Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Feminizm ilmihali

Feminizm ilmihali

Aile Konferansı için gittiğimiz Antalya’da karşılaştığım simalardan birisi Ayşe Sucu oldu. Gazetelerin yazdığına göre, görevli olduğu yıllarda Batılı diplomatların beğenisine ve ilgisine mazhar olan bir isim. HaberTürk gibi Türk gazetelerinin yanında The Economist gibi dergiler görevden alınmasının peşini bırakmıyorlar ve izini sürüyorlar. Karşılaştığım simalardan bir diğeri de Latin Amerika’dakine benzer İslami Kurtuluş Teolojisi ortaya atan Bombay’lı Asghar Ali Engineer oldu. Kendisini bu yönde yazdığı bir eserinden dolayı tanıyordum. Bir iki sefer de yazılarıma misafir etmiştim. Son sıralarda Batı’da iyi tanınan bir teorisyen haline geldi. Bu meyanda dünyada en etkili 500 Müslüman şahsiyet arasında yer alıyor. Gıyabında kendisini İsmaili cemaatlerinden Bohra taifesine mensup sanıyordum. Hâlâ da bu konuda tereddütlerim zail olmuş değil. Batılılar kendisine ‘ilerici ve modernist’ bir Müslüman payesi veriyorlar ve dolayısıyla onlar açısından vazgeçilmez bir referansı temsil ediyor. Alman devletinin finanse etmiş olduğu Qantara adlı sitenin de müdavimlerinden. Mahmut Muhammed Taha’nın geleneğini temsil eden Abdullah An-Naim ile Asghar Ali arasında birçok benzerlik var. İslam içinde kurtuluş teolojisine dayalı seküler bir damar açmaya çalışıyorlar. İslam’la alakalı broşürlerini Institute of İslamic Studies ismi altında yayınlarken bunu bilahare Centre for Study of Society and Secularism yani Cemiyet ve Sekülerizm Araştırmalar Merkezine çevirmiş bulunuyor. Dolayısıyla Asghar Ali’nin fikri hamulesine ve çizgisine baktığımızda karşımıza kurtuluş ilahiyatı çıkıyor. Kurtuluş ilahiyatının alt birimlerinden birisi de feminizm teolojisidir.
Bununla da yetinmeyen Asghar Ali, sekülerizmi de içine katmış ve benimsemiş durumda. Batıların onu keşfetmesinin arkasında elbette sadece İngilizce yazması olmasa gerek. Batılılar ne istiyorsa hepsi onda mevcut.
¥
Sudanlı Mahmut Muhammed Taha’nın Cumhuriyet ideolojisinin takipçilerinden olan Atlanta Emory Üniversitesi öğretim üyelerinden Abdullah Ahmed En Naim kendince, Şeriat devletinin sekülerizme evrileceğini muştuluyor. Asghar Ali de böyle bir tip. Bugüne kadar kadına dinini erkeklerin öğrettiğini ama bunun bitmekte olduğunu vazediyor. İtaat kültürünü eleştiriyor. Esasında Şah-ı Geylani’nin vaazlarında sık tekrarladığı bir husus var: O da itaat kültürüdür. Vaazlarında müridine hep ‘keenneke beyne yedeyyi’l zi’r/ süt annenin ellerinde gibi ol’ diye seslenir. Sufiler aynı makamda ‘Kün kel meyyiti inde mugassilihi/ yıkayıcınun elinde ölü gibi ol’ derler. Asghar Ali ve benzerleri bu kültürü baş aşağıya çekiyor ve itaat yerine isyanı salık veriyorlar. Herkes herkese isyan edecek. Nizam intizam hak getire! Bu bağlamda kadın eşine, çocuklar ebeveyne ve cemaat imama isyan edecek. Israrla ulema tekelinin kırılmasını ve kadınların kendi tefsirlerini ve dini anlayışlarını kendilerinin yazması gerektiğini savunuyor. Kadınlara, Kur’an’ı, feminizm perspektifinden okumaları gerektiğini tavsiye ediyor. Hiçbir kalıba bağlı kalmadan serbest tefsir yapılması gerektiğini söylüyor. Bunun bir de tefrit tarafı var. Bunu da, Umman Sultanlığının İbaziye Müftüsü Ahmet İbni Hamd Halili, ‘El Hak ed Damiğ’ adlı eserinde hikaye ediyor. Calaleyn üzerine haşiye yazan Allame Savi’nin bir ifadesini aktarıyor. Savi ibaresinde şöyle diyor: “Sahabi sözüne, hadis-i sahih veya ayete isabet etse bile dört mezhebinin dışında kalan bir görüşü taklit etmek caiz değildir. Dört mezhebin dışına çıkanlar sapmış ve saptırmıştır. Bu belki sahibini yerine göre küfre bile götürebilir. Kitap ve sünnetin zahirini almak küfür usulündendir...” İbaziye Müftüsü de bir gedik bulmuş olarak; kendilerinin hiçbir imamın sözünü ayet mertebesine çıkarmadıklarını söylüyor. Dolayısıyla ‘gelenek mi Kur’an ve Sünnete yön verecek yoksa Kur’an ve Sünnet mi geleneğe yön verecek?’ meselesi bazen yanlış izahlarla anlaşılmaz hale geliyor. Mesele anlayanlar arasında yetkinlik meselesini ve mertebesini aşıyor doğrudan Kur’an ve Sünnetin konumuna taalluk ediyor.
¥
Asghar Ali Engineer şöyle diyor: “Arap olmayanlar İslam’ı anlamada Araplara muhtaç ve mahkum değiller. Kadınlar da aynı şekilde erkeklere bağımlı değiller...” Bu bağlamda Yaşar Nuri gibi Arapların Kur’an’ın anlaşılması üzerinde tekel kurduklarını ileri sürüyor. Kurtuluş teolojisinin bir uzantısı olarak kadının da dini anlamada erkek egemenliğinden kırmaları gerektiğini ifade ediyor. Feminist teoloji veya ilmihal konusunda bir birikim oluştuğunu ve bu hususta kendisiyle birlikte İran’dan Lale Bahtiyar, ABD’den Rifat Hassan, Emine Vedut ve İngiltere’den Ziba Mir Hüseyn’i bu akımın öncüleri arasında sayıyor (Women and Understanding of Qur’an, s: 6). Esasında bu akım, kurtuluş teolojisinden ziyade Muhammed Arkun’un İslamiyet sahasında yapmaya çalıştığı bir yapı çözümcülüktür. Hermeneutik ve yapı bozumculuğun döküldüğü mecra hepsi aynı.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi