitim sistemi ile sağlıklı ve âdil bir şekilde gelişemez, kalkınamaz.
Totaliter ve ideolojik Tevhid-i Tedrisat sistemi lağv edilmeli, geleneksel millî kültür ve kimlik üzerine kurulu bir eğitim sistemine dönülmelidir.
Türkiye'mizde İngiltere'deki Eton Koleji gibi güçlü ve vasıflı okullar açılmalıdır.
İngiltere'de olduğu gibi her sabah derslere başlanmadan önce okul camiinde dua edilmelidir.
Aileleri öyle isteyen bütün kızlar okullara başörtüsü ile gidip okuyabilmelidir.
Dindar kadın öğretmenler başörtüsü ile ders verebilmelidir.
Öğretmenlik ve eğitimcilik ülkenin en gözde, en parlak meslek dalı haline getirilmelidir.
Türkiye'nin yeni okullarına dünyanın en ileri, medenî, zengin ülkelerinden öğrenciler gelip okumalıdır.
Müslümanların, İngiltere'deki Eton kolejini model alarak, modern ve mükemmel Tevhidî özel liseler açmalarına izin verilmelidir.
Türkiye eğitim, mektep, lise bakımından Japonya'yı, Tayvan'ı, Singapur'u, Güney Kore'yi, İsveç'i, Norveç'i geçmelidir.
Eğitimimiz Sabataycıların, Kriptoların, Kemalistlerin, Masonların tahakkümünden kurtarılmalıdır.
Hür eğitim... Milli eğitim... Millî kimliğimize dayalı eğitim... Tevhidî eğitim... Yazılı, edebî, zengin Türkçe öğreten eğitim... Mantık öğreten eğitim... Estetik ve sanat kültürü veren eğitim... Dünyaya ve insanlığa ışık saçan eğitim... Genç nesillere adalet, insaf, hakkaniyet, doğruluk ve dürüstlük, mürüvvet, fütüvvet, ruh asaleti, iffet, şeref, şecaat kazandıran eğitim.
Türkiye'nin şu anda uluslararası şeffaflık ve temizlik notu (10 üzerinden) 5'in altındadır. Yani kokuşma konusunda berbat bir vaziyetteyiz.
Benim istediğim eğitim sistemi kurulur ve yeni nesiller iyi yetiştirilirse bu not 7'ye yükselecek, ülkemiz temizlenecek ve iyileşecektir. Gerçek kalkınma ilimle, irfanla, kültürle, ahlak ve faziletle, sanat ve güzellikle, adaletle olur.
Bugünkü eğitim bir yabancılaşma eğitimidir.
* (İkinci yazı)
Edepli, İnsaflı, Olumlu Tenkitler
1970'li yıllarda haftalık BÜYÜK GAZETE'yi yayınlamaya başladığımda okuyucularıma "Övgü mektuplarınızı çöp sepetine, tenkit mektuplarınızı posta kutusuna atınız" demiştim. (O zaman e-mail, cep telefonu falan yoktu, iletişim genellikle mektupla sağlanırdı. Şehrin birçok yerinde PTT'nin içine mektup atılan posta kutuları vardı...)
Hep aynı fikirdeyim...
İnsana övgülerden yarar değil, zarar gelir.
Bana biri mücahid dese, ben de buna inansam ve sevinsem, ayıp ve gülünç olmaz mı?
Tenkitler faydalı ve yapıcı olmak şartıyla çok yararlıdır.
Lakin bu devirde, bazı Müslüman vatandaşlar tenkit konusunda yapıcı olamıyor.
Beğenmediği bir fikir ve görüş olunca hakaret ediyor.
Bu ise büyük bir kemalsizliktir.
Hattâ bazı Vehhabiler çok ileri gidip, birtakım Müslümanlara müşrik ve kafir diyor.
Faydalı ve olumlu tenkitlerin şartları vardır:
1. Hakaret etmeyecek.
2. İmanına, dinine dahl etmeyecek.
3. Selamdan sonra kelam edecek.
4. Tenkit ettiği kimse kendisinden büyükse câhil de olsa hürmet edecek.
5. Küçük biriyse şefkatli ve merhametli bir üslupla tenkit edecek.
6. Kırıcı ve vurucu olmayacak.
7. Delilli ve gerekçeli tenkit edecek.
8. Muhtelefün fih (ihtilaflı, çeşitli yorumlara konu olmuş) mevzularda taassub göstermeyecek.
Bazılarının dikkatlerini şu hususa çekerim:
İsim vermeden "Namazın farziyetini inkar eden kafir olur" demek caizdir ama kimlik göstererek, isim vererek bir kimseye "Sen namazı inkar ettin, öyleyse kafirsin" denemez. Niçin denemez?
(1) Müdafaa (savunma) hakkı kutsaldır. Önce adamı sorgulamak gerekir. Sen böyle bir şey dedin mi?
(2) Bir insanın küfrüne hüküm verebilmek için gerçek-icazetli bir müftünün geçerli fetvası lazımdır.
(3) Sadece fetva ile de bitmez. Salahiyetli ve vazifeli kadı'nın (İslâm hakiminin) bu fetva üzerine dayanan şer'î bir ilam (mahkeme hükmü) vermesi de gerekir.
Bu devirde birtakım cahiller ve sorumsuzlar isim vererek, kimlik beyan ederek kafirdir, müşriktir diye işkembeden hükümler veriyor. Ne korkunç bir anarşi!..
Bendeniz kendimi iyi, faziletli, sâlih birMüslüman olarak görmem ve göstermem. Lakin mü'min ve Müslüman olduğumda şek ve şüphe yoktur. Bağlı olduğum Mâturidî itikadına göre bir Müslümana "Sen mü'min misin?" diye sorulursa cevab olarak "Hakka (elbette, kesin olarak) Müslümanım" demesi gerekir. Bu konuda şüphesi olmak caiz değildir.
Bazı muhterem din kardeşlerimizden rica ediyorum. Tenkit etsinler, lakin bu tenkitleri faydalı, olumlu ve itidalli olsun. Selam versinler, hayır dua etsinler. Yanlışımız varsa delilli ve gerekçeli olarak doğrultsunlar "Sen müşriksin, sen kafirsin" gibi laflar tenkit değildir.
Bir de şunu unutmasınlar: Bendeniz itikad konularında Mâturidî, fıkıhta Hanefî olan nâçiz bir Ehl-i Sünnet Müslümanıyım. Şeriat çizgisinde olmak şartıyla tasavvufa ve tarikatlara taraftarım. Vehhabîliğe, mezhepsizliğe, telfik-i mezahibe, Fazlurrahman mezhebine, reformculuğa, Afganî cereyanına karşıyım.
Evet tekrar ediyorum: Yapıcı, delilli, gerekçeli, edeb ve terbiye dahilinde, kardeşlik bağlarını kopartmadan yapılan tenkitler yararlı olur.
Bir mü'mini tekfir edenin kendisi kafir olur.