Andıç’ın hizmeti
Gazetelerin haberine göre Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997 tarihli toplantısında camileri izleme kararı almışlar ve seksen bin camiye imam, müezzin ve vaizleri izlemek için görevli göndermişler ve izletmişler.
Batı çalışma Grubu’nun yönettiği bu izleme ekibi ile bütün imam, müezzin ve vaizler fişlenmiş.
Bu izleme fikrini ileri süren beyi önce tebrik ederim.
Farkına vararak ve işin inceliğini bilerek, tereyağından kıl çekercesine seksen bin izleyiciyi dini eğitimden geçirtmiş.
İslam tarihi boyunca Müslümanları izlemek için gönderilen yabancı ajanların birçoğunun izlediği insanların dinine girdiğini tarih kitaplarından okuduğumuz gibi “Bir ajanın itirafları” isimli terceme kitaplardan da öğrenmiştik.
Son yetmiş beş yıl içinde izlenen değerli hoca efendileri izleyenlerin de hoca efendinin öğrencileri arasına katıldığını ve çok özel ve güzel hizmetler verdiğini biliyorduk.
Bir kere şunu biliyoruz ki, bu milletin her ferdi dinini sever.
Partisi, ırkı, dili, bölgesi, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun dinini sever.
O sevdiği dini istismar ettiği söylenen adamı izlemeye gittiğinde istismarın olmadığını görünce gönderenler hakkında kuşkuya düşüveriyor.
Yalnız Türkiye’de değil dünyadan da örnekler var.
İsviçre’deki Müslümanları takiple görevlendirilen ajanın aleyhte bilgiler vermediği için önce dövüldüğünü, mutlaka aleyhte rapor vermesini istediklerini kötü işler görmeyince iyiliğin ne olduğunu görünce Müslüman olduğunu bizim gazeteler haber olarak geçmişlerdi.
İngiltere’de zehirlenerek öldürülen KGB ajanı vasiyetnamesinde Müslüman olarak gömülmesini söylemesi onun da ajan olarak Müslümanlar arasında kalması ve onları tanıması olduğu söylenmişti.
Türkiye’deki izleme ekibi ise zaten Müslüman’dı. Hatta bu izleme görevinden dolayı memnundu. çünkü Cuma namazlarına ve diğer namazlara da izleme adı altında rahatlıkla gidebiliyorlardı.
Türk asıllı bir delikanlı İngiltere’de ürettiği tişörtlerin üzerine İngilizce olarak “Müslümanları Medyadan değil yanı başınızdaki Müslüman’dan öğrenin” yazıları yazmış.
11 Eylül 2001’den sonra Taliban hakkında batı basınında öylesine karalama yazıları yazıldı ki, Türkiye’deki bir kısım İslamcı yazarlarımız bile o amelde hatası olan Müslümanların karşısına geçti ve “İslam dinini dokuzuncu Haçlı Seferleriyle yok edeceğim” diyen Bush’un ağzıyla konuşmaya başladı.
İşte öyle bir günde İngiliz gazeteci Bayan Ridley, bu insanları yerinde görmek için Afganistan’a gider, Taliban’a esir düşer. Bir ay ellerinde esir olarak kalır.
Bu arada batı basınında “Taliban teröristlerinin hepsi bayan gazeteciye tecavüz etti” haberleri çıkar.
Bir ay sonra serbest bırakılan bayan gazeteci ülkesine dönünce basını toplar ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olur.
Rusya ve Amerika’dan ihaneti gören Abdullah öcalan “Urfa’ya İlahiyat Fakültesi açın” demiş.
Teröristin cenaze evinde Kürt hocası Kürtçe Mevlit okumuş.
Anadolu Gençlik Dergisi milyona yakın Kur’an meali dağıtmış.
ülkücü gençlik “Kanımız Aksa da zafer İslâm’ın” diyor.
Danimarkalı gazeteci bütün basın-yayında çalışan sağcı ve solcu yazarlar tarafından kınadı.
Bütün illerde insanlarımız bu karikatüristi kınadı.
Müslümanlar, izlenmekten korkmayın.
Müslüman izleyicileri, Müslümanları basından değil, kendilerini görerek, Kur’anlarını okuyarak, Peygamberlerini araştırarak izleyin.