Asrın fitnesi
Geçen haftaki "Her değişim bir kelimeyle başlar" başlıklı yazımızda, fert ve toplumdaki müspet (iyi, faydalı) ve menfi (kötü, zararlı) değişimlerin kelime şoklamaları ile yapıldığını belirtmiştik. İşte bu zehirli kelimelerin tesiriyle yine malum bir TV “kanalizasyonunda” ömrünün tam 46 yılını Cihan Devletimiz Osmanlı’nın yükselmesi, yer yüzünde Hak ve Adaletin tesisi için feda eden ve Balkanlarda cihad yolunda 71 yaşında şehadeti tatmış dedemiz Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman’ı şehvet düşkünü gösterecek kadar alçaklaşan şeref ve haysiyetten yoksun ecdat düşmanı bir nesil türeyebilmiştir. Milli Şairimizin "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı… Hatta boğarım… Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım" diye tarif ettiği neslimizi şimdi neredeyse ecdadını boğacak ve ecdadından utanacak hale getirdiler.
Kur'an-ı Kerim’de Hz. Musa (as), Firavun ve onun sihirbazlarından onlarca surede tekrar tekrar bahsedilmesinin sebebi hikmeti, günümüz Medya çağında daha iyi anlaşılmaktadır. Mısır’daki Firavunlar, ezilen köle halklarını, sihirbazların iplerle yaptıkları sahte ejderhalarla korkutup sindirerek kendilerine hizmet ettiriyorlardı. Ne zaman ki Hz. Musa’nın (a.s) asası, Allah’ın (cc) lutfuyla sihirbazların sihrini bozup, yalancı ve göz boyamacı olduklarını gösterince, ilk önce sihirbazlar iman ettiler. Kölelerle beraber Firavun ve rejimine baş kaldırarak Hz. Musa’nın (a.s), önderliğinde kurtularak Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah'a (cc) kulluk hürriyetine kavuştular.
Çağımızda sihir; kelimelerle meydana gelen sözlerle yapılmaktadır. Eski çağlardaki Firavunların yaptırdıkları sihirler ve yalanlarının tesiri sadece Mısır’da etkiliydi. Günümüz medyası ise 6 milyar insanlığın tamamını saniyede etkileme gücüne sahip. "Birinden nur, öbüründen kir akan" medyanın etkisi sebebiyle artık camilerimizin kürsüleri adeta müzeleşmeye yüz tutmuştur. Cuma günü okunan beş dakikalık hutbelerle nefis ve nesillerimizi bu yangından kurtarma imkanımız yoktur. Çağımız medya bombardımanı, atom bombasından da tehlikeli hale gelmiştir. Acil tedbir alınmazsa şeytanların uşağı haline getirilmeye çalışılan nefislerimiz ve nesillerimizi çok büyük tehlikeler beklemektedir.
Emperyalist işgalci güçler, sihirbazları medya patronlarına kurdurdukları televizyon radyo ve internet yoluyla dünyanın ezilen ve sömürülen tüm halklarını büyüleyerek aldatmaya devam etmektedirler. Bu FİTNEVİZYON KANALİZASYONLARI’ndan akıttıkları zehirler yoluyla şuursuz, düşüncesiz, nemelazımcı, etliye sütlüye karışmayan ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinde, morfinlenmiş bir köleler topluluğu oluşturmaya devam ediyorlar.
Irak ve Afganistan gibi ülkelerde kendi topraklarının işgaline sessiz kalıp, düşman ordularını beyaz bayraklarla karşılamayı Şehadet’e tercih eden toplumlar oluşturdular. Vatan ve namuslarını korumak için istiklalleri uğruna savaşan bir avuç mücahid grubunu da radikal, fanatik ve direnişçi terörist iftirasıyla, kelime oyunlarıyla desteksiz ve etkisiz hale getirdiler.
Ülkemizde dizileri seyretme hastalığı yüzünden akraba ziyaretleri azalıyor. Esrar, eroin, alkol tüketimi ilkokullara kadar beyinleri işgale devam ediyor. Devletin ve toplumun temeli olan evlilik müessesesi çatırdıyor. Boşanmalar artarak devam ediyor. Eskiden sarhoşlar hanımlarını çok dövdüğünden boşanmalar olurken, şimdi şuursuzca namaz kılanlar sanki sarhoşlaştı. Boşanma hastalığı camilere de bulaştı.
Gençlerimiz anne baba olma sorumluluğundan kaçıyor. Hayasızlık, helal olan evliliklere tercih ediliyor. Piyango başta olmak üzere kumar salgını yaygınlaşıyor. Otobüslerde yaşlı dedelerimiz ve nenelerimize saygının gereği kalkıp yer veren gencimizin sayısı azalıyor. Çıplaklık vahşice modalaştırıldı. Bir kısım ise sözde örtünerek giyinik çıplaklar gibi örterek teşhir etme modasına büründü. Dürüstlük, doğruluk, sözünde durma ve vefa gibi güzel ahlaklar, erdemler mumla aranır oldu. Bütün bu felaketlerde baş aktör; fitne kaynağı TV, İNTERNET, GAZETE ve benzeri şer medya yayınlarıdır. Bu menfi medya sayesinde şeytani cinler emekli oldular. Yuvası yıkılmakta olanlar veya evlatları maneviyatsızlık sebebiyle psikolojik buhran geçirenler medyumculara veya cincilere boşuna soyuluyorlar. Ahlaksız ve hayasız dizi filmleriyle, evlenelim programlarıyla, TELEVOLE şarlatanlıklarıyla, milli değerlerimiz, örf ve adetlerimizle alay edilen yayınlarla bir sihir ve büyünün etkisiyle manevi (psikolojik) hastalar topluluğu çoğalıyor.
Evet bir avuç siyonistlerin kurduğu veya yönlendirildiği bu sihir kutularıyla milyarlarca insanın akılları planlı bir şekilde ipotekleştirildi. Bilhassa başta ülkemiz olmak üzere Müslüman ülkelerin halklarının bu FİTNEVİZYON kanalizasyonlarında boğulma ve yok edilme tehlikesi artarak devam ediyor.
Başta ailenin sorumlusu anne babalar olmak üzere, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Aileden Sorumlu Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yetkililerini ve sağduyu sahibi tüm sivil toplum örgütlerini bu büyük manevi yangına karşı, imani ve vicdani göreve davet ediyorum.
Örneğimiz ve Önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin "Bir kötülük gördüğünde elinle, gücün yetmezse dilinle, ona da gücün yetmezse kalben değiştir (hiç olmazsa buğzet). İşte bu tavır imanın en zayıfıdır" emri gereği, bu manevi yangını iktidar; eliyle, âlimler ise; diliyle söndürecek. Sivil toplum örgütlerimizle beraber bu kanalların menfi yayınlarına boykot kampanyalarıyla, uyuyan, adeta morfinlenmiş halkımızı uyandırarak asrın medya sihrini bozmalıyız. Merhum çile şairimizin "Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir" dediği, bu topraklarda bizi ayakta tutan aile yapımızı kökünden sarsan, dini, milli ve manevi değerlerimizi hiçe sayan bu yayınları boykot etmek avuçlarımızın içinde. İlkeli yayın yapan medyamızı sahiplenmek de yine bizim elimizde.
…
11 Ocak Mekke-i Mükerreme’nin Fetih günü. Kirli kanalların kapatılıp, nur kanalların açıldığı tarihi gün. Amcası Hz. Hamza’yı (RA) şehid edip ciğerini parçalayarak yiyen Vahşi’yi bile affedecek kadar merhametli Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz’in, sadece o günün fitne merkezlerinin ardındaki karanlık eller olan Nadir Bin Haris gibi habis zihniyet sahiblerini cezalandırmasındaki hikmeti bugün çok daha iyi anlamaktayız.
Nadir Bin Haris (Mekke Müşrik Hükümetinin medya sorumlusu) gibi o günün şartlarında ellerindeki tüm imkanları; yalanı doğru, doğruyu yalan, vatanseverleri vatan haini ve vatan hainlerini vatansever göstererek bugün de tıpkı onlar gibi masum halkımızı ve iktidarları yanıltan, Hak düzeni batıl rejimlerle örtmeye kalkan ve aynı zamanda ihtilallerin (darbelerin) de baş sorumlusu olan, kamuoyunu kendi çıkarları için manipüle edenlerin Firavuni oyunlarının (sihirlerinin) deşifre olup, halkımız tarafından boykot edilerek, hesap verecekleri günlerin yakın olması dileği ile Mekke’nin Fethinin 1381. yıldönümünü tebrik ediyorum.
Allah’ın ilke ve inkılabıyla uyanıp Resulullah’ın izinden gidenlere selam olsun.
Not: www.sevkiyilmaz.net dışında hiçbir sanal paylaşım ortamında (facebook yada twitter) hesabımız bulunmamaktadır…
Başta Bingöl, Muş, Diyarbakır, Konya ve Edirne olmak üzere e-mail ve telefon yoluyla selam ve sevgilerini gönderen, tüm kardeşlerime teşekkürlerimi arz ediyorum…