Noeliniz mübarek olsun!..
Fesubhanallah!..
Yılın sonun gününde Cuma’ya gittik.
Büyük bir huşu içinde...
Bir “sürü” adamın “yılbaşı” derdinde olduğu saatlerde, “ibadet”e koşan bir mümin olmanın gururu, haşmeti ile...
Sünneti eda ettik...
Hoca’yı dinle...
Aman Yarabbim; ne biçim hutbe bu?
Hani biraz abartıyla “Noel Hutbesi!..”
Adam çıkmış; “Miladi yılbaşımızın mübarek olması” için dua ediyor!
Yeni bir yıla adım atmak üzere olduğumuzu müjdeliyor.
Hatta ve hatta...
Bütün Müslümanları, bu anlamlı günde geçmişin muhasebesine davet ediyor!..
O an bana yakışanı yaptım; tak sepeti koluna her kul kendi yoluna!..
Yani...
Olacak iş mi; Diyanet, Müslümanlar’a mihenk taşı olarak “Miladi yılın bitişini” veya “başlangıcını” sunsun...
Bu ne;
“Bir Tanrı’ya inansın da kime inanırsa inansın, nasıl inanırsa inansın” konsepti mi?..
Geçtiğimiz günlerde Milli Gazete yazarı Sinan Burhan, Diyanet Vakfı’nın Almanya’daki bir organizasyonundan bahsetmişti.
“Din eğitimi” veren iki akademisyenden nakiller:
Bakın neler demiş “İlahiyatçı” etiketli aklı evveller:
1- Uhrevi saadet için Müslüman olmak gerekmiyor!..
(Müslüman olmasanız da cennete girersiniz yani!)
2- Başörtüsünün Allah’ın emri olduğunu düşünmüyorum!
(Kemal Kılıçdaroğlu da düşünmüyor!..)
3- İçki içmek Kur’an’a aykırı değildir!..
(Neredeyse ‘Sevaptır’ diyecek!.)
4- Kur’an’ın bir harfi değişmedi tezi doğru değildir!..
(Buyur buradan yak!..)
5- Kur’an bize hitap etmiyor, indiği kavme hitap ediyor.
(Sadece Araplara öyle mi?)
Dur, dayanamayacam!..
Bu ne iştir kardeşim; ben böyle “Yılbaşı gavur icadı” kıvamında ve böyle takılmanın havasındayken...
Birileri konuşup, yazıp, dağıtıyor nazik bünyemi...
Ey Diyanet...
Bir grup “sosyetik hatunu” şutladın, iyi yaptın...
Amma velâkin, üst üste öyle şeyler duyuyor ve görüyorum ki...
El atmakta “faide” var.
Asabımı bozmayın, Kurum’a olan saygımı iyice azaltmayın...
Ve dahi, Sinan Burhan’ın yazdıklarında eksik, fazla varsa...
Şu “Mübarek” gününüzün hatırına bir cevap yollayın...
Ve... Sakın ha, bir daha “Noel”imi filan kutlamayın!..
Tahammülün de bir sınırı var canım!..
İKİ ABDULLAH!...
Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır’a gitti, iyi etti hoş etti.
Son derece ‘faideli’ bir seyahat idi.
Tabii...
Arada kafa bozan görüntüler de olmadı değil.
Belediye Başkanı mıdır, ne karın ağrısıdır.
Adamın biri çıktı;
“Bizim için iki Abdullah önemli.
Bir: Abdullah Gül,
İki: Abdullah Öcalan” deyiverdi.
Bu ne münasebetsizlik, bu ne cür’et!..
Yok azizim yok, çok şımardı bunlar!..
Gidip görünecem, o olacak!..