İnternetten tebliğ
İnterneti bir dava uğrunda en iyi kullananlar Müslümanlardırlar. Bir şirketin kendi ürünlerini dünyaya tanıtma konusunda açtığı sayfa bir veya birkaç kişinin uğraştığı ve bir adresten verildiği ilan veya reklâmlardır.
Papalığın veya Patrikliğin birkaç kişiyi görevlendirip dünya ağına Hıristiyanlık propagandası yapması birkaç adresten ibarettir.
Komünizmin adı bile utanılarak söylenmeye başlandı. Eski komünistler önce “Aslında biz sosyalist idik” dediler sonra onu da bıraktılar.
İnternette dolaşırken şunu gördüm ki, İnterneti en iyi kullananlar İslâmi hassasiyeti olanlardır.
Allah, Tevhid, Peygamber, İslâm, İman, Kur’an, Kâbe, Melek gibi kelimeleri yazar ve arama motorlarında “ara” dediğinizde hemen karşınıza bir çok sayfa çıkıveriyor.
Yahudiliğin propagandası yok. Onlar, bu dinin yalnız Yahudi ırkına ait olduğunu söylüyorlar. Onun için propaganda yapmıyorlar.
Hıristiyanlık ise kilisenin tekelinde faaliyet gösterir. Kilise dışından insanların dini faaliyet yapması yasak. Onun içindir ki, bir tek İncil tefsiri bulamazsınız. Eğer İncil tefsiri yapılırsa Kilisenin tekeli kırılmış olur.
Her çağda İncili anlamak için Papaya veya Kardinale veya Patriğe bağımlı kalacaklar.
Bir veya bin yerden yayın yapmak bile azdır. Ama Müslüman olan eli bilgisayar tutan, İnternete aklı eren her Müslüman bir sayfa açıyor ve oradan kendi anladığı veya anladığına inandığı değerli insanların eserlerini kendi sayfasına koyuveriyor ve böylece dinine hizmet ettiğine inanıyor.
Ahlaksız yayın yapanlar her çağda olmuştur. Ahlaksız yayın yapanlar yanlış fikir ve bilgi yayanlar kadar tehlikeli değildirler.
Kur’an-ı Kerim’de fuhuş kelimesi ve türevleri 24 defa geçerken kafir kelimesi ve türevleri 486 defa geçmekte.
Demek ki kafirlik propagandası, fuhuş propagandasından daha tehlikeli.
Kafirlerin Müslümanlarla başa çıkamamasının bir çok sebebi vardır. Başta “Din” Allah’ın dinidir. Allah’ın güneşinin doğmasını engelleyemedikleri gibi bu dinin de gönüllere doğmasını engelleyemezler.
Müslümanlıkta herkes dininin adamı olduğundan, belirli kişilerin tekelinde olmadığından, her Müslüman dinini öğrenme ve bu ilahi kelamı her gönüle ulaştırma görevlisi olduğundan, milyonlarca Müslüman kendisine İnternet sayfası kuruyor veya kurduruyor ve elinin erdiği, gücünün yettiği kadarıyla İnternetin Dünya Ağına İslam mesajını sunuyor.
Asgari ücretle bir işte çalışan delikanlının dinini öğrenecek vakti de olmamış ama akşam evine gelince birkaç saat çalışıp çabalıyor, kendi sayfasına bazı tefsirleri, hadis kitaplarını, fıkıh kitaplarını koyuyor.
Bulabildiği kadar İngilizce, Fransızca, Almanca yazılmış İslami eserleri de sayfasına koyunca yararlananların kim olduğunu o da bilemiyor.
Vaizler, camide kendisini dinleyenleri görürler, tanırlar ama İnternetten yararlanan Yeni Zelandalıyı veya Polonyalıyı göremez, tanıyamaz.
Birbirini tanımayan insanlar aynı güneşten ışık ve ısı aldıkları gibi dünyanın öbür tarafında yaşayan insanla Rabbin kelamını paylaşma ve yararlanma yoluna gidiyorlar.
Kütüphanelerden yararlanma yerine yararlandırma çoğunlukta bizim kesimde.
Bu da tarih boyunca hep verici oluşumuzdan kaynaklanabilir.
Alıcı olmadan verici olamayız.
Verici olduğumuz kadar dünya kütüphanelerinden, önemli makalelerden, araştırmalardan da faydalanmaya çalışalım.