Sonucuna katlanırlar
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in Diyarbakır’da düzenlenen “Demokratik Özerklik Çalıştayı”nın ardından yaptığı “Sonucuna katlanırlar” yorumu traji-komikti.
Çünkü Kürtler Cumhuriyet tarihi boyunca yaptıkları ve yapmadıklarının sonucuna katlana geldiler. Bu ülkede Kürt dili yasaklandı, Kürt kimliği inkar edildi, insanlar sadece Kürt oldukları için hapse atıldı, işkenceye uğradı. Köyleri yakılan, köylerinden göçe zorlanan onlar oldu.
Bir bedel ödenmesi gerekiyorsa, Diyarbakır Cezaevi’nde fazlasıyla ödediler.
Fırat’ın Batısı bunlarla ilgilenmedi.
Görmedi, duymadı.
Kürtler, Ankara’nın dediği gibi olmak, dediğini yapmak zorunda olan bir halk olarak ele alındı.
Şimdi görece bir demokratikleşme dönemi yaşıyoruz ve yılların birikmiş, bastırılmış talepleri
su yüzüne çıkıyor. Yıllardır sessiz duran öğrenciler taleplerini dile getiriyor, Aleviler cemevi istiyor, Kürtler de demokratik özerklik.
Bu taleplerin bir kısmı veya tamamı hem iktidarı, hem de kamuoyunu rahatsız edebilir. Ancak toplumun bir kesimi rahatsız olacak diye mağdur olduklarına inananların taleplerinden vazgeçmesi beklenemez.
İnsanlar taleplerini hukuka uygun bir biçimde seslendirme hakkına sahiptir.
“Savaşma konuş” diye çağrı yaptığınız insanlara “Çok konuşuyorsun” veya “Yanlış konuşuyorsun” demek, doğru olmaz..
İkincisi, her talebin karşılanmasının da mümkün olmadığıdır. Devlet veya hükümet, toplumun her kesiminin talebini karşılayabilse ideal toplum düzenine kavuşmuş olurduk.
Çiftçinin buğdayına en yüksek düzeyi aldığı,
kentlinin ekmeği buna rağmen çok ucuza yiyebildiği bir sistem bugünkü dünyada yürümez.
Bunun gibi, Kürtlerin dil, etnik kimliğin ve kültürel haklarının tanınması, yerinden yönetim hakkının kabul edilmesi, günümüz demokrasilerinin kaçınılmaz sonucudur.
Ama özsavunma gücü, bayrak gibi talepler, mevcut hukuksal düzen ve gerçeklik içinde onay görmez. Türkiye, Çekoslovakya değil.
Orada, Çekler ve Slovaklar ayrı ayrı yaşadıkları için bir gecede ayrılabildiler.
Türkiye’de ise artık et-tırnak gibiyiz.
Talepler dile getirilirken bu gerçek gözönünde tutulmalı. Ayrıca, taleplerin barışçı bir yolla gündeme getirilmesi, Türkiye’nin normalleşmesi yolunda önemli bir adımdır.
Ankara önce Kürtlerin dil talebi konusunda bir adım atmak zorundadır.
Üstünden aylar geçti ama demokratik açılım konusunda bir gelişme olmadı. Kürtlerin devreye girip taleplerini dile getirmesi o nedenle doğal.
Hukuka uymak, şiddete başvurmamak şartıyla her şey tartışılabilir ve bir makulde buluşulabilir.
O zaman herkesin sonu daha iyi olabilir.