Muhteşem Yüzyıl adlı dizi çok tepki almış basının naklettiğine göre. Türkiye dizilere kilitlenmiş bir ülke. Drama insanlara kendi dertlerini mi unutturuyor ne! Bitmek bilmeyen diziler milyonları ekranlara yapıştırıyor. Bunun bir topluma ne yaptığı ayrı bir mesele, irdelenmesi gereken bir mesele ama bugün ona girmeyeceğim. Sadece şunu söylemekle yetineceğim: Analitik düşünme yetisi törpülenmiş bir sistemin ürünü olarak biz Türkiyeliler bu dizilerle beslenince gerçeklikten de bir o kadar uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz gibime geliyor. Sadece bır önsezi de diyebilirsiniz buna.
Neyse... konu padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın dönemini anlatan yeni dizi. BBP’li gençler hem bu diziyi hem de gösterime giren bır başka filmi Cennet mekan Abdülhamit Han’ı karaladığı için protesto etmişler. Osmanlı karalanıyor, padişahlarımız ahlak yoksunu karakterler olarak lanse ediliyor diye şikayet ediyorlar. Şikayetlerin sayısı üç gün içerisinde beş bine ulaşmış. Durumdan rahatsız bir diğer kişi de AK Parti hükümeti bakanı Selma Aliye Kavaf olmuş. Yani devlet mercii. Kadın ve Aileden sorumlu devlet bakanı Kavaf da ‘600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluktan bahsediyoruz. Osmanlı’yı o şekilde anlatmak doğru değil’ demiş ve bunun oryantalist bir bakış açısı olduğunu söylemiş. Hah! İşte bütün mesele de burada kilitleniyor! Oryantalist bakış açısı!
Doğru söylüyor sayın bakan. Doğuyu inceleyen batılılar -ki müstemleke tarihinin başına kadar gidebilirsiniz bu konudaki literatürü incelemek adına- İslam dünyasını belli kalıplar içinde temsil sistemlerine sıkıştırmışlardır. Bunlara göre Şark yani doğu homojendir. İçini dolduran Müslümanlar da. Değişmez ortak özellikleri vardır. Farklılık göstermezler. Yani tektiptirler de denebilir buna. Bunun faydası şudur batı lehine: batı doğuyla bir defada ve tek şekilde uğraşır. Batının doğuya muamelesi doğunun her yerinde böylece aynılaşır. Batının pratik anlamda işi kolaylaşır. Doğuya atfedilen özellikler Batı perspektifinden negatiflik yüklüdür. Mesela Müslüman anti-demokratiktir. Batılı da tahmin edebileceğiniz gibi hep demokrattır. Müslüman eksik kafalıdır, akıllı batılının karşısında. Müslüman duygu yoksunudur. Batılının nasıl olduğunu tahmin edebiliyorsunuz. Doğulu yani Müslüman, insandan daha geri bir varlıktır. Bir başka deyişle az insandır. Öyle olunca onun çektiklerinin bir önemi de ciddiyeti de ağırlığı da yoktur. Dikkatinizi çekerim bu, batılı kafa yapısının doğuda işlediği vahşet uygulamalarını meşrulaştırma gayretidir de. Batılı böylece kalbini ferah tutar, onlar insan değil ki niye üzüleyim havasına bürünür. Yahut bir batılı olarak yaptıklarımız onlar yani Oryantaller için bir lütuf, bir de biz olmasak bu doğulular kendilerini nasıl kurtarırlar mazeretine sığınırlar. Yani ister sosyal alanda ister kültürel alanda isterse siyasi veya ekonomik alanda Garb’ın Şark’ı istilasını bu şekilde meşrulaştırırlar. Geriye bir tek şey kalır. Doğunun Batıya endekslenmesi. Doğunun Batının yolundan ilerlemesi. Doğunun Batıyı taklidi. Doğunun Batı olamadığı için kendini dövüşü.
Buraya kadar Batıyı dövdük, Salı günü kendimizi döverek devam edeceğiz...