Ayşe hanımgiller
Ayşe hanımgiller deyince 1980 sonrası mercimek programlarıyla TRT’de sıkça gördüğümüz Prof. Dr. Ayşe Baysal ablamız akla gelebilir.
Seksenli yılları yaşayan bizim kuşak iyi bilir ve hatırlar ki Ayşe Baysal, TRT’de bolca mercimek programı yapardı.
Mercimeğin faydalarını ve yemek çeşitlerini anlatırdı. Meğer o yıl mercimek üretimi öyle çok olmuş ki, devlet teşvik adına hepsini alıp silolara doldurmuş.
“Bu kadar mercimek nasıl tüketilecek” sorusu depolar doldurulunca akla gelmiş. Silolar boşalıncaya kadar mercimek tanıtımı yapılmış ve tüketilmişti.
Mercimeğin hakkını vermeli. Ben de özellikle yeşil mercimeği çok severim. Mercimekli her yemeği, hele de kendi yaptığım mercimekli bulgur pilavı vazgeçilmezimdir.
Mercimek et kadar şifalıdır ve özellikle kış aylarında çok tüketilmelidir. Yazım mercimek üzerine olsaydı birkaç tarif verebilirdim ama değil.
¥
Ayşe hanımgiller diye bahsetmek istediğim mevzu, Türkiye Diyanet Vakfı kadın kollarındaki Ayşe Hanım ve arkasındaki taifeyi nisalarla ilgili.
Hemen şunu arz edeyim ki, ilgili hanımlardan hiç birini tanımam, bilmem. Haklarında da yazacak değilim. Hiç kimsenin şahsıyla ilgilenmem.
Yalnız ne iş yaptıklarına dair elbet araştırma yaptım. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nı bu hanımlardan daha iyi tanıdığımı söylemeliyim. Ben meseleye birkaç ayrıntıdan bakacağım.
Ayşe hanımgiller gösterdi ki, medyanın iki kısmı da Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı’nı tanımıyormuş. Hanımlarla ilgili yaptıkları haber ve yazılarda halleri ortaya çıktı.
Her iki teşkilata da uzak olan malum medyanın zaten tanıması beklenemezdi. Sadece fitne ve fesat çıkaracakları zaman saldırıya geçtikleri en belirgin özellikleridir çünkü.
Yalnız dine ve diyanete yakın olan medya da maalesef her iki teşkilatı tanımıyormuş. Eğer tanımış olsalardı, diyanetle vakfı birbirine karıştırmazlardı.
Bizim Mustafa Şimşek ağabeyin dediği gibi “Diyaneti sadece ilmihal olarak” biliyorlarmış.
¥
Türkiye Diyanet Vakfı’nın teşkilat şemasında bile bu hatunlara yer yoktur. Vakıf üzerinde hiçbir yetkileri ve resmiyetleri yoktur.
Medya tarafından mesele öyle abartıldı öyle abartıldı ki, sanki Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri gibi lanse edildi. Ya da Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti gibi.
Bu hanımları zamanında vakfın başına kim sardı bilmiyorum ama Cuma günleri camilerden Vakfa toplanan bağışlarla ne iş yaptıkları açıklanmalı.
Vakfa bağış yapan Müslümanlar ile diyanet ve vakıf yöneticileri, önemli bir yükten kurtulmuş oldu. Eğer hayır sahipleri haklarını helal etmezlerse öte âlemde işleri var hepsinin.
Yalnız şunu özellikle belirtmeli ki, Diyanet Vakfı kuruluşundan bu yana çok hayırlı işlere imza atmıştır.
Malum şahıslar vakfa gölge düşürmemeliydiler. Neyse ki geç de olsa istifaları ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.