Yargı ve yolsuzluk
Yargı sisteminin iflas ettiğini nihayet son tartışmalarla anladık. Biriken dosyalar, uzayan duruşmalar, geciken adalet ve ertelenen hayatlar...
Henüz yargı kararı kesinleşmemiş olanların serbest bırakılması toplum vicdanını sızlatsa da başka bir gerçeğe ışık tuttu.
"Adalet sistemimiz neşter atılmazsa ölüyor..."
Aslında yıllardır farklı biçimlerde de olsa bu gerçek dile getirildi.
Eski Yargıtay Başsavcısı Sami Selçuk yıllar önce şu tespiti yapmadı mı? "Yargı vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış durumda..."
Yargının bu durumda olması o ülkede yolsuzlukların da gündemden inmediğinin bir işareti.
Önceki gün bir televizyon tartışmasında eski bir Yargıtay üyesi avukat isyan edercesine şöyle diyordu: "Bugün avukatların yüzde 80'ine hukuk yolunu izlemeleri için değil, iş bitirme için başvuruluyor."
Yolsuzluğun artmasıyla yargının çürümüşlüğü arasında yakın bir bağ var.
Bu bağı gazetecilik yaptığım son 30 yılda çok gördüm...
Türkiye'nin son 30 yılına gazeteci olarak tanık oldum.
Hayali ihracat olaylarından Kapıkule'deki gümrük yolsuzluklarına, Emlakbank Skandalı'ndan 28 Şubat sürecindeki banka hortumlamalarına kadar onlarca "Türkiye'yi sarsan skandal" yaşandı. Her defasında sistemin çürümüşlüğü bir biçimde karışımıza çıktı.
Ve bir türlü önüne geçilemedi. Sadece bizde değil dünya da yolsuzluk açısından durum pek parlak değil.
Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan'ın geçen yılın sonunda açıkladığı 2010 Küresel Yolsuzluk Barometresi sonuçları bir hayli çarpıcı. 86 ülkede görüşülen 91 bin 500 kişiye kendi ülkelerindeki yolsuzluk hakkında ne düşündükleri sorulmuş...
İşte birkaç ilginç rakam:
Dünyada her 10 kişiden 6'sı, son 3 yılda yolsuzluğun arttığını, her 4 kişiden 1'i ise rüşvet verdiğini söylüyor.
Her 10 kişiden 8'i, siyasi partileri yozlaşmanın en çok olduğu kurumlar olarak görüyor.
Her 2 kişiden 1'i, kendi hükümetlerinin yolsuzlukla mücadele konusundaki eylemlerini etkisiz buluyor. Yolsuzlukla mücadele konusunda resmi kurumlara güven azalıyor.
Hukuk sisteminin işlemediği Türkiye'de de yolsuzluğun son 3 yılda arttığı (%57) kanısı yaygın...
Ancak yolsuzluğun arttığı kurumlar sıralaması farklı.
Dünya genelinde polis ilk sırayı alırken bizde sıralama şöyle: Özel sektör, kamu, eğitim kurumları, siyasi partiler ve askeri hizmetler.
Türkiye'de yolsuzlukla ilgili kanı yaygın ama yolsuzluğun boyutu giderek azalmış... Bunun nedeni de AB süreciyle başlayan demokratikleşme ve şeffaflaşma. 2001 yılında Türkiye'nin dünya sıralamasındaki puanı 3.6 iken bugün 4.4...
Şeffaflık Derneği tablolarını izlerken dikkatimi çeken bir başka şey ise, 56 ülkede bürosu olan Şeffaflık Derneği'ne yapılan başvuruların dağılımıydı. O sıralamada dünya çapında halkın "yolsuzluk var" diye şikayet ettiği ilk kurum yüzde 73'le "yargı"ydı...
Türkiye bugüne kadar bu konuda ciddi bir adım atmadı. Ne yargı reformunu masaya yatırdı, ne şeffaflaşma konusunda somut bir adım attı. Daha geçen yıl bile gündeme gelen Kamu İhale ve Sayıştay kanununun hazırlanmasında gereken hassasiyet ne yazık ki gösterilmedi.
Şimdi önümüzde seçimler var ve Türkiye ilk sivil anayasasını yapmaya doğru gidiyor.
Bu fırsatı yargı reformu ve daha şeffaf, hesap verebilir bir devlet yönetimi için de değerlendirmeliyiz...
Bu arada çevrenizde olup biten, tanık olduğunuz yolsuzluk olaylarını Şeffaflık Derneği Çağrı Merkezi'ni ücretsiz olarak 0800 2111212 nolu telefondan arayarak bildirebilirsiniz...