Turgut Özal'ın ölüme terk edildiği apaçık değil mi?

Turgut Özal'ın ölüme terk edildiği apaçık değil mi?

Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 1993'teki ölümü, çok gecikmiş de olsa araştırılıyor... Ben, Cumhurbaşkanı Özal'ın zehirle öldürüldüğü iddiasını spekülatif buluyorum. Asıl önemli nokta o değil.
Anladığım kadarıyla, Özal öldürülmedi ama ölüme terk edildi! (Ki bir açıdan, aynı kapıya çıkar.)
Bu cümleyi açmaya çalışayım...
"Muz cumhuriyetleri" hariç, dünyanın her yerinde ülkeler devlet başkanlarının sağlığı konusunda titizlenir.
Çünkü politika ve ekonomi, sağlık üzerinden de yürür.
Örneğin ABD Başkanı Obama'nın bir ay içinde öleceğini öğrenen bir grup sermayedar, inanılmaz paralar kazanabilir.
Bu nedenle Başkanların dışkıları bile toplanıp ABD'ye götürülür.
Çünkü dışkı analiziyle Başkanın sağlığı hakkında çok önemli bilgilere ulaşmak mümkündür.
***

Turgut Özal şişman, sağlığına fazla dikkat etmeyen, abur cuburu seven bir insandı.
Böyle bir kişinin kalp hastası olması ve günü geldiğinde kalpten ölmesi son derece normaldir. Zaten daha önce kalbine ABD'de müdahale edilmişti.
Ancak burada çok önemli bir soru var:
Özal ne zaman ve nasıl ölecekti?
***

Gazeteci Emin Çölaşan'ın ifşaatından şunu anlıyoruz:
1) Süleyman Demirel, Özal'ın günlerinin sayılı olduğunu öğreniyor...
2) Bunu Hüsamettin Cindoruk'a söylüyor.
3) Cindoruk, akrabası olan Çölaşan'a...
Peki, "kalp doktoru" olmayan, "mühendis" Demirel, Özal'ın sayılı günleri kaldığını, birkaç ay içinde hayatını kaybedeceğini nereden biliyordu?
İşin içinde hiç kuşkusuz en az bir kalp doktoru var... Bu doktor, Özal'ın en son sağlık verilerine ulaşabiliyor... Ve o verilerden hareketle, kısa süre içinde Özal'ın kalpten gideceğini saptıyor... Sonra da bunu en az bir devlet görevlisine aktarıyor... (Ki büyük ihtimalle doktora verileri sağlayan yine o görevlidir!) O da bilgiyi Demirel'e iletiyor...
Demek ki Demirel, Cindoruk ve Çölaşan'dan başka en az bir kişi daha Özal'ın yakında öleceğinin farkında.
("Bir" diyorum, çünkü doktor, kimin verilerini yorumladığını bilmeyebilir.)
***

Niye "Özal ölüme terk edildi" dediğim, artık anlaşılmıştır herhalde:
Cumhurbaşkanının kısa süre içinde öleceğini bilen bu kişiler, başta Özal Ailesi olmak üzere, gerekli yerlere durumu bildirmediler.
Tam bu noktada bir karşılaştırma:
Hrant Dink'e suikast yapılacağı bazı askerler ve emniyetçiler tarafından biliniyordu... Engellemediler... Suikastın gerçekleşmesini beklediler... Halbuki olayın gerçekleşmesini engellemek, görevleri arasında yer alıyordu... Dolayısıyla suçlular!
Turgut Özal olayı da, bir bakıma buna benziyor: Özal'ın ölüme gittiği, en az dört kişi tarafından bilinmekteydi.
Ama söylemediler.
Ölmesini beklediler.
Özal sonrasının hesaplarını yaptılar.
Demirel, Cindoruk ve Çölaşan gibi siviller bu olayda suçlanabilir mi? Hukukçu olmadığım için bilemem.
Ama benzeri vaklardan hareketle "en az bir kişinin" suçlanabileceğinden eminim:
Özal'ın sağlık verilerini doktora yorumlatan devlet görevlisi...
***

Sürekli "en az bir" diyorum ama gerçek hiçbir zaman öyle değildir.
Bu tip siyasi tezgâhlar, asla ama asla bir kişi tarafından kurulamaz.
Şaka değil: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı ölüme terk ediyorsun...
Sürüyle devlet görevlisi katılmıştır bu işe.
Ama sızıntı olmuyor.
Durumu bilenler susuyor.
İnsan hiç tanımadığı bir kişinin dahi gözlerinin önünde ölüme yürümesinden vicdan azabı çeker...
Peki, bunların vicdanı sızladı mı?
Bilemem ama siyasi hırslarının vicdanlarını teslim aldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Not: Turgut Özal'ın sağlık verilerine bakan düşmanları öleceğini görüyor da, dostları niye görmüyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi