Referandum
Bugün Afrika kıtasında yer alan 54 devletin sınırları 15 Kasım 1884'te başlayıp 26 Şubat 1885'te sonuçlanan Berlin Konferansı'nda çizildi. Daha doğrusu o konferansa katılanların bir bölümünün imzaladıkları Berlin Antlaşması'yla.
"Bir bölümünün" diyoruz, çünkü Berlin Konferansı'na örneğin Osmanlı İmparatorluğu, ABD, Rusya gibi dönemin diğer büyük güçleri de katıldılar ama anlaşmaya imza koymadılar.
Anlaşma "Afrika'yı paylaşan sömürgeciler" arasında yapıldı. İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, İspanya, Portekiz, İtalya gibi...
Berlin'de askıda kalan sorunlar daha sonra İngiltere-Fransa, İngiltere-Almanya, Fransa-Almanya, Fransa-İtalya ikili anlaşmalarıyla çözüldü.
1960'ların başında kolonyalizm ya da sömürgecilik tarihe karışıp, Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını elde edince ilk işleri Afrika Birliği Örgütü'nü kurmak oldu. İkinci işleri de Afrika Birliği Örgütü eliyle, kolonyalizm döneminde, yani Berlin Konferansı'nda ve sömürgeci devletlerin ikili anlaşmalarıyla çizilmiş olan sınırlarının değişmezliğini, değiştirilemezliğini ilan etmek.
Biafra isyanı bu "Kutsal" ilke uyarınca gayrimeşru ilan edilip kanlı biçimde bastırıldı.
Uganda'dan Batı Sahra'ya, Kongo'dan Fildişi Sahili'ne kadar kıtanın pek çok ülkesindeki ayrılıkçı hareketler de yine bu ilke uyarınca yasadışı görüldü. (Not: Tek istisna, Eritre'nin Etiyopya'dan kopması oldu. Ancak Eritre sömürgecilik çağından, İtalya'nın işgalinden önce ayrı bir devletti zaten.)
Şimdi sömürgeciliğin ortadan kalkmasından 50 yıl sonra ilk kez "Afrika devletlerinin sınırlarının değiştirilmezliği" ilkesi deliniyor: Sudan'ın güneyi ayrı bir devlet olarak bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanıyor.
Güney Sudan'da yarın başlayacak ve 15 Ocak'a kadar sürecek referandumda halka (Yaklaşık 4 milyon seçmen) Hartum'dan ayrılmak isteyip istemedikleri sorulacak.
BM gözetiminde yapılacak halkoylamasının sonucundan kimsenin kuşkusu yok: Ezici çoğunlukla "Evet" çıkacak.
Hemen belirtelim; Sudan'ın bağımsızlığına kavuştuğu 1956'dan bu yana Arap kökenli ve Müslüman kuzey ile Afrikalı kökenli ve Hıristiyan (Not: Animist ve diğer Afrika dinlerine inanan kabileler de var) güney arasındaki ilişkiler hep kötü oldu. Kötü ve de kanlı.
Daha bağımsızlığın ilanından önce, 1955'te patlak veren ilk kuzey-güney savaşı 1972'ye kadar sürdü ve güneye özerklik statüsü verilmesiyle sona erdirilebildi. 1983'te Hartum yönetimi güneyin özerkliğini iptal edince iç savaş yeniden başladı ve 2005'e kadar sürdü. En az 2 milyon kişi öldü, 4 milyon kişi de yerinden yurdundan oldu.
9 Ocak 2005'te güneyli asiler ile kuzeydeki merkezi yönetim arasında bir anlaşmaya daha varıldı: Güney yeniden özerkliğe kavuşacak, bölgenin petrol gelirleri paylaşılacak, iki bölge arasındaki ilişkileri düzenleyecek bir geçici anayasa hazırlanacaktı. Bu anlaşma uyarınca kuzeydeki yönetimin başındaki Ömer El-Beşir devlet başkanı oldu, güneyli asilerin lideri John Garang ise başkan yardımcısı.
Anlaşma 6 yıllık bir geçiş döneminden sonra güneyde bağımsızlık istenip istenmediğini belirleyecek bir referanduma gidilmesini de öngörüyordu. İşte o geçiş dönemi bitti, şimdi referanduma başvuruluyor.
Yukarda dediğimiz gibi; sandıktan çıkacak sonuca ilişkin zerrece kuşku yok: Güney bağımsızlığını ilan edecek.
Ama Afrika devletler ailesi aralarına 55'inci üyenin katılmaya hazırlanmasından hiç de hoşnut değiller. Güney Sudan'ın "Tehlikeli bir emsal" oluşturmasından korkuyorlar.
Ve beyinlerini kemiren bir soruya yanıt arıyorlar: Yugoslavya'dan, Balkanlar'dan sonra bölünüp parçalanma sırası Afrika'ya mı geldi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.