Ölümden Önceki Hesap
2011 yılına girmek üzereyiz.
Yıllar önce, acaba 2000 yılını görebilecek miyiz derken, 10’lu haneyi de geride bıraktık.
İnsan ömrünün kısalığı düşünülürse bir yılın çok önemli bir zaman dilimi olduğu anlaşılır.
Maddî ve mânevî kazanç, ya da kayıplarla dolu olan koskoca bir 365 gün, ömür takviminden yaprak yaprak kopup gitti.
Ömrümüzden kopup giden bu bir yılın muhasebesini yapma zamanıdır.
Buna yıllık muhasebe de diyebilirsiniz.
Ya günlük muhasebe?!
Her günün akşamında “bugün ben ne yaptım, işlerimde dünya ve âhirete faydalı olanları var mıdır, zararda mıyım kârda mı?...” diye düşünmek gerekmiyor mu?!
Aslında, insanı diri tutan, bilinçli kılan, adam eden en sağlıklı muhasebe bu olsa gerektir.
Yüce Rabbimiz Haşr,18’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’a kullukta samimi olun, O’nun yasalarına uyun! Herkes yarın kıyamet günü için önden ne gönderdiğine, ne hazırlık yaptığına baksın. Allah’a kullukta gerçekten samimi olun. Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
***
Muhasebe deyince aklımıza hep mali işler geliyor değil mi?
Esnaf ve tüccarın yıl sonu hesapları, Şirketin gelir giderleri, Devletin bütçesi... bütün bunlar işin hep mali ve maddi yönünü ortaya koyuyor.
İşin ahlâki yönü, ruhî ve manevi tarafı hiç gündeme getirilmiyor!..
Oysa yapılan işler, sadece para ve maddeden ibaret değil ki?!
Şunu samimiyetle itiraf edelim ve kabul edelim ki; bizler, günlük, aylık ya da yıllık yapmış olduğumuz işlerin muhasebesini yaparken, işin hep maddi cephesini düşünüyor, bugün para ve mal olarak ne kazandım’ın hesabını yapıyoruz.
Tek taraflı yapılan bu hesap, işin içinde Allah olmayınca da Bağdat’tan dönüyor.
Ve, “biz nerede hata yaptık?” meselesine geliyor iş!
Şayet, bütün bu işlerin başında ve sonunda Allah’ın rızası gözetilse, O’nun adına hareket edilse ve âhiret için “önceden ne gönderdim” sorusu hep gündemde tutulsa, yanlış hesap olmayacak!...
O zaman, Hz.Peygamber aleyhisselamın da buyurduğu gibi;
“Hakiki mü’min, dünyası için âhiretini, ahireti için de dünyasını terk etmeyen kişi...” olacak!
(Kenzül Ummal, c.3, s.238, 6336)
Demek ki, Tirmizî, Kıyame,25’de nakledilen;
“Hesaba çekilmeden önce kişinin kendini hesaba çekmesi…” böyle bir şey!
Her akıllı Müslümanın böyle bir hesap içinde olması gerekiyor.
***
Yıl sonuna geldiğimiz şu günlerde çevreye şöyle bir göz attığınızda, her yıl yaşadığımız “yılbaşı sendromu”nu bu yıl da yaşayacağa benziyoruz!
Gayrımüslim olanlara bir sözümüz yok.
Onlar, dini olmasa bile kendi örf, adet ve geleneklerini yerine getiriyorlar.
“Dini olmasa bile” dedim, çünkü yaptıkları rezaletlerin ne Hz.İsa aleyhisselam ile ne de İsevî’likle hiçbir ilgisi yok!
Ne yazık ki, bazı Müslümanlar, dinimizle, örf ve âdetimizle, tarihî mirasımızla, geleneğimizle uzaktan yakından ilgisi, alâkası olmayan “yılbaşı rezalet ve karnavalları”na katılmak için özel gün ayarlıyorlar, program yapıyorlar, bütçelerini ayırıyorlar, hatta yılbaşı kutlamalarında Gayrımüslimler’e taş bile çıkartıyorlar!...
Allah hidayet versin.
Ancak, bu bahtsızlığı yaşayan kendi kimliğine yabancı gafil insanların yanında, geçirdiğimiz bir yılın muhasebesini yapan bilinçli Müslümanların varlığı da teselli kaynağımızdır..
Rabbimiz, -ister hicri, ister miladi olsun- geride bıraktığımız şu bir yılın maddi ve manevi hesabını kârlı kapatanlardan eylesin diyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.