Maraş Bu Değil
Maraş, barışın, huzurun, mutluluğun, kendine yeten refahın, dağın, vadinin, ovanın, ırmağın, suyun, yeşilin, yamacın, iklimin ve güzel insanların kentidir. Yani Maraş insanı kadar tabiatı da harika bir coğrafyadır. Bu şehre ürkerek gelen nice bir memur, ya buradan ağlayarak gitmiştir, ya da hiç gitmemiş, burada kalmış ve vatan edinmiştir.
Bundan otuz yıl önce de Maraş bu değildi. Ama ülkede darbe yapmak isteyen karanlık güçler bu şehri provoke için uygun gördüler ve işleye işleye orada çok büyük bir faciaya sebep oldular.
Bu yüzden yok yere bir zaman Maraş’ın adı kanlı terörle anılır oldu. Oysa bilenler bilir, Maraş bu değil.
Geçmişte yaşanan o uğursuz olayların arkasındaki derin güçler, maalesef bir kere daha kazandılar. Bu acı olayların arkasından sıkıyönetim ilan edildi ve derken 12 Eylül ihtilali geldi. Amaç da buydu zaten.
Maraş ve insanı yiğittir. Her yiğit gibi iyi niyetlidir. Herkesi kalbince bilir. Bu yüzden biraz da saftır. Ahlak ilmine göre bu tabii bir durumdur. Aynı delikten iki kez sokulmadıkça bu saflık noksanlık da değildir. Başına ilk defa gelen bu provokeyi anlamadı Maraşlı. İstendiği kadar olmasa da ister istemez olayların içinde yer aldı. Fakat bunun acısını çok çekti, hala da çekiyor.
İşte bu günlerde haberlerde izlediniz. Kahramanmaraş Olaylarının 32. yıl dönümü dolayısıyla Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından Kahramanmaraş Müftülük Meydanı'nda kitlesel basın açıklaması etkinliği düzenledi.
Burada konuşma yapan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, Kahramanmaraş'a ''bir yarayı kaşımaya, kin ve nefret duygularını körüklemeye'' gelmediklerini vurguladı.
Olaylardan 32 yıl sonra Kahramanmaraş'ta olduklarını ve hayatını kaybedenleri anmak için geldiklerini ifade eden Balkız, ''Biz bugün buraya bundan 32 yıl önce bu topraklarda hayatlarını kaybetmiş olan canlarımızı anmaya geldik. Aleviler olarak kin tutmuyoruz. Ama incitile incitile incitilecek yerimizin kalmadığının da farkındayız. Bu nedenle örgütleniyoruz'' dedi.
Bu toplantının olacağı günler öncesinden biliniyordu. Aleviler adına açıklama yapan Maraşlı genç de çok sıcak mesajlar vermişti. Amaçlarının yeni acılara sebep olmak olmadığının üstünde ısrarla duruyordu.
Bence de Maraş’ta böyle bir toplantı faydalı değildi. Kabul edelim ki şehirde bir endişe de vardı. “Yeni acılara sebep olmamalıyız şimdi. Keşke kaşımasalar bu yarayı” diyordu birçok insan. Böyle bir toplantıyı Maraş’ta uygun bulmuyorlardı. Bu endişelere de elbette saygı duyulur.
Ama madem istiyorlar, yasal olarak hakları var, öyleyse bu toplantıyı anlayışla karşılamak lazım değil miydi? Böyle olsa ne kaybedilirdi ki?
Bence yapılacak iki şey vardı. Birincisi, şehirdeki bütün alevi Sünni sivil toplum kuruluşlarının bu toplantıya beraberce katılmaları ve gerçek failleri ortaklaşa kınamaları idi. Darbe yapmak için halkı birbirine kırdıranların ortaklaşa lanetlenmesi idi. Fakat bu biraz zordu elbette. Halka bunu kabul ettirmek ve sağlıklı bir katılımı sağlamak gerçekten zordu.
O yüzden ikincisi daha sağlıklı gözüküyordu. O da Sünnilerin bu toplantılara hiç katılmamaları, Alevileri toplantıları ile baş başa bırakmaları idi.
Bir Maraşlı olarak söylüyorum, varsın yurdun dört bir yanından Alevi vatandaşlarımız gelsinler, dertlerini dile getirsinler, iyi temennilerde bulunsunlar, sonra da esenlik içinde geldikleri gibi yurtlarına geri dönsünler.
Çünkü böyle bir toplantı onların yasal hakkıdır. Hakka hukuka saygı duymak gerekmez mi? Kendimiz için istediğimizi başkalarından hangi hak ve vicdanla esirgeyebiliriz?
Doğrusu biz de böyle olacağını ümit ediyorduk.
Nitekim şehirde genel hava da böyleydi. Halk toplantıdan uzak durmuştu. Maraşlı sakin ve vakur, uzaktan seyreylemişti.
Fakat devlet ve hükümet de demek endişeliydi ki, gerekli tedbiri fazlasıyla almıştı. Kitlesel basın açıklaması dolayısıyla kentte Kahramanmaraş'ın yanı sıra Adana, Kayseri, Adıyaman, Mersin, Gaziantep, İskenderun, Şanlıurfa ve Sivas'ta görevli bin 500 polisle yoğun güvenlik önlemleri alındı. Meydana açılan caddeler ve sokaklar barikatlarla kapatıldı, katılımcılar 5 ayrı kontrol noktasında üzerleri aranarak meydana alındı. Meydanın çevresindeki apartmanların balkonlarında keskin nişancı polisler görevlendirildi.
Beklendiği gibi kitlesel basın açıklamasına Kahramanmaraş ve diğer illerden katılım oldu. Etkinliğe Kahramanmaraş dışından katılanlar, basın açıklamasının ardından otobüslerle kentten sağ salim ayrıldı.
İşte tam bu sırada hiç de istemediğimiz hoş olmayan bir olay yaşandı. Daha evvel darbeler için kullanılan gençliğin bir kesimine mensup olanların bugünkü temsilcisi sayılanların sloganlarını kullanan bir grup genç, bu toplantıyı basmak istedi.
Kimdi bunlar? Gerçekten de o gurubun üyeleri mi idi? Yoksa yeni bir oyunun figüranları mı idi? Bunu ileride göreceğiz. Ama bir gerçek var, sanki tarihten hiç ders almamış gibi davranıyorlardı. 12 Eylül Darbesi üzerlerinden buldozer gibi geçmişti bu gençlerin haleflerinin. Şimdi onların selefleri yaşanan onca acı ve işkenceleri unutmuş gibi, yeni provokelere koşarak gidiyorlardı. Yani verilen görüntü bu.
Bu nasıl oluyordu anlamıyorum. Bunların siyasi liderleri kaç defa açık açık beyanat veriyordu, “sokak olaylarına karışmayın, kavgalara girmeyin, oyuna gelmeyin, barış ve huzuru koruyun” diye. Eğer bir oyun yoksa iyi niyetli bu gençlerin doğrusu öfkelerini yenememeleri, liderlerini dinlememeleri, kendileri için hak olan bir işi başkaları için hak görmemeleri beni çok üzüyor ve endişelendiriyordu.
Olacak iş mi Allah aşkına?
Basın açıklaması yapıldığı sırada meydana açılan bir sokakta toplanan ve gençlerden oluşan bir grup, Türk bayrağı açarak ve tekbir getirerek etkinliği protesto ediyor. Polis, meydana girmek isteyen gençlere biber gazı sıkarak müdahale ediyor.
Sokak arasına kaçarak dağılan gençler, bir süre sonra yeniden toplanarak bir başka sokaktan meydana girmeye çalışıyor. Gruptakileri alana sokmayan, bazı kişileri gözaltına alan polis, basın açıklaması yapan gruptakileri meydandan çıkartarak başka bir yere götürüyor.
Polis ile gruptakiler arasında yaşanan gerginlik sürerken Vali Mehmet Niyazi Tanılır, Emniyet Müdürü Mustafa Aydın ve MHP'li yöneticiler gençleri yatıştırmaya çalışıyorlar. Olayların içerisine çekilmek istendiklerini ve bu oyuna gelmemeleri gerektiğini söylüyorlar.
Ama alınan cevap ne?
Bunun üzerine gruptakiler ''vali dışarı'', ''valiyi Maraş'ta istemiyoruz'' sloganları atmışlar. Oysa valinin tayini çıkmış gidiyor. Şurada birkaç gün misafir. Bu tavır da şık değil. Kendi devlet ve teşkilat büyüklerini dinlememek, ne derece olgunluktur?
En sonunda yürüyerek yeniden Müftülük Meydanı'na gidip burada bir süre slogan atan ve tekbir getiren grup, daha sonra Atatürk Meydanı'nda toplanarak İstiklal Marşı okuduktan sonra dağılmışlar.(*)
Şimdi bana kızacakları yerde serinkanlılıkla azıcık düşünseler, bütün bunlara gerek olmadığını onlar da anlayacaklardır. Ne oldu şimdi? Barış, huzur ve kardeşliğe katkı mı sundular? Yoksa düşmanlarının ekmeğine yağ mı sürdüler?
Hadi diyelim onlar Kahramanmaraş’a gelmekle yangın çıkarmak istediler, siz de yangına körükle gitmekle iyi mi ettiniz?
Atalarımız “yangına körükle gidilmez” demişlerdir. Atalarımızın, büyüklerimizin sözünü dinleseniz de daha sabırlı, temkinli, tahammüllü, müsamahalı, hoşgörülü, hak ve hukuka saygılı olsanız, hiç şüphesiz daha iyi olur sevgili gençler. Ya okuyarak, düşünerek, danışarak erken büyüyeceksiniz, ya da büyüklerinizi dinleyeceksiniz. Ötesi, bindiğiniz dalı kesmek, ya da içinde bulunduğunuz gemiyi delmektir.
Dost acı söyler, ama doğru söylermiş. Yaptığınız çocukça bir şey, hiç doğru değil. Maraş da bu değil. Şehrimize bu kötülüğü yapmamanız gerekmez miydi?
Peşin hükümle mahkûm etmeden önce dediklerimizi bir düşünseniz iyi olur herhalde.