Şehirli olmak
GEÇEN cumartesi eşim Tülin’le Abdi İpekçi Caddesi’nde yürürken “şehir” kavramını düşündüm. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü kutluyorum. Caddade trafiği azaltmış, geniş yaya kaldırımları açmış, ışıklandırma yapmış, vitrinler ve kafeler daha bir güzel hale gelmiş.
Mekanın güzelleşmesi insanda “kaliteli yaşam” duygusunu geliştiriyor.
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’i de kutluyorum, tarihi yarımada bölgesinde yılbaşından itiraren trafiği daraltıp yaya yürüyüş alanlarını genişleteceği için... Göreceksiniz bir süre sonra vitrinler ve kafeler burada da daha bir şenlenecek, tarihi mekan ve tarih bilinci de daha bir gelişecek...
İstanbul’un ‘kenar’ ilçelerine ve Anadolu kentlerine gittiğimde de ilk dikkat ettiğim husus, ne ölçüde “şehirleşme” olduğudur.
Tabii beton yığınlarını, boğucu trafiği, tıkış tıkış insan dolu daracık sokakları şehirleşme saymıyorum. Aksine, bunlar “az gelişmiş ülke” manzaralarıdır. Asya ve Afrika kentleri böyledir.
Sokağa çöp atmak
Epey zaman bizde de böyleydi... Artık değişiyor, gerçek anlamda “şehirli” hale geliyoruz.
Belediyeler insanda estetik duygusu yaratan ve şehrin tarihsel kişiliğini güçlendiren şık, temiz, bakımlı mekanlar oluşturmaya artık daha bir özen gösteriyorlar.
Kadınların evden çıkıp gezeceği, alışveriş yapacağı, eş dost oturup bir şeyler yudumlarken sohbet edeceği güzel kentsel mekanlar...
Davranışları da etkileyecektir elbette...
Sarıyer Belediyesi’nin dikkatini çekmek isterim. Sahil boyunca kadınlı erkekli insanların gezdiklerini, banklarda oturup denizi seyrettiklerini gördükçe ben çok seviniyorum. Ama tarlada gezer gibi çekirdek kabuklarını ortaya atan, üç beş metre ötede çöp kutusu dururken elindeki plastik torbayı veya boş şişeyi yürüyüş parkurunun kenarına fırlatan insanları gördükçe de çok üzülüyorum.
Belediye zabıta görevlendirmeli, bu konularda sürekli uyarı yapmalıdır. Sarıyer sahillerinde de yola çöp atmak “ayıp” olarak algılanmalıdır.
Şehirli mekanlarla birlikte şehirli alışkanlıkların oluşmasına özen göstermeliyiz.
Kentsel dönüşüm
Bütün toplumlar tarihte köylüydü. Sanayi devrimi şehirleşme çağını başlattı. Köylüler şehirlere yığıldılar. Fransız Victor Hugo’nun, İngiliz Charles Dicken’in romanlarında, bizim varoşlardan çok daha bakımsız mekanları, pasaklı ve düzensiz hayatları okursunuz.
Türkiye’de şehirleşme maalesef çok gecikti, 1950’den itibaren başladı. “Şehirlerin köylüleşmesi” sözü, uzun süre gerçeğin ifadesi oldu.
Ama köylüleşmiş şehirlerimiz artık şehirleşiyor. “Kentsel dönüşüm” projeleri, parklar, tretuvarlar, vitrinler, ışıklar bu büyük dönüşümün dış görüntüleri...
1960 ve 70’lerin simgesi “Çoban Sülü” ile “şalvarlı Rahşan”dı. Biz İstanbul’daki MHP mitinginde Taksim’de kağnı yürütmüştük. Solcuların özentisi zaten “proleter”di!
Bugün mesela “Şehirli müslümanlık” tartışması yapıyoruz.
Bugün burjuva hayat tarzı, yani hem köylülükten ve proterlikten, hem resmi ideolojinin törenselliğinden farklı bir şehir hayatı gelişiyor.
İtici güç, ekonomik gelişme ve eğitimin yaygınlaşmasıdır.
“Şehirli hayat tarzı” ideolojik katılıkları ve uzun vadede etnik aşırılıkları azaltacak bir süreçtir. Güzelliklerle tanışmak yaşama sevinci yaratır çünkü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.