Denktaş’ın en karanlık mirası

Denktaş’ın en karanlık mirası

Sadece Türkiye’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs Türk Federe devletinin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş görkemli bir törenle toprağa verildi.

Türkiye’de adet olduğu üzere, herkes Denktaş’ın kahramanlığı üzerine destanlar döktürdü.

Denktaş’ın kahramanlık içeren eylem ve kararları elbette vardır ama hayatını sadece bunlarla belirleyemeyiz.

Üstelik, Denktaş’ın karar ve uygulamaları Türkiye’de demokrasiye yönelik uygulamaların önemli bir güç kaynağı olmuştur.

Denktaş, ‘’Ya Taksim, ya ölüm’’ diye çıktığı yolda kendisine en yakın müttefik olarak Özel Harp Dairesi’ni bulmuştur.

Turgut Sunalp’ten Sabri Yirmibeşoğlu’na kadar birçok general her zaman Denktaş’ın arkasında durmuş, 12 Eylül öncesi hayata geçecek eylemlerin laboratuvarı olarak Kıbrıs’ı kullanma fırsatı bulmuştur.

Kıbrıs, daha doğrusu Denktaş üzerinden siyasete doğrudan müdahale imkanı bulmuş, bu sayede PKK’nın silahlı mücadelesinin kendilerine sistemi denetim altında tutmak için eşsiz bir fırsat verdiğini görmüşlerdir.

Militarizmin toplumun her yerine kök salması bu sayede olmuştur.

Denktaş, bu daireyle ilişkileri sayesinde Türkiye’nin siyasetçilerini parmağında oynatmış, derin devlet medyasının desteğiyle toplumu yönlendirme fırsatı bulmuştur.

Kürt meselesinin bu kadar dal budak sarmasının ve isyana barışçı bir çözüm bulunamamasının arka planında Özel Harp Dairesi’nin Kıbrıs’ta uyguladığı problem çürümeye bırakma siyasetinin büyük payı vardır.

Orhan Miroğlu’nun son kitabı “Silahları Gömmek”te bugün Ergenekon diye adlandırdığımız bu yapının İmralı’da denetimi aldığı, Abdullah Öcalan üzerinden çatışma ortamının sürmesini nasıl sağladığının öyküsü var.

İşin tuhafı, Denktaş ve Türkiye’deki işbirlikçilerinin politikaları Yunanistan’da demokratikleşme sürecine yol açarken Türkiye’de senelerce sürecek militarist dönemin başlangıcına neden olmuştur.

Özetle, Kıbrıs’ta yola çıkılan amaçların Türkiye üzerinde çok farklı sonuçların ortaya çıkmasına destek vermiş bir devlet adamı olmuştur Denktaş.

Acun kıvırma ve kıvırtma sakın!

RTÜK, CHP-Refah Partisi koalisyonunun uygulamalarını arattırmayacak kararlara imza atıyor.

Kliplerde dans eden genç kızlar kıvırttıkları için uyarılıyor, para cezasına çarptırılıyor.

Acun’un yarışma programı da ceza alacakmış ama bereket RTÜK Başkanı “O bizden” diyerek devreye girmiş ve cezayı önlemiş.

RTÜK Başkanı’nın bizzat devreye girmediği bir grup pornocuya ise okkalı bir ceza gitmiş.

Bu ülkede çocukların yatma saati diye bir şey var gibi, bir de “çocukların izlediği saatte” diye bir gerekçe uydurulmuş.

Bunun yanında denetçinin müstehcenlik konusundaki uçuk-kaçık fikirlerine neden bu kadar itibar edildiğine ise açıklık getirilmemiş.

Ortadoğu bizden dizi film ithal ediyor, bu gidişle biz onlardan klip alır hale geleceğiz.

Bu klip ve programların poşetli versiyonu yok mu acaba!

Bir yemin ettim dönemem...

KCK, BDP’den aday olanlara ayrıca yemin ettiriyormuş.

Bunun bir de Kuvayı Milliye modeli vardı hatırlarsınız.

Onlar kalpak giyip Kuran-ı Kerim, bayrak ve silah üzerine yemin ediyorlardı.

KCK laik bir hareket olduğu için böyle simgeler yok ama mantık aynı.

Bir yere üye olmak, oradan seçimlere girmek için yemin etmek şart.

Biraz özgün olup İttihatçı zihniyetten kurtulmayı düşünmemişler, aynen almışlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi