Topkapı’da tartışma
TOPKAPI Sarayı Müzesi’nin Müdürü Yusuf Benli imiş. Doğrusu farkında değildim! Çünkü Topkapı Sarayı Müzesi deyince benim aklıma İlber Ortaylı gelir. Normal, çünkü Topkapı demek Osmanlı tarihinin çok önemli bir bölümü demektir ve Osmanlı tarihi deyince akla gelecek ilk isimlerden biri İlber Ortaylı’dır.
Belki de İlber Ortaylı gibi uluslararası çapta bir tarih bilgininin bu şekilde gölgesinde kalmaktan olacak, Yusuf Benli, hiç de makamına yakışmayan saygısız bir üslupla Ortaylı’ya karşı adeta meydan okudu. Kendisi “müdür”müş, Müze Başkanı Ortaylı’nın görevi ise “konuk ağırlamak”mış!
Zaman gazetesi muhabiri soruyor:
“Misafirler için ikramlık alınacak, Ortaylı lokum diyor, siz akide şekeri... Hangisi alınır?”
Yusuf Benli bütün haşmet ve kudretiyle cevap veriyor:
“Akide şekeri!”
Ne dersiniz buna?!.
Tarihe, tarihçiye saygı
Bir müze müdürünün, hele de Topkapı gibi ‘tarih hazinesi’ bir müzenin müdürünün her şeyden önce tarihin, tarih ilminin ve tarihçinin kıymetini bilmesi ve saygı duyması gerekir.
Topkapı’da simgelenen kültüre ait bir kavramıyla ifade edersek “müeddep” olması lazımdır, yani söz ve tavırlarında, edepli, saygılı, ölçülü olması...
İlber Ortaylı ile müze yönetimi konusunda ‘iktidar’ savaşına girmek ve Ortaylı hakkında ileri geri laflar etmek Topkapı Sarayı Müdürü’ne yakışmaz.
Nitekim İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Ahmet Emre Bilgili, Ortaylı’nın da Benli’nin de makamını belirterek taşları yerine oturttu, kamuoyuna da şu açıklamayı yaptı:
“Burada yetki tartışmasından öte bir üslup sıkıntısı bulunuyor. Yusuf Bey’in üslubunda sıkıntı var. Kendisiyle konuştum, sözlü olarak uyardık.”
Ortaylı’nın özellikleri
İlber Ortaylı’ya büyük değer vermemin birkaç sebebi var. Evvela tarihçidir; akademisyen tarihçi... Bu sıfata layık bütün bilim adamlarına büyük saygı duyarım.
Elbette Osmanlı tarihçiliğinde Halil İnalcık, Selçuklu tarihçiliğinde merhum Osman Turan gibi isimler özel saygıya layıktır... Kültür tarihçiliğinde Ahmet Yaşar Ocak, yakın dönem tarihçiliğinde Zafer Toprak ve Mete Tunçay gibi isimler de böyledir elbette.
İlber Ortaylı geniş yabancı dil bilgisiyle, Fransız, Avusturya, Almanya ve Rusya arşivlerinde yaptığı araştırmalarla bizde “mukayeseli tarih” biliminin gelişmesine büyük katkıda bulunmaktadır.
Bizim tarihimizdeki herhangi bir köklü süreci, bir reform hareketini incelerken, aynı çağda başka ülkelerde neler olduğunu mukayeseli bir şekilde İlber Ortaylı’da okuyabilirsiniz.
İlber Ortaylı 27 yaşında “Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler”i, otuz iki yaşında “Türkiye İdare Tarihi”ni yazmıştır, bunlar konularında öncü eserlerdir.
Bütün akademik eserlerinin adlarını saymaya bir köşe yazısı yetmez. Ortaylı’yı büyük tarihçi yapan başka bir ‘hikmet’ de onun şu sözlerinde saklıdır:
“Gerçek tarihçi olmak için öncelikle ‘mütefekkir’ olmak gerekir...”
Kuru bilgi nakilcisi değil, tarihin dinamikleri üzerinde ‘düşünen’ ve düşünce üreten tarihçi...
Elbette saygıya layık olan bu tür insanlar karşısında “müeddep” olmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.